PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

ALAN DA, SATAN DA MEMNUN MU ACABA?

Mehmet Ünlüdere

Amerika'nın Irak'ı işgalinden ve Saddam rejimini devirmesinden sonra, bu süreç zarfında Irak'ta bazı kentlerde ve bölgelerde, yer yer çatışmalar ve bombalı saldırılar meydana geliyor ve hala sürüyorda...

Bazı kesimler tarafından Irak'ta yaşanan bu olaylar "direniş" diye adlandırılmaktadır. Ve özellikle bir takım sol düşüncede olan kesimler bu durumu anti emperyalizm diye yorumlayarak, desteklemek gerekiyor diye savunuyorlar ve kimileri de çeşitli şekillerde desteklemekten geri kalmıyorlar...

Ben daha önceki bir yazımda solcuların, özelliklede Türk solcu kesiminde olan ve böyle bir görüşü savunanların, bir anlamda girdikleri bu ikilemin doğru bir tutum olmadığını, Güney Kürdistan'a bu anlamdaki yaklaşım ve tutumları da düşünülürse bir çıkmaza girdiklerini kısmen dile getirmiştim. Çünkü direniş diye savundukları şeyin, El Kaide bağlantılı karanlık ve taşeron güçler tarafından yapıldığı, onların da kendi açıklamalarıyla kanıtlı olan şeylerdir. Eğer bu "direnişi" yapanların onlara yaşam hakkı tanıyacağı bir sistemleri varsa, buyurun demekten başka birşey kalmıyor geride.

Amerika'nin Irak'a girmesiylede birlikte o bölgede meydana gelen olaylar, son birkaç yıldır dünya basının ve siyasetçilerin ana gündem konularının başlıcasını oluşturuyor. Ben de zaman zaman bu süreç içinde yapabildiğim oranda, Kürtlerin ilgisini çekmesi gereken ve dikkatlerini üzerine vermeleri gereken konulara ve olaylara, daha çok da tedbirli davranmak açısından değinmeye çalışıyorum. Güneydeki Kürtleri ilgilendirecek ve ulusal davamıza yönelik tehdit unsuru oluşturabilecek konuları dile getirmeyi, öneri ve fikirlerimi sizlerle paylaşmayı faydalı görüyorum...

Bu yazıda da, yukarıda değindiğim gibi güncel konular bağlamında, Kürtler açısından dikkat gerektiren bir konuya değinmek istiyorum. Bir çoğumuzun da takip ettiği gibi, Öcalan tutuklu bulunduğu İmralı adasından avukatları aracılığıyla, Türkiye'de AKP hükümetini baz gösterek, haziran ayında savaşa başlayacakları sinyalini açık ve seçik bir biçimde verdi. Bir yönüyle "ultimatom" vermesinden sonra, örgütü de bu talimat çerçevesinde bunun yaygarasını ve propagandasını yapmaya başladı. İleriki günlerde Öcalan ve halen İmralı'dan yönettiği örgütünün bu konudaki tavrında bir değişiklik olur mu,  olmaz mı bilemiyorum; ama böyle bir savaşın çıkması durumda neler olabilir, isterseniz biraz kafa yoralım.

Öncelikle, tekrar bir silahli mücadelenin Kuzey Kürdistan'da halk tarafından yoğun olarak destek görmesini düşünmek, şu durum itibarıyle ütopik bir düşünceden öteye gitmez. Zaten 15 yıl süren savaş döneminde Kürt halkının, özellikle uygalanan devlet terörü karşısında yaşadığı insani tahribat ve bu 15 yıllık dönem içinde PKK'yi bahane ederek Kuzey Kürdistan'a binlerce askerle, tank ve topla operasyonlar gerçekleştiren Türkiye'nin, kuzeyde oluşturduğu cografi yıkımla birlikte silahli mücadele yönteminin, devletin Kürtleri yok etme politikasına yarayan bir bahane olduğu gerçeği kanıtlanmıştı. Kürt sorununu, yaratılan toz ve duman ortamında kaosa sürüklemekten ve zaman kaybettirmekten başka fazla birşeye yaramadı!.. Dengelerde hafif bir değişim ve kımıldama olmuşsa da, ödenen bedele karşılık geldiği nokta içler acısı oldu!..

Şimdi bu konunun Güney Kürdistan'la ve Irakla ne ilgisi var diyeceksiniz belki de? İşte benimde üzerinde durmak istediğim ve bağlantısını kurmak istediğim bu! Yukarıda dile getirdiğim gibi, Irak'ta Amerika'nın o bölgeye girmesinden ve Saddam'dan sonra o bölgede belirli bir hakimiyet elde etmesinden sonra, yer yer çatışmalar sürmektedir. Ama kurban bayramının birinci gününde "direnişçi" denilen El Kaide ve Ansar El İslam gibi taşeron örgütler tarafından, KDP ve YNK'nin Hêwler'deki parti bürolarının bombalanmasının dışında, Güney Kürdistan'da böyle bir çatışma ortamı meydana gelmiş değil. Tabiki bunda 12 yıllık bir iradenin deneyimleri ve kazanımları dahilinde gelişmiş bir asayişin etkisi küçümsenemez! Bölge işgalci güçlerin, özellikle de Türkiye'nin güneydeki refahı bozmak için başvurdukları tüm girişimleri ve bu yöndeki çırpınışları sürekli fiyaskoyla neticelendi. Türkiye'nin zaman zaman PKK'yi tekrar bahane etme çabaları oldu; ama PKK'nin kaç yıldır silahlarını susturmuş olması, devletin bu bahanesini de elinden almaktaydı.

Peki eğer Öcalan'ın talimati çerçevesinde bu örgüt, bu durumda bir savaşa başlarsa, Türkiye'nin eline güneye müdahale edeceği ve huzuru bozmaya yönelik bir bahane yine geçmiş olmayacak mı? Benim düşünceme göre Türkiye'nin aradığı, kolladığı bulunmaz bir fırsat olacaktır bu...

Tükiye'ye yönelik verilen bu savaş "ultimatom"unun güneyle pek ilgisi olmayacağını düşünenler olabilir? PKK'nin silahli gücünün güneydeki dağlarda olması, zaten Türkiye için başlı başına bir bahanedir! Bu bir yana, bir de Öcalan'ın 15 Mayıs 2004 tarihindeki, Özgür Politika Gazetesi’nde avukatları aracılığıyla gönderdiği ve bu tarihte yayınlanan görüşme notlarına bakmak gerek. Öcalan, örgütünün İran ve Suriye'deki kodralarının hazırlıklarını yapmalarını ve Barzani ile Talabani'ye de güven olmayacağını, güneyi de onların korumalarını tekmil veriyor. Bir devlet statüsüne ulaşmış Güney Kürdistan'ın, ulusal mücadeleye yıllarını vermiş bu iki saygın liderine kim neden güvenmesin bilmiyorum; ama Öcalan'ın bu görüşünün niyet üstü olduğu açıktır!

Gittikçe devletleşen Güney Kürdistan'daki pozitif durumun diğer parçaları da etkilediği bu dönemde, Öcalan'ın böyle bir işe yeltenmesi ve örgütünün de bu talimatlar çercevesinde hareket etmesi, sizce kime yarayabilir? Düşünmekte yarar var. "Dünyayı yenecek gücümüz olsa da, Türkiyeyle bir daha savaşmayız" demiş olan bir Öcalan'ın, bu geçmiştekinden daha etkisiz olan konumlarından sonra, neden savaş alarmı verdiği kafalarda ister istemez bir takım soru işaretlerinin oluşmasına ve "acaba" anlamında yorumlar yapmamıza neden oluyor. Hele bir de Türk rejiminin bu konuyu fazla gündemine almaması, geçmişte kendilerince "terör"ün zararlarından ahkam kesen bu ülkenin bu ciddiye almaz tavrı, kuşkuları başlıbaşına artıran bir durumdur!..

Yoksa alan da, satan da memnun mu? 
Acaba bu konuyu hayra yoran olur mu?..

 

  Dengê Kurdistan © 2004