PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

Namus Cinayetleri Üstüne Kopartılan Fırtına

Necla Morsünbül

İnsanlık tarihi, toplumsal mücadeleler tarihidir. Ezen-ezilen temeline oturan bu mücadele, yüzyıllardır devam ediyor.

Dünya insanlık ailesi, sorunlarıyla boğuşup, var olma  mücadelesi verirken, birçok yol ve yönteme  başvurmuştur. İçinde bulunulan maddi koşulların dayatması sonucunda çeşitli mücadele yöntemlerini yaratmıştır. Bazen şiddet, bazen de barışçı yöntemlerle yapılan mücadeleler, insanlık ailesi için olumlu ve olumsuz neticeler doğurmuştur.

Toplumların en önemli sorunlarından birisi de, kadın sorunudur. Bu sorun, tüm dünya da çözülmemiş sorunların başında geliyor. Tüm sorunlarda olduğu gibi, bu sorunu da çözmek için birçok yol ve yöntem denenmiş ve denenmektedir. Ancak benim bu yazıda  üzerinde durmak istediğim nokta, bu soruna bakış açısı ve sorunun çözümü temelindeki kimi yaklaşımlara dikkatinizi çekmek, okuyucuları bu konuda düşünmeye ve çözüm üretmeye davet etmektir.

Tüm toplumsal sorunların çözümünde olduğu gibi, bir sorunu çözmek için, o sorunu doğru tanımlamamız, neden-sonuç ilişkilerini iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Sorunları ve bu sorunun doğurduğu neticelere, farklı açılardan bakmak, sorunun özünü görmemizi engellememelidir. Sorunun temel sebeplerini görmeden, ahkam kesmek ve yorum yapmak doğru değildir. Böyle davranmak, sorunu sulandırmak ve çarpıtmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektir.  Bu tür bakış açıları bana göre, çözüm yerine çözümsüzlüğü getirir.

Kadın sorunu acaba bir ulus, sınıf, din, mezhep veya bir kültür sorunumudur? Bu sorunun sıraladığımız, kimliklerin hepsini kapsıyor diyebilirsiniz, yada sadece bir cins sorunudur diyebilirsiniz. Bir toplum içinde, sahip olduğumuz kimliklerle nasıl bir statü içinde olacağımızı, içinde bulunduğuz maddi koşullar belirler. Kadın sorunu da  toplumsal bir sorundur. Bu yüzden içinde bulunulan toplumsal yapısı içerisinde ele alınıp çözülebilir. Kadın sorunu, toplumdaki mevcut sorunlarla şu veya bu nedenlerden dolayı ilişki içindedir. Bu ilişkiler her toplumda farklılıklar gösterir. Örneğin, gelişmiş özgür bir ülkenin kadın sorunuyla, sömürge statüsünde olan bir toplumun kadın sorunu bir birlerine benzemez ve aynı şekilde çözülmez. Kendimizi salt cinsiyet çerçevesine hapsederek de kadın sorununu çözemeyiz.

Son yıllarda çokta tartışılan, ancak tamda bir yere oturtulmayan ve her kafadan bir sesin çıkmasına ve yorumların yapılmasına sebep olan “namus cinayetleri”, olayın yaşandığı toplumun öznel koşulları içinde ele alınıp irdelenmelidir. Din, kültür, geri kalmışlık, feodalizm, eğitimsizlik bu sorunu yaratan temel etkenlerdir.

Olaya böyle bakanlar, sanki Kürtler dünyadaki gelişmelerden habersiz, biçare, perişan, hiç birşey bilmeyen teknolojiden, sanayiden, ekonomiden, siyasetten uzak, Kendini idare demez, dünyadan habersiz, “vahşi yaratıklar” şeklinde görülmesine; kanı, ölümü, öldürmeyi seven kişiler şeklinde tanınmasına neden oluyorlar. Peki bu şeklide görülmesine neden olan bakış açısı sağlıklı mıdır?

Kürtlerle namus cinayetlerinin özdeşleştirilmesi, Kürt sorununu doğru tanımlamak istemeyen çevrelerin bilinçli olarak ortaya attığı bir düşüncedir. Böylece çağdaş, demokratik insanların dikkatını Kürtlerin üzerine çekerken, Kürtleri sırf bu yönüyle; cinayet işleyen, eli kanlı insanlar olarak tanıtmak istiyorlar. Başka halklar arasında da var olan bir konuyu tamamen Kürtlere özgü bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar. Ne yazık ki, bazı Kürt kadın, aydın, politikacıları ve çevreleri, bilmeden Kürt düşmanı olanların propagandasına katkı sunmaktadırlar.

Namus cinayetlerinin ilkelliği ve vahşeti tartışılamaz. Ama bu konu irdelenirken, sorunu doğuran nedenleri gözönüne almak, bu ilkelliği bir ırk, sınıf, din ve kültüre mal etmekten uzak durmak gerekir. Olaylara düz bir mantıkla bakmak, bir tarafı veya bir kesimi suçlu göstermek, işin kolayına kaçmaktır. Bu yaklaşım ne gerçekçi, ne de ahlakidir.

Özellikle basında veya yapılan konferanslarda, söylemlerde, yazılanlarda tüm medya da namus cinayetlerinin en çok Doğu, Güneydoğu ‘da hatta Güney Kürtistan’da işlendiği dillendiliriliyor. Ne yazık ki, kimi Kürt kadın ve çevreleri de bu söylem ve yazılanlara ortak oluyorlar.

Bunu söylerken, kendi içimizde yaşanan çirkinlikleri ve eksiklikleri söylemeyelim demiyorum. Ancak, bunun yolu yöntemi ve zamanın iyi belirlenip, hangi ortamlarda hangi seviye de tartışacağımızın, halkımızın özgürlük mücadelesinde bu söylemlerin kimin işine ve kimin ekmeğine kaymak süreceğini de görmemiz gerektiğine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Saddam rejiminin devrilmesi, Güney Kürdistan’daki ulusal kazanımların elde edilmesi sürecinde, Türk medyasında namus cinayetlerinin manşetlere çıkarılması, Özellikle güneyle ilgili çok abartılı rakamlar verilmesi bir tesadüf değildir. Kürt ulusal mücadelesinin ivme kazandığı bir aşamada yapılan bu yayınların amacı, vahşi, ilkel Kürt imajını kitlelerin beynine yerleştirmek anlamına gelmiyor mu?

Diğer taraftan, Türk devleti, Kürtlerin kendi ulusal haklarına kavuşmaması için  bizleri yoksayarak, dilimizin kültürümüzün yasaklayarak, varlığımızı inkar ederek, akla hayale sığmayan teoriler ürettiler. Halklar arasına nifak sokarken, diğer taraftan, kendi ırk ve ulusunu yüceltmekten de geri kalmadılar. “Bir Türk dünya ya beldeldir, en soylu ırk Türk ırkıdır, en iyi şarkıyı Türkler söyler, en iyi yemeği onlar pişirir. En iyi topu onlar oynar, en iyi yalanı onlar söyler. En iyiler onlardır, en kötüler ise onların tekerine çomak sokanlardır.

Bu olayı ve örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kadın sorunu bir yana, yaşanan “namus cinayetleri” de aynı amaçlarla kullanıldığı inancındayım. Egemen erk, devletin egemen gücü, babanın egemen gücü, patronun egemen gücü vs. bu erkler “haklılık” adına eşitsizliği, kültürlerindeki köhne duyguları mıncıklayarak, insanların beynini karıştırarak, gerçekleri görmelerini engellemektir.

Ayrıca önemli bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler sadece geri kalmış toplumlara özgü bir şey değildir. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde de aynı durumlar yaşanmaktadır. Her toplumda, sevecen, kültürlü, çağdaş yapıdaki bazı insanların da kadın ve çocuklara şiddet kullandıklarını basında okuyoruz.

Sistemlerde tıpkı insanlar gibidir. Kendini yetkinleştirmedikleri sürece yozlaşır, gericileşir ve yok olmaya mahkum olurlar.

Evet, Kürtler de diğer halklar gibi, kendi değer yargılarına, örf ve adetlerine bağlı bir toplumdur. Peki bunun olumlu yönelirini neden görmüyoruz. Bize düşman güçlerin, yapıların savunduklarını neden biz savunuyoruz. Evet doğrudur bu konuda söylenenler tümüyle yalan ve yanlış söylemlerdir demiyorum.  Ama, kendi yayın organlarımızda, basınımızda, söylemlerimizde, olumsuzlukları daha da abartarak kamuoyuna sunmak bizlerin görevi midir?

Hayır, diyorum çünkü, rahatsızlık duyduğumuz şeyleri kendi toplumumuz, örgütlerimiz içinde tartışıp, eksiklikleri dillendirebilir, hatta o sorunları aşma konusundaki öneri, tezler ve görüşlerimizi bir birimize sunabiliriz. Ancak, bunu duyumlara dayanarak, sanki yaşanan namus cinayetleri sırf Kürtler içinde yaşanıyormuş gibi göstererek, bu da yetmezmiş gibi  sanki Kürtler bilinçli olarak bu cinayetleri işliyormuş gibi sunmak doğru değildir. Bunda içinde yaşadığı sistem ve ortamın payı yokmuşcasına yorum yapmak, “baltayı, kendi ayağına vurmak” ya da “kaş yapayım derken, gözü çıkarmak” anlamına gelir.

Örneğin, Türk yöneticilerinin, Kürdistan’daki feodal yapının dağılmaması için çaba gösterdiğini ve bu amaçla, feodalleri koruduğunu unutmayalım.

Eğer bir ülkede ciddi toplumsal sorunlar varsa ve bunların çözümü için uygun projeler yapılmıyorsa, bu sorunlar çözülebilinir mi?

Eşitsizliğin olduğu yerde, bunlar gercidir, bunlar ilerlemeyi bilmezler, bunlar bölücüdür, ayrımcıdırlar, dinine çok bağlılar gelenek ve göreneklerine çok bağlıdırlar demek doğru bir yaklaşım mıdır ve sorunu çözmeye yeterli midir?

Yabancı kamuoyu başta olmak üzere, demokratik kamuoyu da şunu bilmelidir ki, Kürtler söylenildiği kadar ne vahşi, ne gerici, ne ölümü ve kanı seven, ne de kadınlarını ezmek için özel bir yaşam tarzları vardır.

Kürtlerin, aksine modernleşmeye açık bir toplumdur. Son iki yıl içinde basına baktığımızda, özellikle Güney Kürdistan’daki gelişmeler ve onun paralelinde toplumsal ve ekonomik gelişmeler tüm dünya basınında yenraldı. Arap ve Kürt bölgeleri  kıyaslandığında, Kürt bölgesinin her açıdan daha ilerde olduğunu görüyoruz.

Sömürgecilerin baskısı ve sömürüsünden kurtulması halinde, Kürdistan’ın çok kısa bir süre içinde, bölgenin en gelişkin, demokrat ve çağdaş ülkesi olabileceği görülecektir.

Kürt toplumunun feodal yapı içinde yaşaması kendi tercihimiş gibi koymak büyük bir yanılgıdır. Kürtler, eğer feodal yapı içerisinde yaşamaya mahkum edilmişse, bunun suçluları Kürtistanı sömürgeleştirmiş olan, “uygar” devletlerdir.

Elbette feodal yapının kadınları ezen yönleri var. Berdel, beşik kertmesi, kumalık.. vb. kadınlar alehine işleyen yapılardır. Peki bu Kürtlerin kendi bilinçli seçimi mi yoksa, egemen güçlerin, Kürtlerin gözlerini açmaması ve haklarını istememesi için bilinçli olarak sürdürdükleri bir yol mu?

Kürt halkının, toprakları üzerinde özgürce yaşama hakkı yokken, kendi ulusal, kültürel, ekonomik yapısını korumaya çalışması sürecinde, karşılaştıkları zorluklar neden görülmüyor?

Dünyanın demokratik güçleri, Kürtlerin özgürlük mücadelesine ne ölçüde katkı sunuyor? Bunun cevabını verirken vicdanları ne kadar rahat?

Ülkesi işgal altında olan, insani ve ulusal haklarından mahrum olan Kürtlerin; dinlerine, ırklarına, kültürlerine bağlılar, gericiler demek kolay bir söylemdir. Onun yerine, çağdaş ve demokratik yapınıza uygun adımlar atarak, Kürt kadınlarında ulusal taleplerini dillendirme olanakları yaratılmalıdır. Kürtlerinde insani ve ulusal haklarını özgürce kullanma mücadelesine omuz verilmelidir.

Kürtlere, baskı uygulayan ülkeler tenkit edilmeli.

Bir başka ezilen ülkenin hakına sahip çıkarken, yanıbaşınızdaki mazlum bir başka kadını gerici ve namus cinayetleri feodal yöne köhnemiş değerlere sarılı yapıları var demekle, sorunların üstesinden gelinmez.

Not: Görüş ve önerilerinizi bekliyorum. E-mail adresim: nmorsunbul@yahoo.de

 

  Dengê Kurdistan © 2004