PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

HES’ler;
Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?

Kemal Burkay

Bu yazımda son günlerde bir kez daha gündeme gelen, ancak yeni olayların değiştirdiği gündemle birlikte unutulmaya yüz tutan şu HES’lerle (hidro elektrik santralleri) ilgili olarak hükümetin tutumundan söz etmek istiyorum.

Ilısu barajı, yıllardır yöre halkının yanı sıra, tarih ve çevre dostlarının da çabasıyla gündemdedir. Bu baraj eğer önlenemezse, çevredeki verimli toprakların yanı sıra, eşi bulunmaz bir tarih hazinesini, Hasankeyfi sulara gömecektir. Ama AK Parti hükümeti de kendisinden öncekiler gibi buna aldırmıyor.

Dersim yöresindeki HES’ler ise, milli park ve sit alanı ilan edilmiş, UNESCO’nun da korumasında olan güzelim Munzur ve Harçik vadilerini, dünyada eşi az bulunur bir doğal güzelliği yok edecek; üstelik, tarihte zaten çok acı çekmiş, kaç kez kırıma uğratılmış, göçertilmiş Dersim halkını bir kez daha yollara düşürecektir. Ama AK Parti hükümeti de kendisinden öncekiler gibi, ne bu eşsiz doğal güzelliklerin, zengin floranın, hayvan türlerinin yok olması tehlikesine, ne de Dersim halkının çığlıklarına aldırıyor.

AK Parti hükümeti için de varsa yoksa enerji ve bundan oluşacak ekonomik getiri. Diğer bir deyişle para, para, para!.. Paranın çekiciliği ve egemenliği karşısında insan, doğa ve estetik hiçbir önem taşımıyor.

Oysa bu para bu tarihi ve doğal güzellikler yok edilmeden ve bizzat onlar üstünden de sağlanabilir. Tarihi eserler restore edilerek, bu güzelim doğa korunarak iç ve dış turizme açılabilir. Barajların bir ömrü var, yani bu enerji ebedi değil; ama yok edilen tarihi ve güzelim doğayı geri getirmek olanaksız…

Ilısu Barajı projesi bu nedenle birkaç kez eşikten döndü, bu projeye finans sağlayan ülkeler ve yabancı şirketler bile geri çekildiler. Munzur vadisindeki HES projeleri Danıştay’ca durduruldu. Ama AK Parti hükümeti şimdi bu engellerin üzerinden aşmak için kolları sıvamış! Örneğin Danıştay kararını baypas etmek için yeni bir yasa çıkartıyor…

”Yargı vesayetine karşı olmak”, sivil yönetimin elini özgürleştirmek bu mudur? Bu demokratik bir tutum mu, yoksa açgözlü kapitalist bir yağma anlayışı mı? 

Kısa yoldan paraya dönüştürmek için ülkenin tarihi ve doğa güzeli yerlerini sulara gömerken içi sızlamayan, yöre insanına, bitkiye, hayvana acımayan bir yönetim anlayışı nasıl bir şeydir? Bunun ülke ve ülkenin insanı için olduğu söylenebilir mi?

İlginç olan, Türkiye’nin egemen çevrelerinin, bu barajlara karşı gösterilen tepkileri, moda haline gelen bir tutumla ”Terör Örgütü”nün engellemeleri” gibi göstermeleri, yani PKK’ya bağlamalarıdır. Böyle dersen akan sular durur. ”Vatanını ve milletini saven vatandaş”, devletinin ve hükümetinin yanında yerini alır…

Başbakan Erdoğan’ın da bu teze inandığı, en azından sahip çıktığı görülüyor. O da birkaç gün önce, Ilısu Barajı’na karşı gelen tepkileri aynı biçimde suçladı. Daha önce barajı finanse edecek olan Batılı ülkelerin ve şirketlerin, ”Terör Örgütü”nün propagandasına kanarak vazgeçtiklerini” söyledi.

Bu ucuz ve kolay bir suçlamadır ve sayın Erdoğan için de talihsiz bir tutumdur. Dünyanın her yerinde tarihin ve doğanın dostları, çevreciler, ekonomik bazı getirileri olsa bile, bu hesaplarla tarihin ve doğanın katledilmesine karşı etkin ve kitlesel biçimde karşı koyuyorlar. Ilısu’ya ve Dersim’de yapılmakta olan HES’lere karşı çıkışın ise PKK ile bir ilgisi yoktur. Daha 20 yıl öncesinden bunun sakıncalarını görenler ve gösterenler oldu. Bunlardan biri de benim. Ilısu Barajı’nın tarihi Hasankeyf’i sulara gömeceğine ilişkin ilk yazım, ”Hasankeyf Baraj Altında Kalıyor; Zengin Bir Tarih Sulara mı Gömülecek?” başlığı altında, Ankara’da, Mehmet Bayrak’ın yönetiminde yayımlanan Özgür Gelecek dergisinin Şubat 1989 tarihli 3. sayısında basıldı. Bu uzunca yazının bir bölümünde şöyle diyordum:

”Teknokratlar, politikacılar, işverenler harıl harıl planlar kuruyor, gelecekteki ’milyar kilovat saat’lerin, ’milyon ton patates’lerin ve pamuk balyalarının hesabını yapıyorlar. Bunlar güzel! O patateslerden belki bizim payımıza da birkaç tane düşer. Belki şu Bingöl ya da Sason dağındaki kulübemizi de bir elektrik lambası şenlendirir... Söz konusu projenin Türkiye’ye ve bölge halkına ekonomik ve sosyal bakımdan ne getirip ne götüreceği ayrı bir konu; ama meselenin bir yanı daha var ki, söz konusu bentlerin arkasında Mezopotamya Ovası’nın, binyıllar boyu Dicle ve Fırat kıyısında kurulan, bir bölümü şimdi toprak altında olan zengin uygarlıkları da yitip gidecek. Fırat üzerindeki tarihi Samsat kasabasanı su bastı bile. Tarih bakımından eşsiz bir hazine olan Hasankeyf ise, belki iki-üç yıla kadar Ilısu Barajı’nın altında kalacak.

„Cumhuriyet Gazetesi, yalnız gazetecilik açısından değil, kültür hizmeti açısından da saygın bir örnek vererek bir süreden beri bu konu üzerinde duruyor, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmek istiyor, ilgili ve yetkilileri uyarıyor.

„Sorun gerçekten önemli. Bu konuda uzman bir kişi, bir süreden beri Hasankeyf yöresinde bir bölüm tarihi eseri kurtarma çalışmalarına katılan, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Oluş Arık şöyle diyor: ’Bu tür merkezler binlerce yılda oluşurken, Hasankeyf yüzlerce yıldır bu yıkık durumda kalmış. Daha içinde ne hazineler olduğunu bile tam olarak bilmiyoruz ve onu bir anda yitiriyoruz.’

”Cumhuriyet’in yayını üzerine Kültür Bakanlığı da konuyla ilgilendi. (….) Hasankeyf Belediye Başkanı da bu tarihi kasabanın kurtarılması için girişimlerde bulundu, Hükümete ve UNESCO’ya çağrı yaptı. Ne var ki Devlet Su İşleri önerilere aldırmıyor. Özal ve teknisyenleri için tarihin bir değeri yok. Ilısu Barajı, Karakaya, Keban ve Atatürk barajlarıyla kıyaslandığında son derece küçük kalıyor. Bu baraj muhtemelen 40-50 yıl sonra dolmuş ve artık işe yaramaz olacak. Ama suya, çamura gömülen tarihi eserler bir daha geri gelmeyecek.

”İnsanlara elbet barajlar gereklidir. Ama bu eşsiz tarihi eserleri yok etme pahasına olmamalı. Eğer Cengiz Han’lar ve Hülagu’lar döneminde yaşasaydık bu anlayışa şaşılmazdı. Ama Yirmibirinci Yüzyıla yaklaşıyoruz. Çağımızda uygar uluslar tarihi değerlerini korumak için ne büyük çabalar harcıyorlar. Kimi zaman, eski bir tarihi yapıyı, hatta ağacı korumak için koca yolların yönünü değiştiriyorlar. Çünkü tarihi eserler toplum için yalnız maddi değil, aynı zamanda moral bir zenginliktir; bir ilgi, estetik ve onur kaynağıdır.”(Özgür Gelecek, sayı 3, Şubat 1989, s. 37-38)

Buna ve Dersim’deki barajlara yönelik tepkiler daha sonra kamuoyuna mal oldu, tarih ve doğa dostları tarafından yurt içinde ve dışında kampanyalara dönüştürüldü. PKK’nın ve yandaşlarının bu işte bir tarağı yoktu ve zaten böyle şeyler o dönem, barış ve demokrasi talepleri gibi, onların ilgi alanı dışındaydı. Onlar, tam tersine böylesi söylem ve çabaları küçümsüyor ve suçluyorlardı.

Kaldı ki HES sorunu salt Ilısu ve Dersim’deki barajlarla sınırlı değil. Yalnız Kürdistan’da değil, Karadeniz bölgesinde ve başka yörelerde de kitleler doğayı tahrip eden bu tür barajlara tepki gösteriyorlar. HES’lerin dışında da doğayı tahribe yönelik girişimlere karşı tepkiler ülkenin her tarafında yankı yapıyor. Bergama’daki altın ocakları, bölge halkının direnişi nedeniyle yıllarca kamuoyunu meşgul etti. Şu anda Çanakkale yöresinde ormanlarla kaplı güzelim Kazdağı da böylesi bir girişime sahne oluyor.

Yoksa Tarkan ve Sezen Aksu dahil, nice sanatçının Ilusu’yu önlemeye yönelik desteklerini de ”PKK propagandasının ürünü” mü sayacağız?!

Acaba hangi kesim gerçekte ülkesini ve toplumu seviyor? Kanımca asıl çevre ve doğa dostlarının tutumu toplumdan, insandan, sonuç olarak da vatandan yanadır. Onlar hem geçmiş kuşakların güzelim eserlerini, hem de insanın ve toprağın geleceğini koruyorlar. Politikacılar ise kısa erimli çıkarlar için hem geçmişin izlerini yok ediyor, hem de sonraki nesillere kötü bir gelecek hazırlıyorlar. Doğanın böylesine oburca sömürülmesi, tekniğin plansızca ve sorumsuzca kullanılması nedeniyle daha şiddiden dünyada doğal dengenin nasıl bozulduğu ve bunun büyük ve kitlesel insan trajedilerine yol açan ve giderek artan doğal felaketler biçiminde geri döndüğü açık değil midir?

Acaba politikcılar ve ”ekonomik-teknik gelişme”nin öteki ilahları, bu sorumsuz gidişle, kutsal kitaplarda yazılı kıyameti kendi elleriyle hazırlayıp yakınlaştırdıklarının farkındalar mı?

Eğer kıyamet kapıyı çaldığı zaman uyanacaklarsa, bu bir işe yaramayacak…

İsveç gibi Norveç’in doğal güzelliği de dillere destandır. Hele o fiyortlarla dantel gibi örülü kıyıları… Norveç bu doğal güzelliği bozmamak için geniş yollara bile izin vermiyor. İnsanını ve ülkesini sevmek kanımca budur.

Sevgilinizin gözbebeği nadide bir inci olsa, o pahalı inciye sahip olmak için gözü çıkarmayı düşünür müsünüz? Tarihi Hasankeyf de, Munzur ve Harçik boyları da, Kazdağı da işte böylesine incilerdir…

Ama sevginiz yalansa, açgözlülükle o gözleri çıkarır, bilezikleri almak için kolu da kesersiniz…

------------------------------------------

NOT: Bir dönem Türkiye İşçi Partisi saflarında birlikte çalıştığımız Dr. Nihat Sargın’ın ölüm haberi geldi. 1971’de TİP davasında birlikte yargılanmıştık. Daha sonra da Sargın’la göçmenlik koşullarında Avrupa’da zaman zaman, özellikle altı partinin oluşturduğu ”Sol Birlik” döneminde bir araya geldik. 1987’de TBKP olarak legale çıkmak için Türkiye’ye dönüşünden sonra ise bir daha görüşemedik. Sargın’ın gidişiyle sol eski kuşaktan hayatını sosyalizm mücadelesine adamış bir seçkin sosyalisti daha yitirdi. Yakınlarına, arkadaşlarına ve dostlarına başsağlığı diliyorum.

21 Kasım 2010

-----------------------------

Dışardan Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
PSK Bulten © 2010