psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
   
 

Asalet

Yılmaz Çamlıbel

Asalet, aristokrasi döneminde ortaya çıkmış bir kelimedir. Bu anlayış, yönetilenlere baş eğdiren, egemenlerinin üstünlüğünü kabul ettiren, dolayısiyle sömürü çarkının dönmesini sağlayan bir işlev görmüştür. Bu anlayış nedeniyle, kraldan doğan kral, barondan doğan baron, askerden doğan asker, köleden doğan da köle oluyordu.

O dönemin egemenleri yanlız köylüleri değil, daha sonra dünyayı alt üst edecek Burjuva Demokratik Devrimini gerçekleştiren burjuvaların bile cahil, kaba, aptal ve yeteneksiz olduklarını söylüyorlardı.

Aradan uzun yıllar geçti. Dünya, insanlar, kültürler, devletler büyük bir evrim ve devrim sürecine girdiler. Her şey gibi, asalet anlayışı da değişti, farklı bir anlam kazandı. Şimdi bu kelimesi yerine „soyluluk“ kelimesini kullanıyoruz.

Günümüzde hatasını kabul edip özeleştiride bulunmak, karşısındakilerden özür dilemek, başkalarının varlığını kabul edip saygı göstermek, kendisi için istediklerini başkası için de istemek, insan hakları, demokrasi, sosyal hukuk devletini savunmak, hak ve hukkuk yanlısı olmak, barış içinde bir arada yaşamayı savunmak, zalime karşı çıkıp mazlumdan yana olmak, soylu bir davranış kabul edilmektedir. Bunların tersini yapmak da soysuzluk sayılmaktadır.

İnsanların, halkların, devletlerin, din ve mezheplerin gırtlak kırtlağa geldiği savaş ortamında  bile bazı davranışlar soyluluk, bazıları ise soysuzluk kabul edilmektedir.

Örneğin 50 milyon insanın öldürüldüğü iki cihan savaşı sonunda imzalanan Cenevre Antlaşmasına göre, savaşlarda müze, okul, mabet, sanat galerilerini bombalamak, esirlere işkence yapmak, onların kutsal değerlerine hakaret etmek, soysuz bir davranış kabul edilmiş ve yasaklanmıştır.

Kürt aşiret kültürüne göre, esirlere işkence yapmak, dinine, ırkına ve ulusal simgelerine küfretmek, silahsız insanlara silah çekmek, kadınlara kurşun sıkmak, savaşın durdurulması için baş örtüsünü ortaya atan kadınların istemini kâle almamak, soysuz bir davranıştır.

Biz Kürtler, mazlum bir halkız. 200 yıldan beridir, onurumuz, özgürlüğümüz, insani ve ulusal haklarımız için soylu bir mücadele yürütüyoruz. Bu nedenle, her zaman ve her yerde, söz, davranış ve eylemlerimizin de, bu soyluluğa uygun düşmesi gerekir.

Türk ordusu, öldürdükleri Kürt gerillalarının kulak ve burunlarını kesiyorlar. Kürtlerin kutsal değerlerine küfrediyorlar. Gerilla cesetlerini panzerlerin arkasına takıp yerlerde sürüklüyorlar. Ölü kadın gerillalara tecavüz ediyorlar. Esir düşen gerillalara işkence ediyorlar. Savaşçılara yardım ediyorlar gerekçesiyle sivil Kürtleri öldürüyorlar. Ev, tarla ve ormanlarını yakıp yıkıyorlar.

Bu tür davranışlar, dünyadaki tüm egemenlerin ortak özelliğidir. Bu tür soysuzluklar, onların temel karekteridir.

Ama insani ve ulusal hakları için savaşanlar, emperyalistlere, sömürgecilere, zalimlere karşı soylu bir mücadele yürütüyorlar. Bu nedenle, her alanda olduğu gibi savaş alanlarında da soylu davranmak zorundadırlar. Kürt ulusal kurtuluş mücadele tarihine baktığımızda Kürt önder kadrolarının soylu davranmaya özen gösterdiklerini görüyoruz.

Örneği M. Mustafa Barzani’nin yürüttüğü savaşlarda Kürt peşmergeler Barzani’nin emri gereği, esir aldıkları Arap askerlerine konuk muamelesi yaparlardı, onlara saygıda kusur etmezlerdi. Bu nedenle sıkışan Arap askerleri, hakaret görmeyeceklerine, öldürülmeyeceklerine emin oldukları için, savaşmayı bırakıp pêşmergelere silahlarıyla birlikte teslim oluyorlardı.

Ben bu konuyla ilgili tarihi bir belgeyi örnek vermek istiyorum. Bu belgeyi 2005 yılında basılan „Gilîdax Bêwedî Nîn Ê“ isimli kitabımda yayınlamıştım.

1926-30 yılları arasında meydana gelen Ağrı ulusal kurtuluş mücadelesi, Xoybûn örgütünün emir ve komutasında yürütülüyordu. Xoybûn örgütü, sık sık Kürdistan Orduları Başkomutanı İhsan Nuri Paşa’ya, mücadelenin temel ilkeleriyle ilgili emirler veriyor, talimatlar yolluyordu. Bu emirlerden birinde şöyle deniliyordu.

Halkınıza saygılı olun. Onların güvenini sarsacak söylem ve davranışlardan uzak durun. Mücadelemize sempati duymayan, hatta karşı olan kimselerin bile, aile şereflerine asla dil uzatmayın. Onları devletin kucağına atacak davranışlarda bulunmayın.

Esirlere, savaş kurallarını uygulayın. Onların ulusal ve dinsel simgelerine saygılı olun. Hiç bir şekilde kimseye hakaret etmeyin. Namus ve şereflerine dil uzatmayın. Silahlarını aldıktan sonra, esirleri serbest bırakın.

Biz soylu bir halkız ve soylu bir savaş yürütüyoruz. Her zaman ve her yerde, bu soyluluğa uygun davranın. Dost ve düşman olan herkese, Kürtlerin ne kadar soylu bir halk olduğunu gösterin.“

Son otuz yıllık kürt ulusal mücadelesinde, PKK ne yazık ki hem tarihimizin hem de kültür ve töremizin soylu kriterlerine uygun davranmaya yeterli derecede özen göstermedi. Kürt halkına asırlar boyu kan kusturan zalimleri taklit etme yolunu seçti, onlar gibi davrandı.

Ona yapıştırılan „terörist“ sıfatının dünyada geniş kabul görmesinin en büyük nedeni, Kürt tarih, kültür ve törelerindeki bu soylu kriterlere uygun davranmamış olmasıdır.

Zorbalar nasıl bir vahşet sergilerse sergilesin biz Kürtler, hem siyasette ve hem de savaş meydanlarında soylu olmaya ve soylu davranmaya özen göstermeliyiz. Xoybûn’un dediği gibi dosta ve düşmana Kürtlerin ne kadar soylu bir halk olduğunu göstermeliyiz.

 

   
   
Dengê Kurdistan © 2011