psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

TC'nin Siyasal Tarihsel Gelişiminden Çıkartılması Gereken Dersler

Fehmi Atmaca

TC Kurulmadan önce, kurucuları tarafından Halk Fırkası kurulmuştur. Bu oluşum TC kurulduktan sonra Cumhuriyet Halk Fırkası, son olarak Cumhuriyet Halk Partisi İsmini alarak günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve sürdürmektedir.

Devletin siyasal sistemine şekil veren de bu partidir.

TC Osmanlı devletinden arta kalan topraklar üzerinden yaşayan farklılıkların inkârı üzerine kurulduğundan, doğal olarak sosyal ve siyasal krizler yaşamıştır. Cumhuriyetin 2. Siyasal oluşumu olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programında TC'nin kuruluş felsefesine aykırı belirlemelerde bulunduğu, “irticacıları” (şeriat yanlıları) ve “bölücüleri” (Kürdler) cesaretlendirdiği gerekçe gösterilerek, hatta Şex Said isyanı ile ilişkilendirilerek kapatılmıştır.

Başta kazım Karabekir olmak üzere Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kuranlar Mustafa Kemal’in kurtuluş savaşını birlikte yürüttükleri can ciğer arkadaşlarıdır. Tek farkları; yeni şekillenmekte olan sistemden kaynaklı, gelecekte yaşanabilecek sıkıntılara işaret etmeleri, sert uygulamaların biraz yumuşatılması ve Kürdlerle ilgili daha gerçekçi politikaların izlenmesi gerektiği istemleridir. Bundan ötürü bu oluşuma yaşam hakkı tanınmadı, hükümet kararıyla kapatıldı.

Çoğulcu siyasal yaşama fırsat verilmeden kapanan bu süreçten sonra, Herkes Cumhuriyet Halk Partisi'nin tekçi programına zorunlu olarak uyacak, aksi durumda ise suçlu sayılacaklardı. Nitekim öyle de oldu. Bu kapsamda tüm demokratik hak ve talepler devlete karşı başkaldırı olarak değerlendirilmiş; baskı, sürgün ve katliamlar had safhaya ulaşmıştır. Başta Kürdler olmak üzere hak talep edenler silahlı başkaldırıya yönlendirilmiş, sürgün ve katliamlar için gerekçe oluşturulmuştur. Silahlı başkaldırılar bu yazının konusu olmadığından onları ele almadan konuya devam edeceğim.

Bu dönemde, TC'ye bugünkü şeklini veren Şark Islahat Planı’ndan kısa da olsa bahsetmeden doğruların anlaşılamayacağını düşündüğümden, bu konuya kısaca değinmek istiyorum.

Şark Islahat Planı diğer bir deyişle Kürdleri yok etme planı; Atatürkün direktifi ile, bin bir hille ve desise ile kurtuluş savaşına katılmaya ikna edilen Kürdlerin Türkleştirilmesi amacıyla, uzman bir heyetin Kürdistan'da çalışmaları sonucu elde ettikleri veriler doğrultusunda hazırlanan ve Mustafa Kemal'in son şeklini verdiği bir plandır.

Bu plan çerçevesinden Umumi (Genel) Müfettişliklerin kurulması, İskan, (Yerleştirme) Soyisim ve Tunceli (Dersim) kanunları jet hızıyla çıkarılarak uygulamaya sokulmuştur. Bu kanunlarla amaçlananları kısaca şöyle sayabiliriz: Yerinde infaz, Kürdlerin Kürdistan’dan göçertilmesi yerlerine Türk unsurlarının yerleştirilmesi, Kürd kimliği ile adlandırılan Kürdlerin soysuzlaştırılması ve Osmanlı döneminde bile özerk yaşamış ve kendine özgü bir yönetim biçimi benimsemiş olan Dersim halkına boyun eğdirmek şeklinde sıralanabilir.

Bu uygulamalar eksiksiz ve kesintisiz olarak 1952 yılına kadar devam edegelmiştir.  Menderes hükümetinin Şark Islahat Planının en acımasız uygulamalarından biri olan Umumi Müfettişlikleri kaldırması, göçertilenlerin yerlerine geri dönmelerini sağlaması ve yasak bölgeleri tekrar üretime açması; rejimin sahiplerini kaygılandırmış olmalı ki; Menderesin başlattığı bu süreç Menderes ve arkadaşlarının idamı ile sekteye uğratılmıştır. Yani Terakkiperver’den sonraki demokratikleşme sürecinin bir kez daha kesintiye uğratıldığı görülmektedir.

1980'li yılların ortasında dünyada esmeye başlayan değişim rüzgârını arkasına alan Turgut Özal, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve evrensel değerlerle buluşmasının önünde en büyük engel olarak gördüğü Kürd sorununu tartışmaya açtığı, hatta federasyonun bile tartışılabileceğini söylediği için önce ekibi, daha sonra kendisi derin devlet tarafından öldürülmüşlerdir. Bu sürecin bilânçosu; binlerle ifade edilen faili meçhuller, yakılıp yıkılan köyler, üretime kapatılan topraklar ve milyar dolarlarla ifade edilen savaş harcamaları, ekonomik yıkım. Vs’dir.

Son olarak demokratik açılım adı altında başlatılan bu süreci çok iyi okumak gerekir. Tüm eksik ve sakatlıklarına rağmen TC'nin kuruluş aşamasında Terakkiperver ile başlayan inkârcı sisteme gelen ilk itirazı bu çizgide aramanın doğru olacağı kanısındayım. TC'nin siyasal sistemi, sağ ve sol çizgileri birbirine o kadar karıştırmış ki; siyasal yapıların niteliğini algılamada, kafalar ve zihinler son derece karışıktır. Sol gösterip sağ vuran bir sistemde safların netleşmesi, kesimlerin kendi yolunu ve çizgisini bulması zor olsa gerek.

Dünyada esen değişim rüzgârı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu dipten sallamaya başladı bile. Bu coğrafyada başat sorun olan Kürd sorunudur. Kürdlerin statükocu ve değişime karşı duran güçler yerine, kendi öz güçlerini birleştirip değişimi hızlandıracak doğru bir siyasal eksende buluşmalarının zamanı gelmiş ve geçmektedir.

12 Haziran 2011 Genel Seçimleri Kürdler için çok önemli ve hassas bir dönemeçtir. Bu nedenle bu seçim, bu ekseni bulmanın bir aracı olarak görülmeli, kürd siyasal partileri seçime giderken geleceği birlikte kurmanın bilinci ile hareket ederek birbirlerine karşı şiddet kullanma, karalama, küçük düşürme ve iftiralardan uzak durmaları gelecek açısından büyük önem taşımaktadır.

Bugünkü kirli siyasal tabloya bakarak karamsarlığa kapılmadan, güç dengelerine göre pozisyon almadan, tarihsel gelişmeler ışığında; günümüzün ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmişlik düzeyini göz önüne alarak, geleceğin ilkeli, kararlı ve doğru politikalarla ve mücadele azmi ile kurtulacağına olan inançla, kararlı duruştan taviz verilmemelidir.

 
   
Dengê Kurdistan © 2011