PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı

Kemal Burkay

Birkaç gün önce Kürdistan’daki çatışmalarda hayatını yitiren Zeki Burak Okay’ın cenaze töreninde anne ve babasının gösterdiği tepki kamuoyunda haklı bir ilgiye ve tartışmalara neden oldu. Anne Neriman ve baba Sezai Okay, bu tür törenlerde alışık olunduğu üzere, ”vatan sağ olsun” ya da ”kanı yerde kalmasın” türünden beylik sloganları dile getirmeyi reddettiler. Aksine, oğullarının vatan savunmasında ölmediğini, şehit sayılamıyacağını söylediler ve söz konusu savaşı sorguladılar. Oğullarının gereksiz bir savaşta hayatını yitirdiğini söylediler ve bu savaşa bir çözüm bulunmasını istediler. Ayrıca generallere ve sorumlu durumdaki  politikacılara sordular: ”Sizin çocuklarınız neden çatışma bölgesine gitmiyor?”

Elbet, bu türden bir tepki şoven ve militirast çevreler için oldukça can sıkıcıydı. Çünkü onlar bu gereksiz savaşta ölen genç insanların kaybını ve yakınlarının acısını da kendileri açısından bir gösteri ve propaganda aracına çevirmişlerdi. Şehit edebiyatını kirli savaşa malzeme yapmışlardı. Bu tür tepkiler onların oyununu bozuyor.

Biz Kürdistan’daki savaşın gereksiz ve önlenebilir olduğunu, barışçı bir çözümün mümkün olduğunu, ama militarist rejimin bundan ısrarla kaçındığını, kirli savaşı bile bile tezgahlayıp sürdürdüğünü ve bu gençlerin boş yere hayatlarını yitirdiklerini yıllardır dilimizde tüy bitercesine söylüyoruz.

Rejim Kürdistan’da neden savaşıyor? Neden Kürt halkının istemlerine kulaklarını tıkıyor? Bunlar karşılanamıyacak istemler midir? Kürtlerin de her insan ve her halk gibi onurlu, özgür yaşamaya hakları yok mu?

Kürtlerin hakları tanınarak bu sorun çözülemez mi?

Neden sorunu adelet ve eşitlik temelinde çözmeyip bu ülkenin gençlerini birbirine kırdırıyoruz?

Bu kirli savaş kimin çıkarına?

Bu tür sorular yüksek sesle sorulduğu ve yaygınlaştığı zaman, militaristlerin, kirli savaştan rant sağlayanların bu savaşı sürdürmeleri zorlaşacaktır. Barış ve adil bir çözüm kolaylaşacaktır. Gençler boşuna ölmeyecek, ülkenin kaynakları tanka topa, yakıp yıkmaya değil, ekonomik gelişmeye, eğitim ve sağlık sorunlarının çözümüne gidecektir.

İşte bu nedenle, Zeki Okay’ın anne ve babasının tepkileri önemliydi. Bir bakıma, ana-babaların bugüne kadar bastırılan duygu ve düşüncelerinin yüze vurmasıydı. Bazı demokrat, barışsever kalemler de bunun üzerinde durdular. Dileriz ki toplum, özellikle de tüm ana-babalar bu sese kulak verirler. Aydınlar bu sesi yaygınlaştırmak için çabalarını arttırırlar.

Bu kirli savaşı durdurmanın ve bu genç insanların ölümüne artık bir son vermenin yolu kitlelerin, en başta da çocukları cepheye sürülen ana-babaların gerçekleri kavrayıp kurbanlık koyun rolünü reddetmeleridir.

Öte yandan, geçmiş dönemlerde de buna benzer onurlu sesler duyulmuştu. Bunlardan biri

1995 yılında Mardin'deki çatışmada ölen Albay Rıdvan Özden’in eşi Tomris Özden’in tavrıydı. Olayı okurlara hatırlatmak için, o günlerde bu konuyla ilgili olarak haftalık Ronahi’de Cemil Baran adıyla yazdığım ”Tamris Hanım ve Bay Kamer” başlıklı yazıdan bir bölümü aşağıya alıyorum:

”İlginç olan, ölen subayın eşi Tomris Özden'in söyledikleridir. Tomris Hanım, geleneğe aykırı olarak, böylesine acılı bir gününde PKK'ya lanetler yağdırmadı, "vatan sağolsun!" gibisinden zoraki yurtseverlik gösterileri de yapmadı. Ama pek az aydın kişide rastlanan bilinçli, onurlu bir tutumla kirli savaşı mahkum etti. Tomris Hanım şöyle dedi:

"Eşim de, ölen öteki güvenlik mensupları da izlenen yanlış politikanın kurbanıdır. Siyasiler onları ölmeye ve öldürmeye gönderiyor. Oysa bununla ne vatan kurtulur, ne de bu sorun çözülür. Sorunun çözümü siyasidir. Benim eşim de, başka pek çok subay gibi bunun bilincinde idi."

”Tomris Hanım, gösteriş niteliğindeki resmi merasime de karşı çıktı ve benim eşim şehit değildir, yabancıya karşı savaşta ölene şehit denir; oysa bu savaş ülkenin insanları arasındadır,’ dedi.

”Bu tutum, bu ülkede ne yazık ki az görülür cinsten, son derece onurlu, şerefli bir tutumdur. Tomris Hanım, hem de en acılı gününde gerçekleri böylesine cesaretle açıklamakla saygı duyulacak bir örnek de vermektedir.

”Kirli savaşın, kör dövüşünün vardığı aşamada bu tür seslere daha çok gerek var. Öyle ki toplum içine düştüğü uyuşukluktan sıyrılsın, yönetenler tarafından kabaca aldatıldığını görsün, barış ve kardeşlik için çaba göstersin. Gerçek yurtseverlik işte budur, askeri törenlerde ’kanı yerde kalmayacak!’ türünden öç alma nutukları, şovenizm ve savaş histerisi değil.

”Kürt ve Türk halkları arasında dostluk köprüleri de işte böylesine saygıdeğer insanların eliyle kurulacak ve pekişecektir. Bu uygar düşünce ağır bastığı, böylesi bir politika ülkeye hakim olduğu zaman ise artık boş yere insanların kanı dökülmeyecek, onlar bunca acı çekmeyecektir.

”Bu ülkede barış ve demokrasi isteyen herkes Tomris Hanım'ın çağrısına kulak vermeli.” (Bu yazının tamamı, Roja Nu Yayınları arasında çıkan ”Aç Adam ve Kaval” adlı kitabımda yer alıyor.)

Görüldüğü gibi, bu türden bir tepki yeni değil. Tomris Hanım bunları söylemekle kalmadı, barış için birhayli çaba da harcadı. Bu yüzden de şoven ve militarist çevreler tarafından suçlandı, soyutlandı. Bugün tepki gösteren Neriman ve Sezai Okay çiftine ve benzerlerine yapılmak istendiği gibi. Başından beri kirli savaşın hizmetinde olan Hürriyet Gazetesi, hemen ”sinsi plan” diye manşet atarak ana-babaların bu haklı ve aslında geç kalmış tepkisini bile bir ”PKK tuzağı” diye göstermeye, bir kez daha gözlere kül serpmeye çalışıyor.

Ne var ki gerçek ”sinsi plan”, gerçek tuzak, bu kirli savaşı tezgahlayıp yürütenlerin, militaristlerin, savaş rantçılarının ürünü. Halk yıllardır aldatılıyor ve Hürriyet gazetesi de bu türden psikoojik harekatları kamuoyuna pazarlamada önde gelen bir rol oynuyor.

Son günlerde çocuklarını bu kirli savaşta yitiren ana-babalardan yükselen bu umut verici seslerin de bastırılmaması, bu sesin yaygınlaşıp toplumun geniş kesimlerini sarması için tüm barışsever, demokrat, iyi yürekli insanlara görev düşüyor. Ülkeyi mevcut bataktan çıkarmanın yolu bu.

”Artık yeni şehitler olmasın!” diye çağrıda bulunan yurttaşa Başbakan Erdoğan’ın verdiği cevap ise bu bakımdan büyük bir talihsizlik. Erdoğan, ”savaş yan gelip yatma yeri değildir” diyerek, olan biteni, kirli savaşı, ölümleri doğal karşılıyor. Oysa bu ülkeyi seven, bu ülkenin insanının canına değer veren yöneticilerin görevi savaşı ve ölümü doğal göstermek değil, soruna adil bir çözüm bularak savaşı gündemden çıkarmaktır.

”Savaş salt generallere bırakılamıyacak kadar ciddi bir iştir.” Kürt sorununun çözümünü generallere bırakan Erdoğan da, kendisinden öncekiler gibi sorun çözme yeteneğinde olmadığını gösteriyor ve kendisini akıntıya bırakıyor. Savaşa ve şiddete koşullanmış generallerin bakış açısı ve yöntemleriyle sorunun çözümü mümkün mü? Generaller hep daha çok baskı, daha çok şiddetle sonuç alacaklarını sanıyorlar; bu akla yatkın mı?

Diyarbakır’daki son çocuk kıyımı gösterdi ki, kirli savaş yanlılarının bu ülkeye yapamayacakları kötülük yok. Onlar için, Kürt ya da Türk olsun insan yaşamının, çocukların ve gençlerin bir değeri yok.

Onlar ne ülkeyi seviyorlar, ne ülkenin insanını.

Bu çılgınca gidişi ancak halkı aydınlatarak, sağduyuyu hakim kılarak önleyebiliriz.

Yazarın önceki yazılarından:

Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2006