22 Temmuz Seçimleri üzerine
Kemal Burkay
22 Temmuzda Türkiye’nin mostra demokrasisinde bir seçim daha
yaşandı. Bu da kendisinden önceki tüm seçimler gibi
demokratik değildi. Sadece yüzde 10 barajı yüzünden
değil; ama salt o bile bir seçimi mostra yapmaya yeter.
Seçimin diğer bir özelliği düzeysizliği idi.
Siyasi partiler, toplumun önüne koydukları sorunları
çözmeye yönelik projeleriyle değil, demagoji, lumpenlik,
yalan, tehdit, şavenizm yüklü bir üslupla yarıştılar.
Öyle ki bu düzeysizlik Türk medyasındaki birçok köşe
yazarını bile rahatsız etti.
Öte yandan, 22 Temmuz Seçimleri’nin sonuçları AKP için
büyük başarı, CHP ve ona umut bağlayanlar içinse
büyük düş kırıklığı oldu.
Türkiye’de statükocu güçlerin belkemiğini oluşturan
militarist ve Kemalist kesim bu seçimlere yönelik olarak aylar
ve yıllar öncesinden başlayarak cadı kazanı
kaynattı, cumhuriyetin ve laikliğin tehlikede olduğunu
ileri sürdü. Oysa bunlar gerginlik yaratıp kitleleri
kendilerinden yana çekmek için bahane idi. Diğer bir
deyişle, generallerin pek uzmanı olduğu, kriz
yaratma ve psikolojik savaş uygulamaları idi.
AKP’nin İslamcı kökenleri ve eğilimleri elbet
sır değil. Ama laiklik adına yırtınır
görünen militarist ve Kemalist güçlerin de en başta kendileri
bu konuda dürüst değiller. Onların yıllardır
kurduğu ve sürdürdüğü rejimin laiklikle bir ilgisi
yok. Kendini devletin kurucusu, sahibi gören asker-sivil bürokrasi,
AB sürecinden, demokratikleşmeden, imtiyazlarını
yitirmekten korkuyor. Cumhurbaşkanlığı
makamını kendi tekelinde tutma çabası, 12 Eylül
Anayasası’nı ve bir bütün olarak mevcut faşizan
çarkı koruma telaşı bundan. Bu amaçla ve denetimlerindeki
çeşitli kanallar eliyle terörü kışkırtıp
canlandırdılar. (Bol sayıdaki çeteler eliyle
ülkenin dörtbir yanında sağa sola atılan bombalar,
Şemdinli, Danıştay saldırısı,
Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri, Ankara Ulus’un
bombalanması vb…) PKK ve “Kuzey Irak” üzerine kurulu,
şimdi Barzani düşmanlığına odaklanmış
terör edebiyatı da bundan.
Böylece toplumun korkuları, ırkçı-şoven
duygular azdırıldı, şer cephesi genişletildi.
Muhtıralar verildi ve mevcut 12 Eylül hukuku da zorlanarak
Parlamento’ya cumhurbaşkanı seçtirilmedi. 22 Temmuz
erken seçimleri böylece gündeme girdi. Bu seçimlerle ilgili
olarak da, söz konusu toplum mühendisleri, kendi gönüllerine
göre partileri ve liderleri iktidar yapmak için az ter dökmediler.
CHP zaten güdümde idi. Baykal, militarist kesimin, kraldan
daha kralcı bir sözcüsü kesilmişti ve kışkırtıcılığı,
şovenliği görülmemiş boyutlara vardırdı.
Öyle ki CHP’yi Sosyalist Enternasyonal’dan kovduracak hale
getirdi. Terör yaygarası ile MHP’nin de yelkenleri yeniden
şişirildi. Yanlarına “merkez sağ” konuma,
DYP ile ANAP’nin birliğinden oluşan DP konmak istendi.
Ne var ki, seçim süreci çok daha büyük provokasyonlarla engellenemeyince
tüm bunlar işe yaramadı. DSP ile yaptığı
seçim ittifakına rağmen CHP tam bir hüsran’a uğradı
ve Baykal’ın son tatlı ve “büyük rüyası” bir
kabusla bitti. MHP’nin terör yaygarısıyla yapay
olarak şişirilen yelkenleri de, barajı aşmasına
yetse bile daha fazlasına yetmedi. DP olayı bir
başka hüsranla bitti. Böylece, pek usta ve akıllı
geçinen terzilerin topluma biçtiği elbise dört bir yandan
patladı, 22 Temmuz seçim sonuçları hesaplarını
alt üst etti.. Kitleler 2002 seçimlerinde nasıl Ecevit,
Çiller ve benzerlerini eskici dükkanına yolladılarsa
bu kez de bu ırkçı militarist kervanına izin
vermediler.
Kürdistan’daki seçim sonuçları bu bakımdan son
derece öğreticidir. Kürt halkı bağımsız
adaylara ve AKP’ye oy verdi. Pervasızca Kürt düşmanlığı,
savaş kışkırtıcılığı
yapan CHP, MHP, GP gibi partilere oy vermedi. Bu eğilimin
batıdaki metropollerde yaşayan Kürtler bakımından
da geçerli olduğuna kuşku yok. Kürt halkının
yanı sıra, elbet Türk toplumunun sağduyusu
ağır basan geniş kesimleri de benzer nedenlerle
AKP’ye yöneldi.
Sonuçlar için Türk basınında “bu da kitlelerin
muhtırası!” ya da “bu demokrasinin zaferidir” türünden
manşetler atıldı. Halkın tavrının
muhtıracılara bir cevap olduğuna kuşku
yok. Bu yönüyle ülkedeki demokrasi mücadelesine olumlu yönde
etki yapacağına da kuşku yok.
Öte yandan, AKP’nin ne derece değişimci ve demokrat
olduğu, bu işteki içtenliği ve kararlılığı
elbet tartışılır. Onun, 4,5 yıllık
iktidarı boyunca AB’ye ilişkin ikircikli politikası
ve demokratik reformlar konusundaki tutarsızlığı
malum. Kürt sorunu konusunda Erdoğan’ın zikzaklarını,
bazen olumlu mesajlar verip militarist kesimden ve muhalefetten
tepki görünce de nasıl hemen dönüş yaparak şoven
kesimlerle yarışa girdiğini de biliyoruz. Son
olarak bir yandan yüzde on barajını kararlılıkla
savunup, üstelik bağımsızların meclise
girmesini oy pusulası tuzaklarıyla önlemeye çalışırken,
kitlelere de, “bağımsızlara oy vermeyin, mecliste
MHP’lilerle kavga çıkarırlar” demesi onun demokratik
(!) anlayışının taze bir kanıtı.
Ya “ülkemizin adı Kürdistan” diyen ve Kürt sorununun
çözümü için eyalet sistemi öneren Leyla Zana’ya yıldırımlar
yağdırıp polisi ve savcıları göreve
çağırması... Bu anlayıştan demokrasi
adına ne beklenir?
AKP ne demokratikleşme, ne Kürt sorununun çözümü, ne
hukukun egemenliği için tutarlı ve kararlı
bir politika izlemedi. Bundan böyle de durumun farklı
olacağını sanmıyoruz. Kitleler de zaten,
tüm bu alanlarda AKP’nin icraatını beğendikleri,
Erdoğan’ı “eşsiz bir lider”, AKP’yi de “bulunmaz
hint kumaşı” olarak gördükleri için değil,
askeri müdahaleye ve savaş kışkırtıcılığına
tepki olarak, CHP-MHP türünden bir faşizan koalisyona
yol vermemek için oy verdiler. Yani bir bakıma “ehveni
şer”i seçtiler. Ölümü görünce sıtmaya razı
oldular. Aydınların önemli bir bölümünün AKP’ye
sağladığı destek de aynı nedenlerledir.
Öte yandan, “ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür”
diye nerdeyse atasözüne dönüşmüş ünlü bir söz de
var. İnsan bazen düşünüyor, acaba AKP türünden birileri,
geçmişteki benzerleri gibi, kitleleri bir süre oyalayıp
yerlerini başka aldatıcı ve oyalayıcılara
bırakacaklarsa, doğrudan şer güçleri gelse
daha iyi olmaz mıydı? Onların seleflerinin,
İttihatçıların neler yaptığını,
giriştikleri maceracı politikalarla kocamış
Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl dağıtıp
çökerttiklerini gördük.. Böylece yüzyıllardır Osmanlı
boyunduruğu altında yaşayan Arabistan filan
da özgürlüğüne kavuştu. (Tek istisnası, din-iman,
halife ve Ermeni mülkleri hatırına, Mustafa Kemal’e
destek veren biz Kürtler olduk ve cezasını şimdi
çekiyoruz…) Pek milliyetçi ve ırkçı Hitler çılgınının
ne yaptığını da gördük.. Avrupa’yı
ve dünyayı zaptedeyim derken, sosyalist sistemi ikiye-üçe
katladı, Almanya’yı ise ikiye böldü!. Son örnek
ise Saddam zorbasıydı. Onun da Irak ve Kürdistan
halkına ne acılar yaşattığını
gördük; ama sonunda belasını buldu. Acaba Irak’ın
başında böylesine çılgınlıkları
yapacak bir zorba olmasaydı bugün orada bir Kürdistan
kuruluyor olur muydu?
Demek ki tarihte çılgınlar da bazen, istemeyerek
de olsa, ebe rolü oynuyor..
Tüm bu nedenlerle, acaba Türkiye’deki bu tıkanmış,
köhnemiş sistemin aşılması için de bir
çılgının başta olması, bu köhne gemiyi
sert bir kayaya çarpması, sonuçları bakımından
daha hayırlı olmaz mı diye düşünüyor insan.
Belki doğru dürüst bir gemi yaparız.. Statükonun
yıkımı için bazen depremlere gerek var.
Ne var ki, militarist-Kemalist takımının oyunu
tutup bu seçimde bir şer cephesi koalisyonu kurulmuş
olsaydı da, onların bu türden aptalca maceralara
girecekleri kanısında değilim. Ne IMF’ye ve
Dünya Bankası’na hayır diyeceklerdi, ne Kerkük seferine
çıkacaklardı. AB ile ilişkileri de, son iki
hükümetin yaptığı gibi, reformlara ayak sürüyerek,
makyajla, oyalamayla kör topal yürüteceklerdi. Erdoğan’ın
yerine Baykal da, Bahçeli de gelse durum farklı olmayacaktı.
Hatta General Büyükanıt kükreyip Evren misali yönetime
el koysa da yapacağı fazla bir şey yok. Yavuz
ve Kanuni döneminde değiliz, meydanlar da boş değil.
Öte yandan, söz konusu seçim sonuçlarıyla kriz bitti
mi? Militarist güçler, Kemalistler, onların güdümündeki
çeteler havlu atacak mı? Sanmıyorum. Direnmeyi,
sürdürecekler. Çıkmayan candan umut kesilmez. Dördüncü
kez yaşadığı yenilgiye, hele bu son hüsrana
rağmen Baykal’ın istifa etmemesi bunu gösteriyor.
Bu seçimlerde Kürt örgütlerinin ve Türk sosyalistlerinin
durumuna, bağımsız adaylar olayına ise
ayrı bir yazıda değineceğim.
Yazarın önceki yazılarından:
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç
sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|