psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

Üniterlik ve Çoğulculuk

Yılmaz Çamlıbel

Feodal düzende toprak en önemli üretim aracıydı. Toplumlar, çok dinli, çok mezhepli, çok dil ve kültürlü bir yapıdaydı. Padişah ve krallar, toplumun ruhani ve cismani kutsal önderleriydi. Ziraat ve hayvancılık, rantı düşük üretim araçlarıydı. Paylaşılacak artı değer azdı, toplumsal çelişkiler zayıftı ve bu yüzden de köklü toplumsal çatışmalar yaşanmıyordu.

Avrupa feodalizminde, toprağın mülkiyeti senyörlere aitti. Senyörler, köleleştirdikleri zencileri karın tokluğuna çalıştırarak, toprağın rantını artırmaya başladılar. Biriken sermaye, sermaye sınıfını doğurdu.

Tarih sahnesine çıkan burjuva sınıfı, feodalizmi tasviye ederek, ulus devletler kurdular. Gerçekleşen milli demokratik devrim sonucunda, eski dünya yıkıldı yerine yeni bir dünya kuruldu. Kutsal kralın tahtına, üniter kutsal devlet oturdu. Kurulan yeni düzen, tek tip insan yaratmak için ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal düzenlemeler yaptı. Toplumda var olan tüm kimlikler üniter rejimin cenderesi içine sıkıştırıldı.

Paylaşılacak artı değer arttıkça, yönetenlerle yönetilenler arasındaki kavga giderek büyüdü. Burjuva sınıfı, çıkarını korumak için, ulusal birlik, ulusal çıkar, ulusal güvenlik gibi kutsallaştırdığı söylemlerle muhalefeti kuşatmaya, sindirmeye, üniter çemberin içine sıkıştırmaya başladı. Ezilenler, bu politikalara karşı çıktılar. Toplum kesimleri arasında düzeni sarsan çatışmalar meydana gelmeye başladı. Egemenler düzenlerini koruyamaz duruma düştüler.

Muhalefeti çatışma politikalarıyla durduramayacağını anlayan Avrupa burjuva sınıfı, çatışmacı politikaları terkedip, uzlaşmacı bir politika izleme yoluna gittiler. İşçi sınıfı başta olmak üzere, ezilen ve sömürülen halk kesimlerine taviz vererek toplumda var olan gerilim ve çatışmaları küçültme yoluna gittiler.

Bu barışçı uzlaşmalar sonucunda toplumda var olan tüm kimliklerin hak ve hukukunu tanıyan, kendisi için istediği şeyleri başkaları için de isteyen, entegrasyon için kapılarını bir birlerine açık tutan, katılımcı, paylaşımcı bir kültür ortaya çıktı. Devlet kutsal olmaktan çıkarılıp, topluma hizmet eden teknik bir aygıta dönüştürüldü. Günümüzün çoğulcu, uzlaşmacı, insan hakları, demokrasi, sosyal hukuk devletine dayalı, çok renkli çok sesli, katılımcı, paylaşımcı çağdaş yönetim anlayışı işte bu çoğulcu kültür üzerine oturtuldu.

Doğu feodalizminde ise, toprağın mülkiyeti Allaha aitti. Padişahlar Allaha ait olan toprağı istediğine veriyor, istediği zaman da geri alıyordu. Kimse rant artırıcı çabalar içine girmiyordu. Bu nedenle doğu feodalizminde sermaya birikimi olmadı ve sermaye sınıfı da ortaya çıkmadı. Bu ülkelerdeki milli demokratik devrimler, küçük burjuvalar tarafından gerçekleştirildi. Bu devrimler hastalıklı bir seyir izledi.

Bu yüzden köleliği kaldıran, sınıf değiştirmeyi mümkün kılan, insan zekasını harekete geçiren, keşifler ve icatlar dönemini açan, Avrupa ülkelerine zenginlik ve mutluluk getiren bu devrim, üçüncü dünyada kurulan ulus devletleri birer canavara dönüştürdü.

Küçük burjuvalar, işçi sınıfıyla burjuva sınıfı arasında sağa sola yalpalayan, ilkesiz ve kıblesiz ara bir katmandır. Bazen sağcıdır bazen solcu. Bazen dindardır bazen dinsiz. Bazen milliyetçidir bazen enternasyonal. Bazen saldırgandır bazen pasifist. Bu nedenle, küçük burjuvaların yönettiği ulusal mücadeleler, hastalıklı bir seyir izler. Kemalistler, Baasiler, Hümeyni mollaları bunun çarpıcı  örnekleridir.

Kemalistler, Türkiye Cumhuriyetini Osmanlı İmparatorluğunun enkazı üzerine kurdular. Kurulan devletin birlik ve bütünlüğünü sağlamak için de, ülkede var olan tüm toplumsal grupları, Kemalizmin üniter anlayışının içine sıkıştırmak yoluna gittiler.

Başta Kürtler olmak üzere muhalefet grupları, Kemalist rejime karşı çıkmaya başladılar. Devleti yönetenler hiç bir zaman bu gruplarla uzlaşma yoluna gitmediler. Üniter rejimin devamı için, Kürt ulusal başkaldırıları acımasızca bastırıldılar. On binlerce sivil insan öldürüldü. Köy, mezra, orman ve tarlalar yakılıp yıkıydı. Yüzü aşkın Kürt önderi idam edildiler. Ulus olarak büyük acılar yaşadık. Bu insaf, akıl ve hukuk dışı katliamlar hala devam ediyor.

Kürt halkının temsilcisi olduğunu, Kürt sorununu çözeceğini söyleyen PKK, Kemalistlerin bu yasakçı, baskıcı, totaliter, üniter rejimini taklit ediyor, Apo Atatürk’ün, durmadan isim değiştiren partiler de CHP’nin  kötü bir kopyası konumundadır. Türk devletini Kürt katliamına sürükleyen kemalist üniter rejimin taklit edilmesi, Kürt ulusal mücadelesi için talihsiz bir durum, kabul edilmez bir aymazlıktır.

Kısacası, k+urtulalım da nasıl olursa olsun düşüncesi, ideolojik politik bir çapsızlıktır. Kürtler olarak, Kürtdistan’da var olan tüm halkların, sınıfların, cinslerin, dillerin, kültürlerin, din ve mezheplerin özgür ve mutlu oldukları, çok renkli, çok sesli çoğulcu bir ülke ve devlet istemeliyiz. Zulm, acı, kan, hukuksuzluk üreten bir ve devlete „HAYIR“ demeliyiz.

 
   
Dengê Kurdistan © 2011