psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

Tuzak Proje, Çatı Partisi

Yılmaz Çamlıbel

Dünyanın tüm egemenleri, ülkelerindeki soygun düzenini gözden saklamak, bilinç karartmak, hedef şaşırtmak, toplumsal muhallefeti kontrol altına almak için, değişik projeler yaparlar. Değişen koşullara göre, eskiyen projeyi atıp bir sonrakini yürürlüğe koyarlar.

Kürtleri yok sayan, emekçileri ve dindarları baskı altına alan üniter jekoben Türk resmi ideolojisi, TC’nin uygulamaya koyduğu ilk projeydi.

1961 Anayasası’nın sağladığı göreceli özgürlükler ortamında, Kürtler, Aleviler, işçiler, kadınlar, küçük üretici, esnaf ve gençik, köklü bir siyasal ve sosyal uyanış içine girdiler, kurulu düzene karşı güçlü bir mücadele başlattılar.

Bu aşamada Türk derin devleti, yeni bir proje yürürlüğe koydu. Projenin özü şuydu. Yasal alanda kalarak ülkede var olan muhallefetle başa çıkamıyorsan, muhalefeti illegaliteye ve şidette özendir. Sonrada „Vatan elden gidiyor“ diye yaygara kopar. Yönetimi orduya devret. Muhallefeti ezip yok et.

Türk egemenleri bu tuzak projeyi DEV-GENÇ aracılığıyla Türk soluna, PKK aracılığıyla da Kürt ulusal muhalefetine kurdular.

Yönetime el koyan 12 Eylül faşist cuntası, Türk solunu belini doğrultamayacak bir duruma getirdi. Ama Kürt ulusal muhallefetini ezip yok edemedi. Türk sol hareketi, emekçilere sınıf bilinci taşıyıp onları sömürü düzeninin üzerine sürme becerisini gösteremedi. Şövalye kültürüyle bu işi kendileri yapmaya kalktılar. Adına konuştukları işçi sınıfını ve ezilen halk kesimlerini arkalarına alamadılar. Bu yüzden yenilgiye uğradılar.

Ama ülkesi, milleti, dili, kültürü ve tarihi geçmişiyle donanımlı, kavgacı Kürt halkının köklü ulusal talepleri vardı. Bu nedenledir ki, kürt ulusal mücadelesi her geçen gün daha da güçlendi.

1991 yılında, İstanbul’da yayınlanan Deng Dergisi’nde,  Kemal Burkay’ın Müstear isimle yazdığı bir makale yayınlanmıştı. Burkay bu makalesinde, değişen koşullar gereği, Kürtlerin legal bir parti kurarak çalışmalarını legal alana yoğunlaştırması önerisinde bulunuyordu.

Bu makale üzerine bazı Türk ve Kürt siyasetçileri, bu öneriyi parlementerizm, mebus olup keyfine bakma, Türk devletinin insafına sığınma, davaya ihanet etme biçiminde yorumladılar.

Ama geniş halk kitleleri, bu projeyi benimsedi ve destekledi. Bunun üzerine HEP kuruldu. HEP kısa bir süre içinde kitleselleşti ve halkın umudu haline geldi.

Türk derin devleti bu açılımı durdurmak için, yeni bir proje hazırlayıp devreye soktu. Başlatılan bu legal çalışmaları teslimiyet ve ihanet diye isimlendiren Apocular, HEP’e üye olmaya başladılar. Parti binalarına yayınlarını sokarak, duvarlara gerilla resimleri asarak, PKK propagandası yaparak, çalışmaları sabote ettiler.  Bunun üzerine HEP kapandı, yerine DEP kuruldu. O ve onu takip eden diğer partiler de aynı akibete uğradılar. Ama, Apocuların tüm çabalarına karşın Kürt halkı, legal demokratik mücadeleyi inatla destekledi ve sahiplendi.

Bu aşamada Kürtler arasında ulusal birlik kurulması özlem ve istemi daha da güncelleşti. Türk derin devleti, şimdi de bu sorunu çözecek birliğin kurulmasının önünü kesmeye çalışıyor. Çatı Partisinin gündeme getirilmesinin ana sebebi budur. Kurulmak istenen yeni Çatı Partisiyle ilgili çok özet bir analiz yapmak istiyorum.

Türkiye’deki kurulu düzen, Kürtleri ulusal, emekçileri sınıfsal, kadınları cinsel, Alevi, Yezidi, Hiristiyan, Musevi ve Süryanileri de dinsel kimlikleriyle aşağılıyor, eziyor ve sömürüyor.

Bu durumda Kürtlerin başat çelişkisi ulusal, emekçilerin ise sınıfsaldır. Bu nedenle, Türk işçi sınıfının ana hedefi sosyalist devrim, Kürtlerin ana hedefi ise Milli Demokratik Devrimdir. İşte bu nedenle, Kürt birliğini ulus, Türk birliğini ise sınıf kimlik üzerine oturtmak gerekiyor.

Ulus kimliği üzerinde kurulmuş birliklerde kapitalist sınıfıyla işçi sınıfı el eledir, yan yanadır. Sınıf kimliği üzerine kurulmuş birlikler de ise, kapitalist sınıfla işçi sınıfı  karşı karşıyadır.

Bu nedenle, Türk ve Kürt halklarının kurulu düzene karşı yürüttüğü kurtuluş mücadelesini bir parti içinde örgütlemek, siyaset bilimine aykırıdır.

Çatı Partisi, Türk-İslam sentezi gibi, kafa karıştırma, bilinç karartma, hedef şaşırtma, kavram kargaşası yaratmaya yönelik tuzak bir projedir. Bu nedenle Kürt ulusal mücadelesini sınıf, cins, din ve mezhep kimliği üzerine oturtanlar ya cahildir ya da hain.

Ben uzun yıllar boyunca Türk sosyalistleriyle birlikte bir çok parti, dernek ve sendikalar içinde çalıştım. Kürt sorunu yüzünden bu kurumların hepsi, iki başlı olmaktan kurtulamıyorlardı.

Kürt sorunu, aramızda hep çatışma konusu olurdu. Biz ulusal sorundan bahsedince Türk yoldaşlarımız bize “Niye durmadan Kürt sorununu ortaya atıyorsunuz? Hep beraber devrime yönelmeliyiz. Sosyalizm kurulduğunda, Kürt sorunu kendiliğinden çözülecektir.” diyorlardı. Bu Kürt ulusal mücadelesine kurulmuş  bir tuzaktı. Kuşağımızın insanları bu tuzağın içinde çok debelenip durdular.  

Aynı parti içinde çalıştığımız süre içinde, biz Türk yoldaşlarımızı Kemalistlikle, onlar da bizi Kürt milliyetçiliğiyle suçlarlardı. Çünkü biz ulus sorununu, onlar ise sınıf sorununu gündemin başına koyuyorduk. Bu yüzden tartışıyor, bazen de bir birimizi incitiyordik. İşte bu yüzden Kürt sosyalistleri Türk yoldaşlarından evini ayırmak yoluna gittiler. Doğru da yaptılar. Şimdi aynı tezgah, Çatı Partisi adıyla önümüze yeniden getirilmiş bulunuyor.

Bu tür bilimsel analizlerimizi duyan bazı insanlar bilerek veya bilmiyerek bizlere saldırıyorlar. Diyorlar ki “Yani Kürtler, Türk solcularından uzak mı dursunlar? ” Bu söylem, Kemalist üniter kültürün, insan zekası üzerinde yaptığı tahribatın tipik bir yansımasıdır.

Elbette ki Kürt ulusal mücadelesi, Türk işçi sınıfı başta olmak üzere, ülkede var olan tüm düzen karşıtı muhalefet güçleriyle sıkı ilişkiler içinde olmaya, ulusal yanlızlığa düşmemeye özen göstermelidir.

Ancak, Kürtler kendi aralarında ulusal bazda, Türk sosyalistleri de kendi aralarında sınıfsal bazda güçlü birlikler oluşturmalı, daha sonra toplumun genel çıkarları için, iş ve güç birliği yapmalıdırlar.

Buna benzer bir soru daha var. “Diyelim ki birliğimizi ulus kimliği üzerine dizayn ettik. Peki öteki kimliklerimizi ne yapacağız, çöpe mi atacağız?”

Elbette ki hayır. Ulusal ve toplumsal kurtuluş, tüm kimliklerimizle özgür ve mutlu olmamız anlamına gelir. Yani hiç bir kimliğimizi bir diğerine kurban etmemeliyiz. Ancak, Kürt ulusal çıkarını diğer çıkarlarımızın önüne koyacağız. Hepsi bu kadar.

Evet Çatı Partisi Kürt ulusal güçleriyle, Türk işçi sınıfının önüne konulmuş tuzak bir projedir. Temel amaç, kurulu düzeni değiştirme potansiyeline sahip olan bu iki gücün, mücadeleyi kazanacağı kanallara yönelmesini önlemek, onu kaybedeceği alanlara sürüklemektir.

Türk egemen çevreleri, Kürtleri, emekçileri, dindarları ve diğer toplumsal grupları ehlileştirerek sisteme entegre etmeye çalışıyorlar. Bunun için Türk emekçileri arasında sınıf, Kürtler arasında ise ulusal bilincin yaygınlaşıp kökleşmesini önlemek, tarafların bilincini karartmak, yanlış hedeflere yöneltmek istiyorlar.

Bu arada Türk sosyalist ve komünistlerine bir çift lafım var. Marksizme göre, işçi sınıfı kurtuluşun lokomotifi, toplumda var olan tüm toplumsal gruplar da lokomotifin peşine taktığı vagonlardır.

Şimdi Türkiye’deki şemaya bakalım. Türk derin devleti lokomotif, Apo birinci, PKK ikinci, BDP üçüncü, Türk solu da dördüncü vagon konumundadır. Bu Türk işçi sınıfı adına konuşanlar için, utanç duyulacak bir tablodur.

Kısacası Çatı Partisi, Türk derin devletinin mutfağında hazırlanıp Kürt ulusal mücadelesiyle Türk işçi sınıfı mücadelesinin önüne konulmuş tuzak bir projedir.

ycamlibel@windowslive.com

 
   
Dengê Kurdistan © 2011