psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
Kemal Burkay: Şıvan’ın son çıkışı yürekli bir çıkıştır

Söyleşi: Murat Dağdelen

Murat Dağdelen, belli çevrenin ünlü Kürt sanatçısı Şıvan Perwer’e yönelik açtığı olumsuz kampanya ile ilgili olarak Kürdistan Aktüel sitesi adına arkadaşımız Burkay’la bir söyleşi yaptı. Kürdistan Aktüel’de yayımlanan söyleşiyi biz de okurlarımıza yansıtıyoruz. (Dengê Kurdistan).

Murat Dağdelen: Kürt ozan Şıvan Perwer, geçtiğimiz günlerde Almanya’da bulunan Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ı kaldığı otelde ziyaret etti. Arınç’la yaptığı görüşmede, “Açılıma” destek vermek amacıyla bir türk sanatçı ile birlikte flarmoni orkestrası eşliğinde, Avrupa’da bir konser verebileceğini ve bu konserin TRT 6 te yayınlanabileceğini söyledi.

Bu görüşmeden sonra, PKK ve ekseninde bulunan çevrelerden Perwer’e karşı yoğun suçlamalar yapıldı. Şıvan’a karşı linçe dönüştürülen kampanya  hala devam ediyor.

Şıvan Perwer Kürtlerin ulusal ozanı. Otuz beş yıldır sürgünde yaşıyor. Kürdistan’ın bütün parçalarında sevilen, dinlenen  ve yediden yetmişe bütün Kürtlerin ulusal bilincine şarkılarıyla büyük katkıda bulunmuş bir sanatçı. Dünyada yaşayan bütün Kürtleri, görüşleri, inançları ne olursa olsun duyguda birleştiren büyük bir ozan. Daha fazla uzatmadan, kısaca ben bir tanımlama yapacak olursam, Şıvan Perwer Kürt uluslaşmasının ortaya çıkmasında tarihsel bir fenomendir diyebilirim. Kürtler böyle bir ozana sahip oldukları için kendilerini şanslı saymalılar. Şıvan’la onur duymalılar. Her şey ve herkes eleştirilebildiği gibi Şıvan’da eleştirilebilir ama, öteden beri yapılanlar eleştri falan değil, hiçleştirme kampanyası. Neyse daha fazla uzatmadan sorularıma gelmek istiyorum.

Şıvan Perwer bütün bu saldırıları hak ediyor mu?

Burkay: Elbette hak etmiyor.

Dağdelen: Bir Kürt sanatçı Başbakan yardımcısı ile görüşemez mi? Görüşürse hain mi olur?

Burkay: Türkiye’nin Başbakan Yardımcısı’yla görüşmek herhangi bir Kürt sanatçısı, politikacısı ve yurtseveri için elbette suç değildir. Önemli olan bu görüşmede ne konuşulduğudur. AKP’nin başlattığı açılım süreci, hem Kürtler arasında, hem de içerde ve dışarda tüm demokratik çevrelerde olumlu karşılandı. Birçok Kürt aydını ve sanatçısı buna destek verdi. PKK kuşkuyla karşılasa bile TRT-Şeş için de aynı şey söz konusu. Ben de, Hükümet’in açılımdan neyi hedeflediği ve nereye kadar gidip gidemiyeceği konusunda kuşku ve kaygılarım olsa ve bunları dile getirsem bile sürece destek verdim ve teşvik ettim.

Hükümet bu açılım sürecinde kimi Kürt politikacıları ve sanatçılarıyla diyalog kurdu, destek aradı, bu doğal bir şey. Kürt aydın ve sanatçılarının da bundan korkmaları için neden yok. Kendine güveni olan Arınç’la veya bir başka Türk politikacısı, devlet adamıyla görüşmeden neden korksun? Tersine biz Kürtler, PKK da içinde, yıllar yılı Türk devletinin Kürtleri yok saydığından ve muhatap almadığından yakınmadık mı? Çözümün savaşta değil, diyalogda olduğunu söylemedik mi? Bizzat Öcalan kaç kez, “Bari bir çavuş gönderin görüşelim!” demedi mi?

Öcalan İmralı’da partisi ve güya Kürtler adına kimlerle görüşüyor, istihbarat elemanlarıyla değil mi? Ve görüştüğü zaman ağzı kulaklarına varmıyor mu? “Devlet benimle görüşüyor, beni ciddiye alıyor,” diye sevinç çığlıkları atmıyor mu?..

Görüşmek, bir araya gelmek ayıpsa BDP’liler TBMM’de ne arıyorlar? Hükümet mensuplarının yanı sıra MHP’lilerle, CHP’lilerle el sıkışabildiklerinde bundan pek mennun olmuyorlar mı?

Arınç’la görüştüğü ve TRT Şeş’te yayımlanabilecek bir konser düzenlemeyi düşündüğü için Şıvan Perwer’i suçlamak saçmalıktır. Bundan da öte kötü niyettir. Şıvan yıllardır sazı ve sözü ile yurtsever kimliğini yeterince kanıtlamıştır. Ona ve onun durumundaki insanlara çamur atmak tutmaz. Bu çamur onu atanlara, yani sahiplerine döner.

Dağdelen: Şıvan’a yapılan bu suçlamaların nedeni Şıvan’ın “ihaneti” değilse, sizce bu saldırılar neden yapılıyor?

Daha önceki yıllarda da Şıvan’a çeşitli saldırılar yapıldı. Konserleri basıldı, sazı elinden alınıp kırıldı, sahneden çıkmak zorunda bırakıldı. Şıvan’ın konserini basanlar “ Bıji Serok Apo, kahrolsun ihanet” diye sloganlar attılar. Bu olaylar, Şıvan’a karşı geçmişten bu yana, böyle bir saldırı kampanyasının var olduğunu gösteriyor. Geçmişte olan biten bu olaylar,  Şıvan’a bugün yapılan saldırıların Arınç’la görüşmesiyle pek fazla alakasının olmadığını gösteriyor. O zaman PKK ve ekseninde bulunanların her fırsatta açığa vurdukları Şıvan nefretinin arka planında sizce ne olabilir?

Burkay: Şıvan Perwer açısından elbette ne bir ihanet var, ne de utanılacak bir durum. Ama PKK’nın Kürt sahnesindeki siyasi rakiplerini, kendisine eleştiri yöneltenleri, bundan da öte her dediğini kölece yapmayanları, kendisine alkış çalmayanları ihanetle suçlaması yeni ve görülmemiş bir olay değil. Bu tipik bir PKK klasiğidir. Kamuoyu bunu bilir. Şıvan’a karşı son saldırının gerekçesi, yani Arınç’la görüşme ve TRT Şeş’te yayımlanabilecek konser olayı ise, sizin de sorunuzda belirttiğiniz gibi salt bir bahane. Şıvan’a karşı düşmanca tavır, baskı, tehditler yeni bir olay değil. Yıllardan beridir, zaman zaman hafiflese bile sürüp geliyor. Bu baskıların ve nefretin nedeni Şıvan’ı bir emir kulu haline getirememiş olmalarıdır.

Dağdelen: PKK’nin “Tekçi” yaklaşımının ve “Biat” kültürünün, “bağımsız duran” ve “kendisi olan” sanatçılara karşı kullandığı  bir yöntem olduğunu düşünür müsünüz?

Burkay: PKK’nın “tekçi” yaklaşımı yada “biat kültürü” salt bağımsız duran, güdümüne girmeyen sanatçılara yönelik değil, bu türden tüm aydınlara yönelik. Öcalan bir dönemde kendi romanını yazmayan Yaşar Kemal’e, kendisine övgüler dizmeyen Mehmet Emin Bozarslan’a bile öfkelenmişti. Öcalan’ın ve PKK’nın kendilerine alkış çalmayan Kürt aydınlarını en ağır sözlerle suçlamaları, karalamaları bilinmeyen bir şey mi?

Bu despot yaklaşım, kendisini dünyanın merkezi sayma ve herkesten itaat bekleme, PKK’nın başından beri yöntemi. Kürt kamuoyu da bununla ilk kez karşılaşmıyor. PKK bunu sağlamak için şiddeti de geçer araç olarak kullanmakta.

Dağdelen: Şıvan’ı linç kampanyasına kalemleri ile katılan kimi yazar, çizerlerin durumunu değerlendirir misiniz?Bunlar, gerçekten, Şıvan’ın Kürtlere ihanet ettiğini düşündükleri için mi,  yoksa başka nedenlerden mi  Şıvan hakkında kalem kırıyorlar?

Burkay: Bunlar orkestra şefinin, yani Öcalan’ın ve PKK merkezinin işaretine uygun olarak konuşan, kalem oynatan, belli örgütleri ve kişileri suçlayan kara çalan bir korodur. Söylediklerine inandıkları, gerçekten öyle düşündükleri için değil, içine düştükleri şu veya bu türden ilişkilerle buna mecbur oldukları veya kendilerini mecbur hissettikleri için... İşleri, rolleri budur. PKK çevresi bunlar eliyle bugüne kadar böylesine nice kampanyalar açtı.

Dağdelen: Sizce Şıvan’a yapılan  saldırılara karşı olanlar, onu yeterince sahiplendi mi?

Burkay: Olay taze sayılır. Daha şimdiden birhayli tepki var ve bunun devam edeceğini sanıyorum. Ama sorunu salt Şivan Perwer’e yapılan saldırı ve buna tepkilerle ölçmemeli. PKK’nın bu yöntemleri, yani kendi dışındakilere, hatta bizzat kendi tabanına ve bu tabandaki farklı seslere karşı ta başından beri estirdiği terör Kürt kamuoyunda, aydınlar, siyasi örgüt ve gruplar arasında yeterince tepki gördü mü?  Kürt ulusal hareketinde herkes bu konuda PKK’yı uyarmak, kamuoyunu aydınlatmak için görevini yaptı mı? Ya da kaç örgüt ve kaç kişi bunu yaptı? Bu açıdan Kürt siyasal hareketinin ve aydınlarının durumu pek parlak sayılmaz. Öyle olunca, Şıvan’ın da dayişiyle, onlar da sessizliğimizden cesaret alarak saldırılarını arttırdılar ve pervasızlaştılar. Şıvan’ın son çıkışı bu bakımdan yürekli bir çıkıştır. Umarım bu kez birilerinin gözü ve ağzı artık açılır. Umarım bu kez kamuoyunun tepkileri güçlü olur ve bu pervasızlar meydanın boş olmadığını görürler.

Kürt halkının çıkarına olan, uluorta ve dediğinin yalan olduğunu bile bile Kürt yurtseverlerini, aydınlarını, sanatçılarını hain diye suçlamak, tehdit etmek değildir. Bunu ancak Kürt halkının açık ve gizli düşmanları yapar. Kürt halkının çıkarına olan Kürt ulusal saflarında farklı görüşlere tahammüldür, uygarca tartışmadır, bir başka deyişle iç demokrasidir. Ulusal birliği sağlayacak, mücadelemizi güçlü kılacak olan da budur. Farklı seslere tahammül edemeyip zorla susturmaya kalkanlar bir topluma özgürlük değil, ancak zulüm getirebilirler.

Dağdelen: Sorularımızı yanıtladığınız için şahsım ve Kürdistan Aktüel adına teşekkür ediyorum.

Burkay: Ben de teşekkür ederim.

16.02.2011

Murat Dağdelen

 
   
Dengê Kurdistan © 2011