psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

Toplumsal depremler ve enerji ihtiyacı

Fehmi Atmaca

Depremlerin, yer kabuğundaki ani hareketlerin enerjiye dönüşmesi sonucunda meydana gelen  yer sarsıntıları olduğu bilimsel bir gerçekliktir. Yer kabuğunun içinde depremi meydana getiren nedenler bilinmesine karşın, ne zaman ve hangi ölçüde meydana geleceği bilimsel olarak henüz saptanabilmiş değil. Bilim ve teknolojinin gelişmişlik düzeyi, eğer depremi meydana getiren ve büyük felaketlere neden olan bu enerjiyi, doğanın gelişimi ve insanların ihtiyacı için kullanmaya yetseydi, yaşadığımız dünya daha farklı bir dünya, evrensel buluşlar da daha ileri bir noktada olurdu.

İnsanoğlu yaşam koşullanın iyi olması ve yaşam standartlarını daha ileri bir noktaya taşımak için, enerjilerini sürekli olarak kullanırlar. İnsanın taşıdığı enerji, insanı sonu gelmeyen istemlerle karşı karşıya bırakır. İnsanların istemi eğer baskı ile durdurulmaya çalışılırsa, insanların taşıdığı enerji birike birike, onu baskılayan güçlere karşı toplumsal isyanlara dönüşür ve toplumsal deprem şeklinde kendini gösterir. Kaçınılması mümkün olmayan bu depremin de ne zaman ne ölçüde olacağını kestirmek zordur. Ancak toplumsal depremlerin de, yer depremleri gibi önüne kattığı her şeye zarar verdiği bilinen bir gerçektir.

Toplumsal değişim, dönüşüm ve ilerlemeler, toplumların içinde bulundukları koşullara göre değişiklik gösterir; ekonomik gelişmişlik sosyal gelişmeyi sağlar, buna bağlı olarak toplumlar, yaşam koşullarını daha ileri bir noktaya taşımak isterler. Toplumların ihtiyacını karşılayan, hayat standartlarını yükseltmeye elverişli olan sistemler, toplumsal değişim ve dönüşüm dinamiklerini harekete geçirirler, sürekli olarak ilerleme sağlarlar. Bu sistemler doğası gereği özgürlükçü ve demokrasi kuralları içinde işleyen sistemlerdir.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu gibi, halen diktatörlüklerle yönetilen toplumlardaki ani toplumsal patlamalar, bu ülkelerde yaşayan insanların demokrasi, özgürlük taleplerinin yıllarca bastırılmasının doğal sonuçlarıdır.

Bir kısmı soğuk savaş döneminde, iki bloklu sisteme göre şekillenen melez diktatörlükler, bir kısmı da halen orta çağdan kalma krallıklarla yönetilen ve karakter olarak birbirinin aynısı olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde uygulanan sistemler, toplumsal gelişimin önüne set çekmişlerdir. Yıllar yılı “kültürümüzde ve tarihimizde demokrasiye yer yoktur, demokrasi küfür düzenidir” şeklindeki yalan ve bilim dışı bilgilerle idare ettikleri toplulukları her türlü hak ve hukuktan yoksun bırakmayı başarmışlardır.

Batılılar ileri demokrasilerine rağmen, doğu ülkelerinde yaşayan insanların hak, özgürlük ve demokrasi taleplerine kulak asmayarak, kendilerine sömürü fırsatı sunan bu ilkel rejim sahipleri ile hep uzlaşı içinde oldular ve onları güçlendirdiler. Bu duruma tepki olarak bu topraklar üzerinde yaşayan geniş halk kitleleri, hak aramayı daha ileri ve çağdaş bir düzen yerine, geçmiş düzenlerde aramayı tercih ettiler. Böylece hem iktidarların, hem de muhalif kesimlerin birbirine zıt, ancak ilkel anlayışları, sorunlara çözüm yerine toplumsal çatışma, kan, acı ve gözyaşından başka bir şey getirmedi.

Büyük bir değişimle globalleşen dünyada, koşulların değişmesi sonucu, teknolojinin kitlelere sunduğu olanaklar sayesinde, özgürlük ve demokrasi, diğer tüm değerlerden daha ve bütün kesimlerin ortak değerleri haline geldi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, kimsenin beklemediği büyük sarsıntıların meydana geliş nedeni budur. Bu büyük sarsıntıların ne kadar süreceği sonucunun ne olacağı tam olarak bilinmemekle birlikte, ilkel düzenlerin yıkılacağı, yerlerine çağdaş ve daha ileri düzenlerin geleceği kesindir. Bu ülkelerdeki gelişmelerin en çarpıcı ve dikkat çekici yönü, belli bir ideolojinin ve liderin öncülüğünde olmadığı, ortak taleplerin demokrasi, özgürlük ve adaletli bir paylaşımın olduğudur.

Gelişmeler gösteriyor ki, dünya ülkelerinin bir kısmı, ileri evrensel değerler ile çoktan tanışmışken, bir kısım ülkeler ise bu değerleri yeni keşfetmeye başladılar. Aralarındaki uçurum ve çelişkiler nedeniyle, zaman zaman çatışmalar olabilir. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, artık insanoğlunun hızlı bir evrensel gelişim sürecine girdiğini gösteriyor. Güçlü olanın “ben ne istersem o olur,” dediği, zayıf olanın da “Bu benim kaderimdir” diyerek kaderine boyun eğdiği dönemin gerilerde kaldığı bir süreç yaşanmaktadır. Batı ile doğu arasındaki dini çatışmalar yerine, barış ve diyalogunun gelişeceği şimdiden görülmektedir. Yani batı İslam ile İslam da batı ile barış sürecine giriyor denilebilir.

Sonuç olarak, dünyanın geleceğini belirleyecek olan, enerjinin arz ve talep dengesidir. Batı Doğunun enerjisine, Doğu da Batının enerji piyasasına muhtaç. Şimdiye kadar batı dünyası enerji ihtiyacını orta Asya ve Kafkaslardan karşılıyordu, Orta Asya ve Kafkas ülkeleri, enerji ihtiyacını batıya karşı koz olarak kullanmaya başlayınca, Batının gözü Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına çevrildi; Nabucco projesi devreye sokuldu. Batı ülkelerine Doğudan doğalgaz sevk edecek olan Nabucco projesi, Orta Asya ve Kafkaslardan Batıya doğal gaz sevk eden Mavi Akım projesinden sonra gelen en büyük kapasiteli alternatif bir projedir.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki gelişmeler, büyük bir ihtimalle Nabucco projesinin geleceğini de etkileyecektir. Bu proje Türkiye ve ilgili diğer ülkeleri ilgilendirdiği kadar Kürdleri de ilgilendirmektedir. Hatta Kürdlerin gelecekte statüsünün belirlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Bu nedenle, Türk devlet sisteminin şimdiye kadar yok saydığı, ancak gelişmeler karşısında varlığını kabul etmek zorunda kaldığı Kürdlerin gelecekteki statülerinde olumlu rolü olacağı kaygısı ile Nabucco projesi içinde yer aldıkları halde projeyi geciktirmeye çalıştıkları bilinmektedir. Her şeye rağmen bu proje enerji ihtiyacı için gereklidir, gecikmeli de olsa gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Bu gelişmeler karşısında Kürdlerin de yenilenmesi ve gelişmelere paralel pozisyon almaları gereklidir. Geçmişteki güç dengelerine göre oluşmuş ve şekil almış olan mevcut yapıların iç ve dış gelişmeler doğrultusunda yenilenmesi, gelişmeleri yeniden değerlendirip, mevcut örgüt modellerini gözden geçirmesi, onların geçmişteki deneyim ve birikimlerinden de yararlanarak, dünyanın gelişim sürecine uygun yeni örgütlenmeler yaratmaları ihtiyaç haline gelmiştir.

Statü belirleme konusunda da acele edilmemeli, çünkü soğuk savaş döneminde çizilen sınırların ve Başta BM, NATO, AB ve benzeri oluşumların, yeni gelişmeler karşısında tüm evrensel ihtiyaçlara cevap vermedikleri görülmektedir. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Sovyet kalıntısı ülkelerdeki gelişmelerin seyri ve yönü, (buna Çin’in büyüyen ekonomisinin dünya pazarındaki etkisi ve dünya nüfusunun 3/1’ ine sahip olduğu halde tüketimde atıl durumdan aktif duruma gelmesi de durumu da eklenirse) dünyanın nasıl bir şekil alacağını belirleyecektir. Gidişat, kendini konfederal oluşumlar ya da daha geniş katılımlı federasyonların ortaya çıkacağı yönünde göstermektedir.

Bu nedenle, Kürdlerin geleceğe hazırlıklı olması adına, dünya ve bölgedeki gelişmeleri tartışıp değerlendirmek üzere, tüm kesimlerin katılacağı ulusal bir kongre elzemdir.

 
   
Dengê Kurdistan © 2011