PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Ankara Konferansı üzerine

Kemal Burkay

13-14 Ocak günü Ankara’da, çok sayıda yazarın, bilim adamının, gazetecinin ve politikacının katılmasıyla “Türkiye Barışını Arıyor” başlıklı bir konferans toplandı.

Söz konusu olan elbet Kürt sorununun barışçı çözümüdür. Bu, Kürt halkının haklı istemlerine kulak vererek, meşru haklarını tanıyarak olabilir. Rejim ise şimdiye kadar tam tersini yaptı. Kürt sorununu yok sayarak, Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerine karşı baskı ve şiddetle cevap vererek Kürtleri susturmaya, sindirmeye, zoraki asimilasyonla Kürt dilini ve kültürünü, sonuç olarak da Kürt varlığını yok etmeye çalıştı.

Bu politika Kürtlerle yönetim arasında sonu gelmez bir çatışma ve kavga ortamına yol açtı. Osmanlı’nın son döneminde ve tüm Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler sürekli olarak hak ve özgürlükleri için ayaklandılar, rejim ise bu ayaklanmaları bastırmakla vakit geçirdi. Çok kan döküldü, çok acı çekildi ve bu durum hem Kürt hem de Türk halkına sosyal ve ekonomik olarak büyük bedellere mal oldu.

Sorun ise sona ermedi, büyüyüp kangrenleşerek bugüne kadar geldi. Şiddetin bir çözüm yöntemi olmadığı görüldü. Daha doğrusu görülmüş olmalıydı. Akıl ve sağduyu bunu gerektirirdi. Ne var ki bunu herkesin gördüğü söylenemez. Özellikle de ülkeyi yönetenler hala çıkmaz yolda ısrar etmekte ve bugün dahi şiddetin dozunu arttırarak, hatta sınır ötesi seferlere çıkarak çözüm aramaktalar!

Şiddet ve savaş yöntemi bu ülkede şovenizmi, ırkçılığı habire güçlendirdi. Son 30-40 yıldaki çatışmalar, darbeler mevcut demokrasi güçlerini budarken, militarizm iyice palazlandı; yasadışılık, devlet güdümlü çeteler ülkeyi bir ağ gibi sardı; toplum terörize oldu.

Bu nedenle de yanlıştan dönmek, diyalog ve barış yolunu açmak, soruna çağdaş bir çözüm bulmak kolay olmuyor. Gerçeği görüp anlayan sağduyu sahibi insanların, demokrat ve barışsever insanların seslerini çıkarması ise böylesi bir ortamda kolay değil. Sistem bu tür ses ve girişimleri boğmak için hemen harekete geçiyor.

Bu olumsuz manzaraya rağmen, Türkiye’de zaman zaman demokrat, barışsever çevrelerin sesi yükseliyor. Sistem kendi yarattığı çıkmazda debelendikçe bu kaçınılmaz. Toplumu tümden susturmak olanaksızdır.

Ankara’da yapılan son konferans da bu doğrultuda atılan önemli bir adım. Konferansa hükümetin ve düzen partilerinin temsilci göndermemeleri anlaşılır bir durum. Onlar yalnızca, katılımcıları baskı altına almak için bir Terörle Mücadele Timi gönderdiler, konuşmaları ve görüntüleri kaydettiler.

Öte yandan konferansın, Kürt sorununun barışçı çözümü için çaba gösteren tüm demokratik ve siyasal güçleri kapsadığı da söylenemez. Örneğin HAK-PAR, Dema Nu ve Şerafetttin Elçi çevresi dışlanmışlardı. Üstelik bu kesimler başından beri şiddeti dışlayan, sorunların siyasal ve barışçı yöntemlerle çözümünü isteyenlerdi.

Bu dışlama bilerek yapılmıştı ve bu tutum yeni değil. Kürt kesiminde, daha birkaç yıl öncesine kadar tek yol olarak şiddeti görüp kutsayanlar, “barış” ve demokrasi” sözcükleri ile alay edenler, şimdi bu tür toplantılarda barış nutukları atarken, barış için yıllarca kararlı ve ilkeli biçimde mücadele edenler bu tür platformların dışında tutuluyor. Güçlünün yanında olmayı tercih eden kimi sol partiler, demokrat ve barışseverler ise bunu sineye çekiyor..

Böyle bir tavır inandırıcı, güven verici olabilir mi? Bu anlayışla mı geniş demokrasi güçleri seferber edilecek?..

Belli ki, bazı Kürt kesimlerini konferansın dışında tutmak, bu konferansa ön ayak olan Kürt ve Türk kesimleri için bilinçli bir tutumdu. Böylece hem Kürt kesiminde PKK-DTP tekeli korunmuş oldu; hem de hoşa gitmeyen seslerin, örneğin federatif bir çözüm isteminin böylesi bir konferansta dile getirilmesi engellendi.

Buna rağmen, barışa hizmet eden her girişim, her çaba gibi bu konferansı da olumlu karşıladık. Konferansın sonuç istemlerini de olumlu buluyoruz: Silahların karşılıklı olarak tümden susması, Temel hak ve özgürlükleri kapsayacak yeni bir anayasa yapılması, Kürt dilinin kamu alanında kullanılmasına olanak verilmesi, siyasi af, ve Kürt sorununun çözümünde Kürt siyasal partilerinin muhatap alınması gibi...

Bunlar elbet Kürt halkının temel hak ve istemlerini karşılamaktan çok uzak. Ama gerçekleşmeleri halinde barış, demokrasi ve Kürt sorununun çözümü yönünde yol açıcı, olumlu adımlar.

Konuşmacılar arasında Vedat Türkali’nin hatırlattığı “başka bir halkı baskı altında tutan halkın kendisi de özgür olamaz” biçimindeki Marks’ın ünlü sözü, elbet Kürt sorununun çözümünde de anahtar bir ilkedir. Türkiye solu çoktandır ki bu sözü unutmuş görünüyor.

Yaşar Kemal’in konuşmasında da zülfi yare dokunan, ama gerçekleri deşen önemli değinmeler vardı. Bu yüzdendir ki Türk basınının malum kalemleri daha ilk günden saldırıya geçtiler. Bunlardan biri Birinci Dünya Savaşı’nda ve bunu izleyen “Kurtuluş Savaşı” döneminde Kürtlerin tutumuna ilişkin olan belirlemeydi. Yaşar Kemal, “eğer Kürtler İngilizlerle beraber hareket etselerdi durumları bugünkü gibi mi olurdu?” diye soruyor.

Türk medyasında birçok köşe yazarı ve yorumcu bu sözden pek rahatsız oldular ve ünlü yazara düzeysiz, demagojik saldırılar yönelttiler. Oysa bu çok yerinde bir soruydu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Araplar Fransız ve İngilizler’le birlikte davranıp Osmanlıları topraklarından kovarken, Kürtler Türklerle birlikte direndiler. Eğer aynı zamanda bir Kürdistan öneren ve Türk devletini Ankara ve çavresine sıkıştıracak olan, Sevr Anlaşması hayata geçmediyse bunda Kürt halkının Türklerle birlikte hareket etmesinin büyük payı var.

Buna karşılık Kürtlerin elde ettiği ne oldu? Fransız ve İngilizlerle birlikte davranan Araplar kendi devletlerine sahip olurken, Kürtler bu dayanışma sonrasında, Türk “ortak”ları tarafından kötü şekilde aldatıldılar. Bu işbirliğinden hiçbir kazanımları olmadı, yeni yapılanmada yok sayıldılar. Kurulan yeni devlet hükümeti, parlamentosu, bayrağı, dili ile sadece bir Türk devleti oldu. Kürtler ise eşi görülmemiş bir baskıya, asimilasyona hedef oldular, yeni Türk devletinin yeni düşmanına dönüştüler.. Öyle ki, o gün bu gündür TC, Kürtlerin sınırlar ötesinde bile en küçük bir hakka sahip olmaması için elinden geleni yapıyor...

Bu durumda Kürtlerin Birinci Dünya Savaşı’ndaki tutumlarının akıllaca mı, yoksa aptalca mı olduğu üzerinde düşünmeleri kadar doğal bir şey var mı? Aynı aptallıkları bugün de, örneğin Saddam rejimini deviren ABD’ye karşı savaşarak tekrarlamaları gerekiyor mu?

Birkısım Türk ve Arap “dostlarımıza” göre gerekiyor! Yoksa ABD işbirlikçisi oluruz!

Geçin baylar, geçin bu zırvaları!

Biz kendi ülkemizde özgür olmak, kendi kendimizi yönetmek istiyoruz. İstediğimiz, ne yakın, ne de uzak herhangi bir sömürgecinin yönetimi değildir.

Yazarın önceki yazılarından:

AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2007