psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
Ankara Meclisi, Türk Siyasal Partileri ve Kürtler

Ali Haydar Koç

Sömürge Kürdistan’a yönelik geçmişte meydana gelen olayların ve uygulamaların planlayıcısı olarak bilinen Türkiye yönetimi/kemalist ideoloji, Türk ulusunun yüceliği adına, Kürt ulusunun zihinsel belleğini tarihten silme siyaseti izeleyerek, Kürtler arasında, Tek parti-çok partili dönemde, Türk siyasal kimliğinin egemen ideolojisini yerleştirmeye çalışıyordu.  Başka bir ülkede, başka bir ulus olan Kürtler, Türk idari yapısı içerisinde ele alınarak, içişleri bakanlığına bağlanarak, iç düşman olarak ilan edilmişlerdi. Bu idari oluşumun en önemli siyasal araçlarından biri olan Türk siyasal partileri, Türkçülük anlayışına mutlak bir şekilde bağlı kalarak, sömürge Kürdistan’da, Türkçülüğün inşa edilmesi sürecini başlatmışlar idi. 1930’lardan sonra Türk siyasal kimliğinin sömürge Kürdistan’da yereselleşmesini sağlamaya yönelik yürütülen çalışmaların ana amacı;kemalist ilkelerle şekillendirilen Türkçülük düzeninin idari anlamda oluşturulması ve Kürtler arasında sürekliliğini olanaklı kılmak idi. Türkiye’nin kuruluşundan itibaren gerek tek parti döneminde (CHP) ve gerekse çok partili dönemde (1946’dan sonra) ortaya çıkan bütün Türk siyasi partileri,sömürge Kürdistan’a yönelik yaptıkları siyasi propagandalarda ırk esasına dayanan Türkçülüğü “Türk milleti” biçiminde sık sık dile getirerek, çeşitli asimilasyon programlarıyla Kürtlere, Türkçülük hissini-Türk milli siyasetini vermebilme duygusuna aracılık ediyordular/etmektedirler. 20.yy.’ ın başlarında bir Kürt idari yapısının kurlamaması ve buna bağlı olarak bir Kürt hükümetinin ortaya çıkmamasını çok iyi bir siyasal fırsat olarak değerlendiren Türkiye yönetimi, Kürdistan’daki bu toplumsal-siyasal boşluğu Türk milleti adına hareket eden ve Türk idaresinin Kürdistan’da kalıcılaşmasının önemli propaganda araçlarından biri olan Türk siyasal partileriyle değerlendirme yoluna gitmişti.

1950’ye kadar Tek partinin (CHP’nin) düzenlediği miting meydanlarına zorla toplatılan Kürtler, 1950’den sonra çok partili döneme geçiş sürecinde ve sonrasında ortaya çıkan bütün Türk partileri, Kürtler arasında örgütlenerek, sömürge Kürdistan’da düzenledikleri siyasi mitinglerde Türk milleti, Türk milli siyaseti adına propagandalar yaparak, Kürtleri, Türkçülüğün merkezi olan Ankara’ya kanalize etme siyasetine öncülük yapıyordular/ yapmaktadırlar. Sömürge Kürdistan’da, Türk siyasal partileri adına yapılan bütün konuşmalar, verilen demeçler, söylevler, yazılı açıklamalar ve yürtülen bütün siyasal faaliyetlerde,“Türk milleti” kavramının devamlı bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. “Türk milleti” kavramının içinde bulunduğumuz yüzyılda da Türk siyasal partileri tarafından ayrıcalıklı bir şekilde çok sıkça kullanılması, hala Kürtlerin, Türk ulusçuluğunun çerçevesi içinde değerlendirildiklerine işaret etmektedir. Örneğin; diktatör Atatürk ve ona bağlı olan Türkçü kadrolar, cumhuriyetin kuruluşundan sonra aşağı-yukarı şunları dile getiriyordular: “..Türklerin kurucusu ve sahibi olduğu bir tek millet olan milli Türk devleti..,.Türkiye’de tek millet vardır. O da Türkiye cumhuriyetinin kurucusu ve sahibi olan Türk milletidir…,Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Tek dil, tek kültür, tek ülküye bağlı olarak kendisini Türk kabul eden ve Türküm diyen herkesi Türk kabul eder…“(bkz. Afet inan, Medeni bilgiler ve M.Kemal Atatürk’ün el yazıları, Atatürk’ün söylev ve demeçleri,c.II, Nevzat Kösoğlu, Türk olmak ya da olmamak). Yukarıda dile getirilen Türkçü düşünceler ilk etapta iç düşman olarak ilan edilen Kürtlere karşı yoketme ve tehdit unsuru olarak kullanılmıştı. Buna benzer Türkçü anlayışlar daha sonraki aşamalarda (1940 ve sonrası) “Türk milleti” biçiminde dile getirilerek,bununla Kürtlere uygulanmış olan asimilasyon programlarına zemin sunmuştu.

“Türk milleti”kavramı anlam bakımından ırkçılık dahil bütün Türkçü anlayışları içinde barındıran siyasal bir kavram olarak kullanılığından, geçmişte ve günümüzde Türk siyasal partileri tarafından Kürtlere karşı propaganda malzemesi olarak kullanılmak üzere bilinçli bir şekilde tercih edilmektedir. 1913’ten sonra Türkleştirme siyasetine öncülük eden İttihat ve Terraki cemiyeti üyeleri, Osmanlıcılık ve islamlık siyasetini Türkleştirme siyasetinde gizli bir araç olarak kullanmaları ile cumhuriyet döneminde ortaya çıkan  ve hala yaygın bir şekilde tercih edilen “Türk milleti” kavramı arasında  (bazı küçük ayrıntılar olmasına rağmen) önemli bazı siyasal bağların olduğunu söylemek mümkündür. Cumhuriyet döneminde ve günümüzde de “Türk milleti” kavramı biçiminde Kürtlere karşı büyük oranda gizli bir şekilde sürdürülen Türkçülüğü dönemin Türkçü kadrolarından olan İsmet İnönü şöyle dile getirmektedir: “..Bunu gerek dahilde gerek hariçte söylemek için artık vehmedecek bir nokta-i endişemiz yoktur. Milliyet, yegane birleşme vasıtamızdır. Diğer anasır, Türk ekseriyeti karşısında bir tesire sahip değildir. Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları, behemehal Türk yapmaktır. Türklüge ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacagız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız özellik, her şeyden önce o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır…”(bkz. Hüseyin Tuncer-Yücel Hacaloğlu-Ragıp Memişoğlu, Türk Ocakları Tarihi 1912-1997, c.I ve  Füsun Üstel, Türk Ocakları, 1912-1931).

Türkiye yönetimi tarafından yıllardır Kürtlere karşı sürdürülen bu siyasi anlayışın günümüz koşullarında değiştiğini söylemek mümkün olmamaktadır. Çünkü Ankara meclisinde temsil hakkı olan ve faaliyet yürüten bütün siyasal partiler ve bu partilerde mebus olan bütün şahsiyetlerde Türk olma şartı aranmakta, Türk milletinin çıkarlarını korumak adına Türklüğün kutsal yeminini içmek zorunda ve Türk milleti yani Türklüğe hizmet etmek ile görevli olduklarından, Kürtlere karşı, Türk milletinin milli çıkarlarını korumakla yükümlüdürler. Kürdistan’ı sömürgeleştiren Ankara meclisinde temsil edilme yarışında olan Kürt kökenli parti ve mebusların tümü Türk milletinin çıkarlarını esas alan şartlara uyma zorunluluğu olduğu bilinmektedir. Örneğin; Hindistan’lılar,Cezayir’liler,Vietnam’lılar vs. Londra, Paris ve Washington parlamentolarında mebus olmak için mücadele etmediler, yarışmadılar, bu siyasal anlayışları utanç verici olarak gördüklerinden, kendi meclislerini kurmak için Paris’ten, Londra’dan ve Washington’dan yönlendirilen sömürgeci idarecileri ve orduları ülkelerinden çıkarabilme mücadelesini vererek, kendi ülkelerinde, kendilerine ait meclisler kurma becerisini gösterdiler. Kürdistan’da askeri seferlerle idari ve siyasi egemenlik kuran Ankara meclisinden sömürge Kürdistan’a bakabilmenin tek bir yolu olduğnu ve bununda Türk milletine yani Türkçülüğe hizmet etmekten geçtiği bilinen bir siyasal sonuçtur. Kürtlerin yokedilmesi yani Türkçülerin söylemiyle “Şark vilayetlerinin Islahı”(1925) ile milli birlik projesi biçiminde dillendirilen-“Doğu ve Güney doğu anadolu’da yani Kürdistan’da siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik istikrar”(2011) getirme düşüncesi arasında aynılık bakımından kullanılan bütün söylemlerdeki zihinsel anlayış ve yapılan uygulamaların sonucunda ortaya çıkan siyasal amaçlar bağlamında karşılaştırıldıklarında şimdilik birbirlerini tamamlayan siyasal öğeler olduğu  görülmektedir.

Türkiye yönetimi, kuruluşundan itibaren, Türkiye büyük millet meclisini, Kürtleri yoketme merkezi olarak kullandığından,Türk siyasal partilerinin birer üyesi ve Türk milletinin bir parçası olarak seçilen Kürt kökenli mebusları,Türklüğü kabul ettikleri için/onları Türk telaki ederek,Türk milletini temsil eden meclise mebus olarak kabul etmiştir/etmektedir. Yaklaşık yüzyıldır “Türk milletinin” çıkarları adına Kürdistan’da,Kürtleri yoketmek için soykırım, asimilasyon, iskan ve tehcir etme  politikalarını  Ankara merkezli Türkiye Meclisi üzerinden uygulayan Türkiye yönetimi, hala Türk siyasal partileri aracılığıyla, Kürtleri, Ankara meclisine kanalize etme siyaseti izlemektedir. Paris, Londra ve Washington’un sömürgeci idaresini red eden Cezayir’liler-Cezayir’de,Hindistan’lilar-Yeni Delhi’de ve Vietnam’lilar Hanoi’de ulusal kaderlerini tayin ederek, kendi siyasal meclislerini kurabilme becerisini gösterdiler. Kürtlerde aynı siyasal beceriyi görmek mümkün değildir.Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürdistan’dan Ankara meclisine çeşitli idari-askeri tedbirler ve siyasal uygulamalarla kanalize edilen Kürt kökenli Türk mebuslar, sömürge Kürdistan’dan Ankara’ ya ve Ankara’dan sömürge Kürdistan’a bakarak siyaset yapmaları,Türk milletinin çıkarlarını temsil eden Türkiye büyük millet meclisinin Kürtlere karşı yıllardır yürüttüğü başarılı politikaları arasında sayılmaktadır.

   

 
   
Dengê Kurdistan © 2011