psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

Üç kişi için bir kaç söz

Rıza Çolpan

Avusturalya’dan tüm Dengê Kürdistan  ve Dema Nû okuyucularına “Merhaba” diyerek yazıya başlamak istiyorum.

Sevgili okuyucular, gazete ve dergilere çok az yazı yazarım. Bugüne kadar yazdıklarımın büyük çoğunluğu Kürdce. Zaten ben kendi-kendime bir karar da almıştım ki, yurtseverlik kokan her hangi bir yayın organına Türkçe yazmayayım diye, ama ne yazık ki ben de bazen mecbur kalıyor, perhizi bozuyorum. Bir hikmettir gidiyor, alışamadık bir türlü ana dilimizle konuşup yazmaya. Derneklerimiz de, evlerimizde, seminer ve konferanslarımız da genelde hep Türkçe, Türkçe, Türkçe. Her halde göbeğimizi kesen Türk ebesi, kulağımıza ninni söyleyen de Türk anası. Temenni ederim ebe ve anamızı görür, kendimize döneriz.

Sevgili okuyucular, yukarıdaki başlıkta “Üç kişi için bir kaç söz” dedim. Bunlar sırasıyla Dersim, Kurêşanlı Kemal Şurdaroğlu, Osman Baydemir ve Sezgin Tanrıkulu.

Önce hemşerim -olmasaydı- Şurdaroğlu’ndan başlamak istiyorum. Sık-sık diyorum, “Dünya çok küçülmüş, bir küçük köye dönüşmüş. Herkes bu köyde birbirini görüyor ve tanıyor”. İki gün önce ben bu küçük köyün, ayrı ayrı mahallesinde bu üç Kürd insanını gördüm, dediklerini de duydum. Özellikle dikkatimi çeken Şurdaroğlu oldu. Bir kahvehanede oturmuş, omuzunda Kürd, Mam Celal’ın siyah-beyaz cemedanı, bir Amedli Kürd ile tavla oynuyor, etrafında da Bozkurt asıllı korumacıları, gözlemcileri. Onu öyle Kürd simgesi olan siyah-beyaz cemedanla gördüğümde doksan yıl öncekî “Türkiye Büyük Millet Meclisi”ndeki -tabi ne kadar büyükse, O’da ayrı bir  konu- yaşanmış gerçek bir olay aklıma geldi. Osmanlı ordusunda binbaşı, Mustafa Kemal Cumhuriyetinin başlama noktasında da, bir askeri komut ile Dersim Milletvekili olan Hasan Hayri beyin meclisdeki konuşması ve sonrası, akibeti. O tarihi okuyan her Kürd insanı bilir. Mustafa Kemal’in meclisinde bazı Kürdyurtseverleri ona: “Paşa hani söz vermiştin, Kürtlere muhtariyet vercektin, ne oldu” deyip sormalarına karşılık, Mustafa Kemal: “Arkadaşlar, bu meclis Türk ve Kürd’ün meclisi, bu devlet yine Türk ve Kürd’ün devleti; biz hep İslâm’ız, kardeşiz, ayrımız, gayrımız yok” demesine karşılık, Hasan Hayri yerinden kalkarak “Arkadaşlar, Mustafa Kemal doğru söylüyor, biz hep İslâm kardeşiz, bu ülke, bu meclis hepimizin” deyince, Mustafa Kemal yerinden kalkar, gidip Hasan Hayri’nin alnından öper, onu kutlar ve “Hasan bey seni yarın Kürd milli giysilerle bu mecliste görmek istiyorum” diyor, Hasan Hayri ertesi gün Kürd milli giysiyi giyer, şal-şapıkla meclise gider ve yıl gelir 1925 Şeyh Seid Ulusal Kürd Direniş Hareketi’nin yenilgisinden sonra kurulan Türk İstiklal Mahkemelerinde, Kürd asıllı başkan Kel Ali, Hasan Hayri’yi ifadeye çağırır, darağaçlarını gösterirken Hasan Hayri “Benim suçum ne” diye haykırdığında, Kel Ali:

    “Sen Kürd milli giysileriyle meclise girmişsin, bu büyük bir suç.

        “Hasan Hayri: Hakim bey Mustafa Kemal istedi deyince, Kel Ali:

    “Mustafa Kemal seni denedi, sende Kürd ruhu var mı, yok mu? diye. Sen bir Türk düşmanısın, bunun için asılacaksın diyor ve Hasan Hayri darağacına giderken yüksek bir sesle “Ey Kürdistan şehitleri kollarınızı açın aranıza ben de geliyorum” diyor ama çok geç kalmış olur. Dilerim Şurdaroğlu’nun da akibeti öyle olmasın. Zira Şurdaroğlu’nun suçu bence daha da büyük. Çünkü o sadece Kürd simgesi cemedanı omuzuna atmakla kalmamış, bir de Paris’te azılı Kürt ve komünist Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın da mezarlarını ziyarek ederek kırmızı karanfil bırakmış, ki bu olur üç suç. Bari bir de Dr. Abdulrahman Kasımlo’nun da mezarını ziyaret edeydi, suçu dörde çıkarsaydı ve mertçe, ama Kürdçe olarak “Lo, bila mirov bıbe şêrê mirî, nebe rovîyê gurrî, kelka tırsê ji mırınê ra nîn e” deyip, bir karanfil de onun mezarı başına bıraksaydı. Çünkü onunda mezarı Yılmaz Güney’in yanında.

Evet segili okuyucular, bu bir tarihi gerçek. İster misiniz yarın Kürd cemadanı ve Paris mezar ziyaretleri için aynı hortlak ruh kalkıp Kemal Şurdaroğlu’nun da akibetini Hasan Hayri’nin akibetine dönnüştürmesin?.Ben bir insan olarak, insanın, insan tarafından asılmasına ve öldürülmesine karşıyım, ama, halkına ihanet, soyunu-sopunu inkâr eden hiç bir kimseye de acımam.

Gelelim Amed Beledîye Başkanı sayın Osman Baydemir’e. Ben kişi olarak Osman Baydemir’i severim. Genç, dinamik bir insan. İyi bir Kürd yurtseveri, bundan kuşkum yok. İyi bir insan olmak için, önemli kıstaslar var. Dürüst ve inançlı olmak. İnanırım Osman dürüst ve inançlı, ama bu iki unsur bir bütünü tamamlıyamaz ve yetmez; her şeyden önce bu vasıflarla birlikle inadına da onurlu olmak ve gerekirse onuru için ölmek. Osman onuruna sahip çıkmalı ve bir başkasına onurunu çiynetmemeli. Abdullah Öcalan düşman elinde bir tutuklu, Osman böylesi bir kişiye karşı onurunu korumalı. Düşman elinde tutuklu olan Apo, ona “İşinle uğraş, siyaset yapma, silahlı mücadele miadini yetirmiştir”demiyeceksin diyor. Peki sormazlar mı “Siyaset nedir” Apo efendi? Sen hapishane de siyaset yapıyorsun, bir Belediye Başkanı neden yapmasın? Söyler misin neden? Osman Baydemir senin uşağın  ve kölen mi? Mecliste herkes siyaset yapar, çünkü işleri bu. Pekî Belediye Başkanlarını kimler seçiyor ve bunların görevleri ne? Bir Belediye Başkanı herhangi bir konuda düşüncesini söylüyemez mi? Demokrasilerde herkes düşündüğünü açıklama ve yazma özgürlüğüne sahip. Özgür sütatüsü olmayan tutuklu bir insan herşeyi söyler, ama bir Belediye Başkanının söylemesini istemez. İşte bu noktada Osman Baydemir onuruna sahip çıkmalı, Apo’ya gereken cevabı vermelidir, içinde ölüm olsa dahi.

Gelelim Tanrıkululu’na. Sezgin beyin ismini basında duyarım. Bir çok konuşması ve beyanları beni sevindirmişti; ama son Şurdaroğlu’nun Amed’e gitmesinden sonraki beyanatı ve önerisi beni şaşırttı. Amed Baro Başkanı olarak CHP’yi savunması, ittifak önermesi, midemi bulandırdı. Sormak istiyorum sayın Kürd, Amed Baro Başkanı Tanrıkulu’na. Sen gerçekten iyi bir Tanrı kulu isen CHP’yi iyi tanımalısın. Bundan kırk, elli yıl önce olsaydı senin CHP ile ilgili düşüncelerin beni ve ben gibi düşünen bir çok Kürdü incitmezdi. Çünkü o zamanki ülke ve halkımızın genel yapısı, bilinci, dünyadaki genel durum başka idi ve biz korkunç bir asimilasyon çarkındaydık, bizim bizden haberimiz yoktu, ya bugün? Otuz yıllık kirli savaş, dört bin köyün boşaltılması, elli bin gencimizin şehit, coğrafyamızın tahrip olması?. Bütün bunlar bize birşey öğretmedi mi? Eğer sayın Tanrıkulu Koçkiri, Seyh, Seid, Ağrı ve Dersim şehitlerine biraz saygı duyuyorsa, o Kürd Halkının Cellat Partisini Kürdlere öneride bulunmasın. O ülkenin bütün pisliklerinin altında CHP var. Şurdaroğlu zaten makam için, kendi halkının cellatına tapmış, yetmiş bin Dersim insanının, çol-çocuk, genç, ihtiyar, kadın, kızı hunharca katletmiş biri için “Devrim koşullarında normaldır” diyor, bari Tanrıkulu Tanrıdan korksun da CHP kapısını Kürdlere göstermesin. Türk hukuk sistemini, tarihini, istediği kadar okusun, daha iyi bir avukat olsun, ama kendisine tavsiyem biraz da kendî halkının tarihini okusun, geçmişi hatırlasın. İllâ de milletvekili olmak istiyorsa, bağımsız olarak olsun. Tabi Kürd halk onu seçerse.

Dilerim Kürd halkı bundan böyle dost ve düşmanı birbirinden ayırt eder, Tanrıkulu da içinde.

Saygılarımla.          

Rıza Çolpan 
27-11-2010 Sydney          

 
   
Dengê Kurdistan © 2010