PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ?
1960 VE SONRASI...

Kemal Burkay

Bu yazı İstanbul’da aylık olarak yayınlanan  Anlayış Dergisi’nin Şubat 2010 tarihli sayısında, “Kürt Hareketinin Serencamı” başlığı altında basıldı.

Kürt sorunu daha cumhuriyetten önce vardı. Cumhuriyet döneminde de, Kürt halkının varlığı ve meşru hakları tanınmadığı için, sorun ağırlaşarak devam etti, Kürtlerin talepleri ve devletin baskıları birbirine eşlik etti. Devlet 1925’ten 1938’e kadar Kürtlere karşı savaştı. 1938 Dersim direnişinden sonra yirmi yıllık nisbi bir sessizlik dönemi yaşandı. 1950’li yılların sonlarında Kürt aydınları arasında ilk kıpırdanmalar başlayınca, devlet 1959’da “49’lar Olayı” diye adlandırılan operasyonu yaptı ve bu insanlar TCK’nun 125 maddesinden, yani idamla yargılandılar. Oysa ortada ne herhangi bir örgüt, ne silah, ne de eylem vardı... Daha 49’lar davası sırasında Kürt aydınları arasında, “sol” eğilimli olanlar ve olmayanlar biçiminde iki kanat belirmişti. 

1960’lı yıllarda ise, 61 Anayasası’nın getirdiği nisbi demokratik ortamda hem sol hareket, hem Kürt hareketi canlandı. 1960’lı yılların ilk yarısında, Musa Anter, Edip Karahan gibi aydınların öncülüğünde bazı Kürt periyodikleri yayınlanmaya başladı. Dilleri Türkçe idi, Kürtçe ise bazen bir türkü, bir şiir ya da fıkra biçiminde yer alıyordu. Bu dönemde sorunun adı “Doğu sorunu” idi, “Kürt sorunu” bile denemiyordu. Buna rağmen bu yayınlar hep kısa ömürlü oldular, 3-5 sayıyı geçmediler. Kapatıldılar ve onları çıkaranlara yönelik yeni operasyonlar yapıldı, yeni devalar açıldı.

Bu dönemde Kürt sosyalistleri Türkiye İşçi Partisi içinde örgütlenip, Kürt sorununu sosyalist dünya görüşüyle dile getirirken, “milliyetçi Kürtler” diye nitelenen diğer kesim 1965’lerde illegal Kürdistan Demokrat Partisi’ni kurdular. Partinin önde gelen iki ismi Faik Bucak ve Sait Elçi idi.

1966 yılında Avukat Mehmet Ali Aslan’ın öncülüğünde Yeni Akış Dergisi çıkarıldı, dört sayı sürdü. “Kürt sorunu”, “Kürt Halkı” gibi terimler ilk kez bu yayında kullanıldı. Ben de derginin yazarları arasındaydım. 1966’da tutuklandık ve bu yayın da susturuldu.

1967 yılında bölgede “Doğu Mitinleri” diye adlandırılan kitle eylemleri yapıldı. Demokratik, kitlesel eylemler planında bu bir ilkti. Söz konusu mitingler Silvan, Diyarbakır, Batman, Siverek, Tunceli, Ağrı ve Ankara’da yapıldılar. Onlara on binlerce insan katıldı ve bu eylemler kitleler arasında büyük bir coşku yarattılar, ses verdiler.

1960’lı yılların 2. yarısında, metropol kentlerde üniversiteli Kürt gençleri Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nı (DDKO) oluşturdular. Bunlar daha sonra Kürt kent ve kasabalarında da örgütlendi. Bu derneklerde sol görüşlü olan ve olmayan yurtsever kesimler birarada idiler.

Sistem bu gelişmelerden tedirgin olmuştu. Bir yandan sistemin sözcüleri tehlike çanları çalarken, öte yandan askeri komando birlikleri, bölgede silah ve suçlu arama bahanesiyle baskıları yoğunlaştırdılar, terör estirdiler. Amaç kitleleri sindirmekti.

12 Mart darbesi (1971), solun yanı sıra Kürt hareketini de ezmeyi amaçlamıştı. Bu dönemde Kürt yurtseverleri, gerek TİP içindeki sosyalistler, gerekse KDP yanlıları ve DDKO üye ve yöneticileri Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde, kısmen de Ankara-Mamak’ta toplandılar. Haklarında davalar açıldı, ağır cezalar verildi.

1974 affı sonrası Kürt hareketi de yeniden örgütlendi. Bu kez Türk solundan tümüyle ayrıştı ve sahneye, Türkiye ve dünya sol hareketinden de etkilenen birçok örgüt çıktı. İlk olarak 1974 yılı sonunda Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi (PSK) kuruldu. (Genel sekreteri bendim). Kamuoyunda dergimizin adıyla Özgürlük Yolu olarak bilindi. Bunu Devrimci Demokratlar (KİP), Rızgari, Çin çizgisindeki Kava izledi. Kürdistan Demokrat Partisi bölündü ve ana kolu KUK adıyla sol bir çizgide yoluna devam etti. (Elbet bu örgütlerin tümü illegaldi; çünkü Kürt adını taşıyan veya Kürt sorununun çözümünü programına alan herhangi bir örgütü legal olarak kurmak olanaksızdı. Bugün de durum pek farklı değil ya!)

Bunlar arasında en kitlesel olanlar partimiz (TKSP), Devrimci Demokratlar ve KUK’tu. TKSP 1965 yılında 10 bin tirajlı aylık Özgürlük Yolu Dergisi’ni, 1977 yılında ise 15 günlük ve iki dilde (Kürtçe ve Türkçe) yayın yapan, 30-40 bin tirajlı Roja Welat’ı (Yurt Güneşi) çıkardı. Kürt sorunuyla, Kürt dili ve tarihiyle ilgili kitapları basan Özgürlük Yolu Yayınları’nı kurduk. (Elbet bu yayınlar türlü baskılarla yüz yüzeydi. Periyodik yayınların hemen her sayısı ve kitaplar toplanıyor, sahipleri, sorumlu müdürleri tutuklanıyor, durmadan değişiyordu.) 1977 yılında Diyarbakır’da, 1979’da ise Ağrı’da, bağımsız adaylarla belediye başkanlığı seçimlerini kazandık. Bize yandaş ögretmenler, 150-200 bin üyeli Türkiye Öğretmenler Derneği yönetimini dört yıl süreyle Türk solundan arkadaşlarla paylaştılar. Sendikalarda ve yurt dışındaki Kürt göçmenler arasında da örgütlü ve etkindik. 1980 yılı başında DDKD ve KUK’la Ulusal Demokratik Güçbirliği’ni (UDG) oluşturduk. Biz (Özgürlük Yolu veya TKSP) Kürt sorununun çözümü için federasyon öneriyorduk; diğer örgütler ise hemen tümüyle ayrı devleti savunuyorlardı.

Kürt hareketi bu dönemde de 1960’lı yıllarda olduğu gibi barışçı biçimde gelişiyor ve hızla kitleselleşiyordu. Sistem, bir bütün olarak sol ve demokratik hareketi olduğu gibi Kürt hareketini de bölmek, yanlışa sürüklemek için harekete geçti. PKK böyle bir dönemde ortaya çıktı. İlkin “UKO’cular” denen bir gruptu, 1978’de PKK adını aldı. PKK silahlı mücadeleyi temel alıyor ve barışçı-demokratik çalışma yöntemlerini burjuva işi sayıp ihanetle suçluyordu. Bunun gibi ayrı devleti savunuyor, federasyon veya otonomi istemlerini de ihanet sayıyordu. PKK aynı zamanda, daha baştan diğer Kürt örgütlerini düşman ilan edip ortadan kaldırmayı amaçlamış, açıkça ilan etmişti.

Nitekim PKK, kuruluşunun hemen ardından bize ve diğer örgütlere yönelik silahlı eylem başlattı, siyasi kadrolara yönelik cinayetler işledi. 1979 yılında yayınladığımız bir broşürde, PKK’nın bir provokasyon örgütü olduğunu, MİT tarafından yönlendirildiğini söyledik. Abdullah Öcalan da yıllar sonra, bizzat kendi gazetelerinde, Medya TV’de ve kendisiyle yapılan röportajlarda şöyle diyecekti: “PKK’yı kurduk, üç yıl süreyle ekmeğimizi, silahımızı devlet verdi ve korumamızı sağladı. Bizden istedikleri diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmaktı ve üç yıl boyunca ne istedilerse yaptık...” Öcalan, “PKK’yı devlete dayanarak kurup geliştirdiğini” belki onlarca kez söyledi ve bununla övündü...

Daha 12 Eylül darbesinden önce Öcalan Suriye’ye geçti ve Suriye istihbaratının denetimine girdi. Bu kez de politikalarına Suriye yön verdi, 1999 yılında getirilip İmralı’ya konuncaya kadar...

12 Eylül Cuntası, PKK’nınkiler de dahil, sağ ve soldaki terör eylemlerini kışkırttı ve böylece kendi eliyle döşediği terör kaldırımına basarak yönetime el koydu. Darbenin ardından ise, PKK’nın kadroları da dahil, tüm sol ve demokrat kadroları, Kürt yurtseverlerini toparladı, ezdi, katletti.

1984 yılında PKK silahlı eylemi başlatınca ise hem Türk hem Kürt toplumu savaşanlara göre kutuplaştı. Türk kesiminde militarizm ve şovenizm gelişip güçlenirken, Kürt kesiminde de PKK güçlendi. Her iki kesimde de barışçı ve demokratik güçler zayaıfladılar. Belki bazılarına garip gelir ama, devletin de istediği tam buydu... Böylece Kürt haraketini sindirmek, Kürdistan’ın özellikle kırsal kesimini boşaltmak, asimilasyon sürecini hızlandırmak ve bu yoldan “Kürt sorununu bitirmek” için akıl almaz bir devlet terörünü devreye soktu. 3-4 bin dolayında köy ve onlarca kasaba yakılıp yıkıldı, boşaltıldı, 3-4 milyon insanımız yerinden yurdundan edildi. Bunlar bölgedeki ve Batı’daki büyük kentlerin varoşlarına yığıldılar, evsiz, işsiz perişan oldular ve kentlerin zaten var olan sorunlarını daha ağırlaştırdılar. Bunun yanı sıra 40 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti. 17 bini “faili meçhul” denen, gerçekte failleri çok iyi bilinen cinayetlere kurban gitti. Toplum terörize oldu, devlet çeteleşti, yüzmilyarlarca dolar bu kirli savaşa gitti.

Sonuç olarak Kürt gerçeğini inkârdan gelmek, Kürt halkının meşru haklarını tanımamak, onunla yan yana, eşit haklarla, barış içinde yaşamayı kabul etmemek ve Kürt halkını zorla, şidettle, kırımla, sürgünle, türlü asimilasyon yöntemleriyle yok etme politikası işte bugünkü duruma yol açtı. Hem Kürt hareketi şiddete itildi, hem Türkiye’nin kendisi bir şiddet sarmalına düştü.

Bu politikanın iflas ettiği, şimdi aklı başında herkes tarafından görülüyor. Türkiye şimdi bu bataktan çıkmaya çalışıyor; ama bu kolay değil. Bu eski, yanlış, acımasız politikanın sahipleri, statükocu güçler, hâlâ var güçleriyle direniyorlar, çözüme yönelik yeni ve uygar, çağdaş bir politikanın hayata geçmesini engellemeye çalışıyorlar.

Bunu başarabilirler mi? Elbette hayır. Onların ki çaresizce bir çırpınmadır. Ama değişim sürecinin hızını kesebilirler, onu aksatabilirler, ülkemizin insanına yeni acılar verebilirler. Ne var ki sonunda değişim dalgası onları aşıp geçecek. Her iki halk, Kürtler ve Türkler, adil bir çözümün yolunu bulacaklar; eşitlik koşullarında, gönüllüce, barış içinde bir arada yaşamayı başaracaklar.

İşte o zaman bu ülke çağ atlayacak, barışçı ve demokratik bir ülke olacak, hızla gelişecek... Yeni bir dünyaya yeni bir anlayışla, yeni bir politikayla varacağız.

 Yazarın önceki yazılarından:

Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
PSK Bulten © 2009