PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 
Kraldan çok ama çok kralcılar var!

Mehmet Ünlüdere

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beridir "misak-ı milli" diye tabir ettiği sınırlarının içinde ki farklılıklara ve renklere karşı, devraldığı mirası bile aratacak daha hızlandırılmış bir yok etme ve asimilasyoncu politika izliyor..

Yıllar boyudur bu böyle sürmekte. Türkiye'nin bu malum politikasının adı da, Türkleştirme!

Özellikle de bu sebepten ötürü "misak-ı milli" sınırlar içinde ki kendini "Türk" olarak kabul eden herkese, her zaman "acaba" içeren bir şüpheyle bakmışımdır. Türkiye devletinin resmi sınırlarım diye belirttiği bu ülkede, irili ufaklı değişik onlarca farklı etnik grup bulunmakta. Bu topraklar kimisinin tıpkı biz Kürt ulusu gibi kadim olan yerleşim yerleridir.  Ama üniter Türk devletinin öteki baskıcı politikasını bir yana bırakırsak, Türkleştirme politikasına ve bu sistematiğine kurban gidenlerin, TC'nin kuruluşundan bu yana ne kadar fazla olduğu, bakıldığında apaçık görülecektir.

Daha çok da devletin polikasına yönelik ara sıra tartışmalı diyaloglara geçtiğim ve kendini karşımda ''Türk'' olarak savunan ve "Türkiye'de herkesin aslının Türk" olduğundan dem vuranların bazılarının, sonradan gördüm ki, bırakın 1071 yılında Orta Asya'dan o topraklara göç eden Türkler olmalarını; tam aksine çok önceleri orada yaşayan halklardan oldukları gerçeği ile karşılaştım. Hatta kimilerinin ataları ve babaları, kucak açtıkları Türklerin amansız vahşetine karşı boyun eğmemiş, onların zulmüne karşı savaşarak bedel vermişlerdir.. Ama gelin görün ki, torunları 'Türke Has' politikanın kurbanı olmuş ve kendi tarihine karşı bilinçlice veya bilinçsizce günah işlemektedirler...

Bu politikanın kurbanı olan bilinçsiz Kürt yokmudur? Ellbet var(dır)! Bırakalım sıradan bir insanı, Leyla Zana'nın geçenlerde Avrupa Parlamentosu başkanı Borrell'e verdiği yemekte " biz Türkler çok misafirperveriz" demesi, en güncel yansımasıdır konumuzun. Artık gittikçe netleştiği üzere Zana, bunu kendisine biçilen rol gereği yapıyor. Bunlar Zana'nın rolü gereği uyması gereken şartlardır!. Belki de Zana bu yüzden "şartlı" salıverildi, hapishaneden çıkmasına az bir zaman dilimi kalmış olmasına rağmen...

Ama tabiki Zana'nın konumu ve rolü sıradan, olayların tam da bilincinde olmayan bir insandan farklı; o içine düştügü işbirlikçi konumu gereğince rolünü isteyerek ve bilerek oynuyor. Zana gibi "utanç" ve "ihanet" rolleri üstlenenler tarihimizde hep olmuşlardır; bundan sonra da olabilmeleri her zaman bir olasılıktır..

Geçenlerde bir kafeterya da oturuken, oturduğumuz masanın yakınındaki bir grupla Türkiye'nin AB konusun da önce iyimser bir uslüpla karşılıklı atışmaya, sonradan koyu bir sohbet havasına bürünen bu diyaloğumuz, farklı düşüncelerimiz gereği dogal bir biçimde konuları derin derin tartışarak sürdü... Tartıştığımız kişiler benim şüpheyle baktığım, kendini "Türk" olarak görenlerdendiler. Aralarından biri, kendisine özellikle AB ekseninde Türkiye'nin zaman içinde kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturması gerektiğini savunduğum ve Türkiye'nin ertelediği en ağır kaçınılmaz ev ödevi dediğim Kürt meselesine karşı, hiddetlenerek karşılık veriyordu. Her Kürt ismi geçtiğinde şahısımızın yüz ifadesi başka bir şekile bürünüyordu. Kabullenmek istemediğini, kızdığını burnundan soluyarak her haliyle belli ediyordu..

Yukarı da sözü geçen ve kendini "Türk" sayan kişinin, benim de anlamadığım, sohbet arasında bir arkadaşıyla konuştuğu farklı dilinin sonra bilhassa kendisinden öğrendim ki, kendisinin tabiriyle laz asıllıymış!. Kürt olmasa da farklı bir acının gerçeğiyle yüz yüzeydim o an.. Bir çok şeyiyle, davranışlarından, giyim kuşam zevklerine, şakalarından tutunda yemek kültürlerine ve özellikle de dillerine kadar, Türklerle hiç bir yakın benzerlik kurulamayacak insanların beyinlerine, kendilerinin gerçeği olmayan bir şartlanmışlığın ve inkarın nasıl şırınga ile yerleştirildiğini bir kez daha gördüm o an..

Acı ama gerçek; Kraldan çok ama çok Kralcılar var!

Kafeterya da Türklüğü savunan ve Kürtleri yok sayan ve Lazlar adına da bütün olarak konuşan o insan sıradan bir vatandaş statüsündeydi. Bana göre bilinçsizce şartlandırılmıştı. Eğer Türkiye ileri de doğru dürüst düzenlemelerde bulunursa, böyle şartlanmış halkın da uyumlu bir pozisyona gelebileceğine inanıyorum .

Ama tehlikeli ve kötü rollerde oynayanları da, iyi gözlemleyebilmek gerekiyor. Türkiye'de halkın, yapılan ayak oyunlarına karşı uyanık ve duyarlı olması hem Kürtlerin, hem Türklerin ve hem de bu iki önemli unsurdan olmayıp kendini gerçeğiyle sayan herkesin yarınadır! Aksi halde "Türk misafirperverliği", ileride ne Borell gibilerini cesurca Kürdistan'ı ziyaret etmeye, ne de temel sorunların çözümünü geçiştirmeye engel olabilir...

m.unludere@web.de

 

  Dengê Kurdistan © 2004