PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

Bu Katliamı Unutmaya Kimsenin Hakkı Yok! Unutturmaya da!

Nazê Roni

Halepçe katliamının 16. yıldönümü nedeniyle 16 Mart 2004 tarihinde Almanya’nın Wuppertal kentinde stand kurduk.

Amacımız, insanlara geçmişte yaşananları unutturmamak, bu katliamı insanların zihninde canlı tutmaktı. Kürtlerin neler yaşadığını, nice katliamlardan, soykırımlardan geçerek bugünlere geldiğini, hatta hala bile katledildiğini anlatmaktı.

Eğer bugün bir parçada Kürdistan kurulabiliyorsa, kendi parlementosunu oluşturup, kendi kaderini tayin edebiliyorsa, bu hep geçmişte ödenen diyetler sayesinde oldu. Ne yazik ki, hiç birşey Kürtlere altın tepside sunulmadı. Onun payına hep acı, gözyaşı ve katliamlar düştü.

Dün Halepçe’de bugün Suriye’de.

Masaya yaklaşan insanları gözlemliyorum, kimisi biraz ürkek, kimisi kendisinden gayet emin konuşmaya başlıyor. Kimisi Kürdistan’da yaşananları bizden bile iyi tahlil ederken, kiminin Kürdistan diye bir yerin varlığından bile haberi yok. Bu yönüyle de kurulan bu masanın amacına ulaştığını düşünüyorum.

Bir yaşlı Alman kadın yaklaşıyor masaya, ilerlemiş yaşına rağmen oldukça dinç ve neşeli bir kadın. Başlıyoruz sohbete, arada bir konunun ciddiyetine aldırmadan şaka yapıyor ve patlatıyor kahkahayı. O gittikten sonra, onun sözlerini düşünüyorum. Biz Halepçe’yi anlattıkça, onun bize „peki benden ne istiyorsunuz, ben ne yapabilirim“ demesi takılıyor kafama. Acaba kaç Kürt, Türk, Arap ya da Alman bu neşeli bayanın bize sorduğu soruyu kendisine yöneltti? Acaba kaçı bu yaşananların ezikliğini yüreğinde hissetti?

Birden masadan uzaklaşıyorum, kendimi Halepçe kasabasında buluyorum.

Çocuğunu emziren bir ana oluyorum, şevkatle başını okşayan. Yaşlı bir nine oluyorum, torunlarına masal anlatan. Bir evin kız oluyorum, tandırda ekmek pişiren. Bir evin gelini oluyorum, Newroz’da evlenecek olan. Herkes günlük tatlı telaşların peşinden koşarken, ucaklar geliyor gökleri delercesine. Sevincim boğazıma düğümleniyor. Bu kadar uçak hayra alamet değil çünkü. Uçaklar taşıdıkları yükten bir an önce kurtulabilmenin telaşıyla, üstümüze üstümüze geliyorlar. Kaçmak istiyorum, ama nereye? Bagırmak istiyorum, ama sesim çıkmıyor, bacaklarım hareket etmiyor. Bir heykel edasıyla çevremi izliyorum. İnsanlar çığlık çığlığa sağa sola anlamsızca kaçışıyorlar. En çok da çocuklara takılıyor gözüme, ne kadar da çaresiz, ne kadar da ürkek görünüyorlar. Derken uçaklardan bir bulut yayılıyor gökyüzüne. Zehirlerini daha sevimli kılmak için olsa gerek, meyva kokularıyla süslemişler. Her taraf ne kadar da güzel elma kokuyor. Canım elma istiyor anne...

Bu insanlar nereden bileceklerdi, bu yüzyılda ve dünyanın gözleri önünde, son yılların en büyük katliamını yaşayacaklarını. Nereden bileceklerdi, sevgili Müslüman kardeşlerinin kendilerini bu denli acımasızca yok edeceklerini.

Halepçe’de 5000 Kürt , 5000 can, 5000 soluk susturuldu. 10 000´den fazla insan zehirli gazdan etkilendi. Bu korkunc bir tablo, tüm dünya bu insanlık suçunu saklandıkları köşelerinden sessizce izledi. O yüzden, kimsenin bugün çıkıp da Kürtlere karışmaya ya da onların gelecekleri ile ilgili yorum yapmaya hakkı yok.

Genç bir sesin sorusuyla tekrar masaya dönüyorum. „Abla Halepçe nerede?“ diyor. Dilim döndüğünce anlatıyorum yaşanaları, Halepçe kasabasını.

Bu katliamı unutmaya kimsenin hakkı yok. Unutturmaya da...

 

  Dengê Kurdistan © 2004