PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

YAHUDİLER VE KÜRTLER

Yılmaz Çamlıbel

Yahudi halkı asırlar boyunca yurdundan uzak, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış bir halde,  göçebe hayatı yaşadı. Bu süre zarfında, beraber yaşamak zorunda kaldığı halklar tarafından aşağılandı, haksızlıklara uğradı, acılar çekti ve soykırıma uğradı. 50 yıldan beridir de, kendi ülkesi üzerinde kurduğu, öz devleti içinde yaşıyor.

Gelin görün ki bu devlet, asırlarca kendisine acı çektiren politikanın aynısını, Filistin halkına uyguluyor. Bunca acıyı çeken bir halk, nasıl oluyor da başkasına aynı acıyı çektirebiliyor?

Marksizm’e göre; bir insanın duygu, düşünce ve davranışlarını, içinde bulunduğu maddi koşullar belirler. Yani, bir insan veya bir halk, başka birini baskı altına alıp ezmeye yetecek bir güce ve mekanizmaya sahip değilse, istese de böyle bir şey yapamaz. İktidar ve güç sahibi olanlar da, istese bile, sevecen ve hoşgörü sahibi olamaz. Bunun için; şu ırk, cins, din ve mezhep iyidir şu da kötüdür demek, doğru değildir. Kimin nasıl olacağını, içinde yaşanılan maddi şartlar belirler.

İsrail, dünya kapitalist sisteminin gözetiminde kurulmuş, bu sistemin Ortadoğu’daki çıkarlarını koruyan bir devlettir. Dünya kapitalist sistemle İsrail arasında, köklü, güçlü  ve kalıcı bir çıkar ortaklığı söz konusudur. İşte bu köklü stratejik ortaklık yüzünden, sistemin ağa babası olan Amerika, halkları, İsrail düşmanı olan ülkelerin devletlerini bile, İsrail’le iş ve güç birliği kurmaya zorluyor. Buna en iyi örnek ülke ise, Türkiye’dir.

Dünya emperyalist sisteminin Ortadoğu’da oluşturduğu maddi koşullar sonucunda, Amerika, İsrail ve Türkiye çıkar ilişkisi temelinde, yan yana gelmiş bulunuyorlar. İran (Şah zamanında) ve Mısır da bu ortaklığın kanat ülkeleridir. Türkiye, Amerika’ya ne kadar bağımlıysa, İsrail’e de o kadar bağımlı bir hale gelmiştir. Türkiye’yle İsrail arasında, ekonomik, askeri, istihbarat ve stratejik konularda çok ciddi bir ortaklık söz konusudur. Bu ortaklık, hayatın tüm alanlarını da etkisi altına almış bulunmaktadır.

Türk Devleti son günlerde, güdümündeki medya aracılığıyla Yahudi kürdlerin Güney Kürdistan’da arazi aldıkları, İsrail Devleti’nin Kürd Pêşmergelerini eğittiği ve istihbarat ağı kurduğu doğrultusunda, propaganda yapmaya başladı.

Bu propagandanın, İsrail düşmanı olan bölge devletleri ve halklarının kürdlere karşı, kışkırtma amacıyla yapıldığını tahmin etmeme rağmen içimden “ İnşallah doğrudur.” Diyerek sevinmeye başlamıştım. Ne yazık ki, İsrail ve Kürd yöneticileri bu haberleri yalanladılar. Sevincim kursağımda kaldı.

Hani İsrail’deki Yahudi soydaşlarımız, paralarıyla Kürdistan’a gelip yerleşseydiler ne iyi olurdu. Bilgi, beceri ve paralarıyla Kürd toplumuna ciddi bir dinamizm kazandırmış olacaklardı. Mossad’ın kurduğu güvenlik ağı ve eğittiği Kürd uzman kişilerin sayesinde, Kürdistan’da cirit atan, Kürd düşmanlığı yapan ülkelerin ajanlarını, etkisiz hale getirebilecektik. Kürdistan daha güvenilirli bir ülke olacaktı. Ama ne yazık ki, bu söylemler de Türklerin o meşhur yalan, iftira ve demagojisi çıktı.

Sizlerin de bildiği gibi Kürd öncü kadrolarının büyük bir bölümü her şeye sınıf, din ve mezhep gözlüğüyle bakıyor. Bu kişi ve kurumlar, İsrail de, Müslüman Arap gözüyle bakıyor. Yahudiler, Dünya kapitalist sisteminin katkısıyla, Arap coğrafyasının ortasına bir devlet kurdu. Araplar, bu devleti yok etmek için var güçleriyle çabalayıp duruyorlar. 50 yıllık savaşa rağmen İsrail Devleti yok olma bir yana, her geçen gün daha da genişliyor ve güçleniyor. Bu bakımdan Arapların, İsrail’e kızması ve düşmanca davranması doğal. Peki, kürdlere ne oluyor? Kürdler, Yahudilerden ve İsrail Devletinden bu güne kadar ne zarar gördüler?

Araplar, bizi kılıç zoruyla Müslüman yaptılar. Sonra elimize kılıç tutuşturup, başkalarının üstüne, cihada yolladılar. Elimizdeki Arap kılıcıyla, yabancı halklardan başka, Hıristiyan, Yezidi ve Yahudi dinine inanan kürdlere de saldırıp Müslümanlaştırdık. Peki bu hizmetler karşılığında, Araplardan ne hayır gördük? Bize, din kardeşi gibi davrandılar mı? Yıllardır, bizi tarih sahnesinden silmek için, ellerinden gelen her şeyi yapmıyorlar mı?

Sosyalizmin evrensel ideolojisi gereği, yıllardır sosyalist sisteme yandaş olduk. Buna karşılık onlar bizim için ne yaptılar?  Sovyet pilotları, faşist Saddam rejiminin devam etmesi için, Kürd  Pêşmerge’lerini Mig uçaklarıyla bombalamadılar mı? Keza biz, her halkın ulusal kurtuluş mücadelelerine destek olduk. Peki, olar bizim için ne yaptılar? Özellikle Filistin halkının kurtuluş mücadelesi için neler yapmadık, neler. Toplantılar yaptık, yürüdük, bildiriler dağıttık, hatta öldük. Peki, bu güne kadar, bu halkın yetkililerinin ağzından, Kürd ulusal mücadelesi için, tek bir olumlu söz duyan var mı? Şimdi kendimize soralım, biz İslam ve sosyalist enternasyonalin tüm gereklerini yerine getirmeye özen gösterirken, başkaları neden bu ilkelere sadık kalmıyor?

İngiliz’lerin güzel bir sözü var. Diyorlar ki, “İngiltere’nin ezeli dostu ve düşmanı yoktur, ulusal çıkarı vardır.”  Peki biz neden İsrail’e, Kürd gözüyle değil, Arap gözüyle bakıyoruz? Kürdlerin İsrail’le hiçbir ciddi çelişkisi yok ki. Tam aksine, iki halk arasında, hayatın her alanında ciddi bir paralellik var. 

Dünya, Ortadoğu’nun zenginliğinde söz ve karar sahibi olmak için bu günlerde,  kıyameti koparıyor. Hepimizin bildiği gibi bu zenginliğin önemli bir parçası, Kürdistan’ın içinde yer alıyor. Halkımız yıllardan beri, ülkesindeki bu zenginlik üzerinde söz ve karar sahibi olmak için mücadele ediyor, bedel ödüyor.

“Ben ülkemin zenginliğini, elin emperyalistine yedirmem arkadaş” diyen ayakları havada olanlardan biri değilsek eğer, bu zenginliği pazarlık yaparak, başkasıyla bölüşmek durumunda olduğumuzu bilmeliyiz. Bazı kimseler bu zenginliği, coğrafyanın tek laik ve demokratik (!) ülkesi olan Türkiye’yle bölüşmemizi öneriyor. Kimileri yakın akrabamız olan İran’la, kimileri de, din kardeşimiz olan Araplarla bölüşmemizi öneriyorlar. Peki, ülkemizi işgal eden ve bizi tarih sahnesinden silmek için, ellerinden gelen her şeyi yapan, bu devletler değil mi?

Bizler, bu zenginliğimizi İsrail’le bölüşmeyi neden düşünmüyoruz? İsrail toprak ve nüfus olarak küçük, petrol, maden ve su bakımından fakir bir devlet. Ama, bilim, teknoloji, güvenlik, mali ve idari bakımdan, dünyanın en güçlü devletlerinden birisidir. Biz de, bu konularda zayıf, ama petrol, maden ve su bakımından zengin olan bir ülkeyiz. Neden yan yana gelerek, hak eşitliğine dayalı bir ortaklık kurmayalım? Ciddi bir pazarlık sonucunda, olanak ve zenginliklerimizi paylaşmayalım? Kürdlerle Yahudiler, bu konularda iş ve güç birliği yapmaya en uygun iki halk değil midir?

Bu bakımdan Kürdlerin, kendi ülkesinde üzerinde egemenlik kurması, hatta bir Kürd devleti kurması, İsrail’in çıkarlarına hiçbir zarar vermez. Yeraltı ve yerüstü zenginliğe sahip, Arap olmayan bu devletle stratejik ortaklık, İsrail’i her bakımdan rahatlatıp, daha güvenli hale getirmez mi? Kürdler de, bu partnerin desteğiyle, kaderini belirleme konusunda, ciddi bir desteğe kavuşmuş olmaz mı? Aldığı bu destekle, Ülkesini sömürgeleştiren ve kendisini yok etmek isteyen Kürd düşmanı ülkelerle daha iyi mücadele etme, Amerika’dan azami çıkarını koparma gücüne kavuşmaz mı?

Biz neden hep yabancıların Ortadoğu’yla ilgili projelerinin peşine takılıp gidelim? Bu konuda, ulusal çıkarımızı elde etmek ve korumak için neden kendimiz projeler üretmeyelim? İşte size, tartışılacak ve üzerinde düşünülmesi gereken bir projenin kısa bir özeti.

 

  Dengê Kurdistan © 2004