PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
   
APO`NUN SAVAŞI: KİMDEN YANA; KİME KARŞI

Derweş
Mîrza

Okuyucular hatırlarlar;  PKK Genel Başkanı Öcalan ele geçirilince daha uçakta iken anasının Türk olduğunu söylemiş ve fırsat verilirse hizmete hazır olduğunu ilan etmişti. Ardından da İmralı`ya varır varmaz, silahli mücadeleye durdurma emri vermiş, „barış güvercinikesilivermişti.  O tarihten bu yana çatışmalar fiili olarak durduğu için Kürt halkı rahat bir nefes almış oldu. Fakat son günlerde ne olduysa tablo birden değişti ve dört yıldır suskun olan silahlar yeniden patlar oldu.

Kürdistan`da bunlar olurken, Türk basınınınbarışseverkalemleri de „terörveteröre karşı mücadeleüzerine bilinen nakaratı tekrarlamaya başladılar. Kürt düşmanlığını meslek edinmiş mehmetçik köşe yazarları ya da düdük gazeteciler, tek merkezde üretildiği anlaşılan tehlike senaryoları yayınlıyorlar peşpeşe. Neymiş, İsrail Kuzey Irak`da faaliyet halindeymiş de, İran`a ve Suriye`ye yönelik bazı faaliyetler buradan yönlendiriliyormuş da, ABD`nin PKK`ya karşı askeri operasyon yapmaması ve Türkiye`de terör faaliyetlerinin başlaması dikkat çekiciymiş de, Kürtler Kerkük civarında Arapları yerlerinden kovuyorlarmış da vs. vs. Doğrusu, eğer İsrail bunca düşma güç arasında nefes almaya çalışan Kürtlere destek sağaarsa bu satırların yazarı bundan büyük memnuniyet duyar ama yapmıyor. İsrail`in öyle sorunları var ki kendi derdine düşmekten öte fazlaca bir şey gelmiyor elinden.   

Öte yandan, PKK ya da Kongra-Gel`in silahları niçin ya da kimin için, kime karşı patlıyor acaba? Bu soruya yanıt ararken de, isterseniz önce bir kaç yıl geriye gidelim ve İmralı`ya götürüldükten kısa bir süre sonra APO`nun kendi yandaşı basında yer alan bir açıklamasına değinelim. APO, gerillaya Türkiye sınırları dışına çıkma talimatını verdiği sırada, sorgulamadaki bir generalin kendisine geldiğini ve özetleHepsini neden gönderiyorsun, Tunceli ve Botan`da birer grup bırakdediğini, bunun üzerine kendisinin de bir miktar gerillanın bu yörelerde kalmasına karar verdiğini söylemişti.

Bu önemli noktayı hatırlattıktan, Apo ile ilgili davanın sonuçlanmasından bu yana İmralı`da neler oluyor, kısaca ona bakalım

1. Arasıra, dostlar alış-verişte görsünler diye gösterilenzorluklarbir yana, APO „avukat“larıyla her hafta düzenli olarak görüşüyor ve avukatları kamuoyu önünde açık-seçikBiz sayın Öcalan`ın politik temsilcileriyizdiyebiliyorlar.

2. Haftalıkavukatgörüşmesi, tam birer politik değerlendirme toplantısı şeklinde geçiyor.

Bu toplantılarda, avukatlar her istediği konuda kendisine bilgileri veriyor, sonra da ondan aldıkları talimatları örgütün ilgili birimlerine iletiyorlar. Görüşme tutanakları ayrıca basında da yayınlanıyor

3. Kongra-Gel`i, legal partiyi, günlük gazeteleri ve televizyonu  Apo yönlendiriyor, yöneticilerini o tayin ediyor. Seçim politikası ve ittifaklar yine onun denetimindedir. Yurt dışında yapılan festivallere gönderdiği mesajlar kendi sesiyle taraftarlara iletiliyor. Bilebildiğimiz kadarıyla telefonla da istediği yere ulaşabiliyor. Örgütte hangi kadronun kendisine ne derece bağlı olduğunu saptayabiliyor, beğenmediği her parti yönetcisini görevden alabiliyor, bir çok politik kadro için idam dahil cezalar tesbit edip örgüte iletebiliyor, nerde ne kadar gerilla var, onu konuşuyor; gerillanın yerleşimini, hareket tarzını kararlaştırıyor ve savaş talimatı veriyor.

Bundan da öte, kadro ve sempatizanların evlilik ilişkilerine bile müdahalede bulunabiliyor

Evet, bütün bunlar kameralarla izlenen görüşmelerde gerçekleşiyor, yazılı hale getiriliyor ve en ince ayrıntısına kadar devlet görevlileri tarafından okunduktan sonra, talimat olarak örgüt birimlerine iletiliyor, „Görüşme Notlarıadı altında da basına yansıtılıyor.

Peki nasıl oluyor da devlet, terör suçu ile suçlayarak idam cezasına çarptırdığı birisine tüm bunları yaptırtıyor? Bir devletin cezavinde tuttuğu bir insana, kendisine karşı savaşan silahlı bir gücü yönetme olanağı tanıdığı dünyanın neresinde görülmüş?

Kimse Türkiye`nin politik tutuklulara karşı nasıl davrandığına yabancı değil. Türk devleti, politik faaliyette bulunma olanağı bir yana, bu durumdaki insanların sıradan insani haklarına bile saygı göstermemek, onlar üzerinde dizginsiz terör estirmekle ünlüdür. Bir, tek kişilik hücrelerde çürütülmekte olan tutuklulara bakın bir de Apo`ya.

Onu da geçelim, T.C., geçmişte devlet başkanlığı, başbakanlık ve bakanlık yapmış kadrolarına bile APO`ya sağladığı olanakların kırıntısını tanıdı mı? Bayar, Menderes ve arkadaşları ile 12 Eylül darbesinden sonraki dönemde Demirel ve Ecevit  gibileri ne haldeydiler?  Öcalan`ın, politik haklar bakımından Türkiye devleti sınırları içerisinde yaşamakta olan en özgür, daha doğrusu en imtiyazlı Kürt olması bir tesadüf müdür?

Açıktır ki Kongra-Gel`in daha doğrusu Apo`nun başlattığı son çatışmaların, Kürt halkının çıkarlarıyla bir ilgisi yok. Bu, derin devletin isteğine uygun olarak başlatılan ve doğuracağı sonuçlar bakımından her kesten önce de bizzat Kürt halkına zarar verecek olan bir eylemdir. Zaten Apo`nun Kürt halkı için her hangi bir istemi yok ki onun için savaşması da söz konusu olsun. O, ayrı bir Kürt devleti istemiyor, federasyon istemiyor, otonomi istemiyor. Kürdistan`ı inkar ve red ediyor. Kaderini belirleme hakkına karşı çıkıyor. Peki acaba Apo hangi hakların elde edilmesi için savaş ilan ediyor

O halde, niçin savaş? Ya da kimin için kime karşı savaş?

Bu savaşın perde gerisindeki mimarlarının hesaplarını şu üç nokta özetlemek mümkün:

1. AKP iktidarının çok cılız da olsa demokratikleşme ve insan hakları alanında attığı ya da bundan sonra atmayı düşündüğü adımları sabote etmek, ipleri yeniden tümüyle ele geçirmek, Kürt halkı üzerindeki ağır baskıları sürdürmek,

2. AB`ne üyelik çabalarının yolunu tıkamak,

2. „Kuzey Irak`tan gelen terördemagojisiyle, Irak Kürdistanı`nı tehdid altında tutmak ve gerektiğinde oraya yönelik bir saldırı ve işgal harekatı için koşulları olgunlaştırmak.

Peki mehmetçik gazetecileri bir kenara bırakalım, demokrasi ve barış üzerine çok yazan köşe yazarları, politikacılar ve ötekiler, her kesin gözü önündeki bu basit gerçekten habersizler mi? Ya hükümet ve ona yandaş basın!  Onlar neden aynı zamanda kendilerini hedefleyen bu oyuna parmak basma cesareti göstermiyorlar? Eğer bu çevreler gerçekten AB`ne üyeliği istiyorlarsa, adını koyarak bu büyük oyuna açık biçimde karşı çıkmaları gerekmez mi?

Ya Kürtler! Onların olay karşısındaki tutumu ne olmalı? Kürtler bakımından yapılması gereken ise yine bundan farklı değil kuşkusuzBaskı altındaki bir halk, elbetteki özgürlüğünü elde edebilmek için kendi yararına olan bütün mücadele yol ve yöntemlerine başvurma hakkına sahiptir. Ancak bu eylemin, yani yeniden ilan edilen savaşın bizim halkımızın çıkarlarını koruma ile bir ilgisi yok. Tersine bu, onun başı üzerinde oynanan bir oyundur. Ülkemiz, başkalarının çıkarları için yeniden bir kaosun içerisine çekilmek ve bir cehenneme döndürülmek isteniyor. O nedenle de Kürtler bakımından yapılması gereken şey, gerçeği alabildiğine yüksek sesle haykırmak, oyunu teşhir etmek, yani sonuna kadar direnmektir.

Kemalistler, Kemalist Apo eliyle halkımızla daha ne zamana kadar oyun oynayacaklar?

 

 

  Dengê Kurdistan © 2003