PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Kemal Burkay

Şu günlerde medyaya yansıyan bir habere göre 2000 ve 2001 yıllarında Şırnak ve Cizre yöresinde Hizbullah’a yönelik yapılan operasyonda, ele geçen silahların balistik incelemeleri sonucunda bunların aynı zamanda PKK eylemlerinde kullanıldığı anlaşılmış.

Bu operasyonlarda aralarında biksi ve lav silahı da olan çok sayıda silah ele geçirildi. Balistik incelemenin ardından, bunların hangi PKK eylemlerinde kullanıldığı da bir bir belirtiliyor. Buna göre PKK’nın ölümlerle sonuçlanan söz konusu köy baskınlarının bir listesi var. Bu silahların ise jandarma envanterine kayıtlı olduğu tespit edildi.

Buna bakarak şimdi, jandarmanın söz konusu yıllarda aynı silahları hem Hizbullah’a, hem PKK’ya verdiği, bunun her iki örgütün işbirliğine ve jandarma tarafından yönlendirildiğine bir kanıt olduğu yorumları yapılıyor. Söz konusu yıllarda bölgede sorumlu olanlar, şu anda Ergenekon davasından tutuklu olan Tuğgeneral Levent Ersöz, Albay Arif Doğan, Atilla Uğur ve Cemal Temizöz...

Türk medyasına yansıyan bu haber ne kadar inandırıcı? Onu JİTEM, Hizbullah, PKK ve genel olarak kirli savaş döneminde olup bitenlerle ilgili bilgilerimizin süzgecinden geçirerek fabrikasyon mu yoksa akla yatkın mı olduğunu değerlendirebiliriz.

Bu haberin Hizbullah’la ilgili bölümü son derece doğal. Hizbullah’ın özellikle Kürdistan’da kullanılmak üzere devlet tarafından örgütlendiği, eğitim kamplarının jandarma bölgesinde olduğu ve jandarma subaylarınca eğitildiği, Hizbullah eylemlerinin de bizzat JİTEM tarafından yönlendirildiği yıllardır bilinen bir şey. Biz de bu konuda geçmişten beri çok yazdık. Öyle olunca da, Öcalan’ın yakalanıp PKK’nın silah bırakmasının ardından, artık kendisine ihtiyaç kalmayınca Hizbullah’ın defterinin dürülmesi ve bu sırada yapılan baskınlarda ele geçen silahların jandarmanın envanterinde kayıtlı olması, bir başka deyişle bu silahların örgüte jandarmaca verilmiş olması son derece doğal, şaşırtıcı hiçbir yanı yok.

Peki, ya aynı sillahların PKK eylemlerinde, ya da PKK’ya mal edilen eylemlerde kullanılmış olması?

Bununla ilgili olarak da şu ihtimaller var: Ya JİTEM’le PKK arasında da, Hizbullah’la olduğu gibi bir ilişki vardı ve PKK bu ilişkiler içinde jandarmadan aldığı silahlarla eylem yaptı. Ya da doğrudan JİTEM veya Hizbullah’ın yaptığı eylemler PKK’ya mal edildi.

Bizce ikinci ihtimal çok daha ağır basıyor. “Terör örgütü adına halka ters düşen eylemler yapıp böylece halk nezdinde onun itibarını sarsma” Kontrgerilla tüzüğünde bile var. Türk kontrgerillası ve JİTEM gibi örgütler Kürdistan’da bunu pek çok kez yaptılar ve biz de geçmişte bunun örneklerini onlarca kez yazdık. Güçlükonak olayı, yani bir minübüs içinde kurşunlanıp yakılıp PKK’ya mal edilen 11 köylüyle ilgili eylem bunlardan biriydi. “Özel Kuvvetler”in başlıca yöntemlerinden biri buydu. JİTEM de hem kendi elemanlarıyla, hem de PKK itirafçıları yoluyla böylesine çok eylem yaptı. Bu durumda aynı silahların hem PKK adına yapılmış görünen veya gösterilen bu tür eylemlerde, hem de bizzat Hizbullah eylemlerinde kullanılmış olması ve Hizbullah’ta bulunması anlaşılır bir şey.

Ancak burada önemli bir nokta var: Bizim ve herkesin bildiği bu gerçeği PKK denen örgüt ve onun yöneticileri de bilmezler mi? Elbet, hangi eylemi kendilerinin yaptığını, hangisini ise karşı tarafın yapıp onlara mal ettiğini en iyi onların bilmesi gerekir. Ama bu tür olaylarda PKK’nın tepkileri ne oldu?

Geçmişte hatırladığımız kadarıyla PKK, bazı istisnaların dışında hemen her türden eyleme, yaptıklarına ve yapmadıklarına sahip çıktı. Zaten Kontrgerilla’nın veya JİTEM’in, Özel Kuvvetler’in onun adına eylem yapabilmesi bu yüzden kolaylaştı. Bu yüzden bölgede at izi it izine karıştı.

Eğer bir halk adına savaş veriyorsanız, eğer bu bir kurtuluş savaşı ve de gerilla savaşı ise, karşı tarafın oyun ve tuzaklarını görmeniz, deşifre etmeniz, boşa çıkarmanız gerekir. İlginçtir, PKK bunu pek yapmadı. Acaba PKK’yı yönetenlerde bunu görecek yetenek mi yoktu, yoksa bile bile mi bu tür oyunlara, tuzaklara alet oldular?

PKK’nın kuruluş sürecinde devletle, onun istihbarat ve güvenlik güçleriyle ilişkileri malum. Bunu bizzat Öcalan pek çok yazısında, konuşmasında, kendisiyle yapılan röportajlarda dile getirdi. Öcalan’ın aynı güçlerle, 1999 başında yakalanıp “yuvaya döndükten” sonraki ilişkileri de malum... Bu konularda onlarca kez yazdık, anlayan anladı, bilen biliyor, bilip anlamak istemeyenlere ise diyecek sözümüz yok. Öte yandan Öcalan’ın Şam’da olduğu, bir dönem başta Suriye, bir dereceye kadar da İran ve Irak (Saddam rejimi) tarafından yönlendirildiği bu dönemde de Türkiye ile bağlar tümden koptu mu? Bu tartışılır. En azından PKK içinde Türk istihbaratının faaliyetinin, baştaki ve son zamanlardaki (1999 başından bu yana) kadar olmasa da sürdüğünden kuşku duymuyoruz. PKK başından bu yana o kadar çok yanlışı adeta bile bile yaptı ki bunu ancak Kürt halkının düşmanları yaptırabilirdi. Sivillere, çocuk ve kadınlara saldırı  ve kıyımlar, devrimcilere saldırılar ve cinayetler, kendinden ayrılanları, eleştirenleri yok etme, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürt örgütleriyle çatışmalar, özellikle Güney Kürdistan’a karşı savaş, Avrupa’da terör estirme vb... Bütün bunlardı ki PKK’nın itibarına, aynı zamanda bir bütün olarak Kürt ulusal hareketinin itibarına çok büyük zararlar verdi ve PKK’nın terörist olarak damgalanmasına yol açtı.

Bütün bunlara bakınca, hem Hizbullah, hem PKK eylemlerinde kullanılan şu jandarma silahları olayı pek de şaşırtıcı görünmüyor. En azından sistem dönem dönem PKK’yı doğrudan yönlendirdi, ipleri kaçırdığı veya Suriye gibilerine kaptırdığı bazı dönemlerde ise PKK içindeki elemanları vasıtasıyla onun politikalarını ve eylemlerini güçlü biçimde etkiledi. Türk istihbaratının ve derin devletinin PKK’nın içindeki bu eli hiçbir dönemde tümüyle kopmadı.

DTP içindeki  PKK operasyonu!

Gelelim “DTP içindeki PKK”ya yönelik olduğu söylenen son günlerdeki operasyona...

Bu neyin nesi? Medyaya yansıyan haberlere göre bu operasyon PKK’ya yönelik. Ülke içinde PKK’nın oluşturduğu bir “üst kurul” olduğu, bu ekibin birçok eylem düzenlediği, bu arada DTP’nin milletvekili ve belediye başkan adaylarını da belirlediği, onları denetlediği, yönlendirdiği ileri sürülüyor...

Örneğin Diyarbakır’da “Park ve Bahçeler işinde” çalışan biri, örgüt adına Belediye Başkanı Osman Baydemir’in ifadesini alıyor! Bir başka iddiaya göre ise söz konusu illegal örgüt Osman Baydemir’i öldürme kararı aldı; MİT’in aldığı bilgi ve Baydemir çevresindeki korumanın arttırılmasıyla bu provokasyon önlendi.

Bu iddialar ne kadar akla yatkın? PKK Baydemir’i öldürme kararı alacak ve Türk devleti bunu önleyecek!

Böyle bir iddiayı da bu ülkede yıllardır olup bitenleri aval aval seyreden değil, ama izleyip bilen, işin içyüzüne nüfuz edebilen, dönen nice dolaplardan haberdar insanlar olarak, tüm bilgilerimizin ışığında değerlendirelim:

Bu ülkede, faili meçhul diye nitelenen binlerce cinayetin (ki bu sayı 17-18 bin dolayında deniyor) bizzat devlet güçleri (Kontrgerilla, JİTEM ve onların denetimindeki örgütler –Hizbullah, İbda-C vb.) tarafından işlendiğini biliyoruz. Kirli çamaşırlar yıllar içinde Susurluk’la, Şemdinli ile, Ergenekon soruşturmasıyla ortaya döküldü. Bizzat Kemalist geçinenler tarafından, Kemalizm adına Kemalistlerin (hem de öyle sıradan değil, seçkin Kemalistlerin) öldürüldüğünü ve bunun İslamcılara mal edildiğini biliyoruz. Uğur Mumcu cinayeti, Danıştay baskını bunun somut iki örneği.

Bunlar niye yapılır? En başta halkı aldatmak, kışkırtmak, Kemalist kesimi, üniversiteleri, basını, yargıyı, orduyu harekete geçirmek için. Kendi saflarından bu seçkin insanlar, ilahlara sunmak için seçilen kurbanlardır. Kurban ne denli seçkin, tanınmış, önemli biri olursa tören de tepki de o denli güçlü olur...

Ya PKK?.. Benzer olayların PKK içinde de bol miktarda yaşandığını biliyoruz. Örgüte ters düştüğü, eleştirdiği için Bekaa’da veya Güney Kürdistan dağlarında yargılanıp öldürülen yüzlerce ve binlerce insanın yanı sıra, kim vurduya getirilen, “ayağı kaydı, başı taşa gelip öldü”denen, Avrupa’da kanala atılan, binaların yüksek katlarından aşağı bırakılan insanların öyküsünü de çok duyduk... PKK da bir bakıma karşıtına benzedi. Hem işkenceci, komplocu, eli kanlı Türk derin devletiyle sıkıfıkı ilişkileri, diğer bir deyişle kır atın yanında yattığı için, hem de zaman zaman –eğer çoğu zaman değilse-, örneğin Öcalan yakalandığından bu yana olduğu gibi, onun tarafından yönlendirildiği için...

Bugün PKK’nın içinde devletin güçlü bir eli, elleri olduğunu bu ülkede siyaseti izleyen, devleti ve PKK’yı tanıyan, yıllardır olup bitenlerden haberdar olan herkes bilir. (Bunları göremeyecek kadar aptal, ya da gördüğü halde bilmezden gelecek kadar ikiyüzlü, çıkarcı ya da korkak olanları saymıyorum elbet.) Devletin Öcalan eliyle yıllardır PKK politikalarına yön vermesi bir yana, devlet içindeki çetenin, Ergenekon’un PKK ile ilişkilerini de hesaba katmak gerekir.

Ergenekon, özellikle kuyruğunun sıkıştığı bu aşamada, elinin uzandığı, denetleyebildiği her gücü, her örgütü kullanarak ortalığı karıştırmak, kaos yaratmak isteyecektir. Güngören eylemi bu türdendi. Ankara Ulus çarşısında patlayan bomba da. Son iki yılda sınır karakollarında yaşanan adeta ısmarlama çatışmalar da...

Böyle bir plan ve çerçeve içinde Osman Baydemir gibi tanınmış, önemli konumdaki bir Kürde yönelik eylemin getireceği sesi ve yol açacağı sonuçları düşünün... Allah gecinden versin, Baydemir’e karşı böylesine bir eylemi düzenleyenler, bunu başarsalardı ardından kitleleri sokağa dökeceklerdi. Doğacak kaos ortamında Diyarbakır ve Kürdistan’ın diğer bazı kentleri yangın yerine dönebilir, 1991’de Cizre, Nusaybin ve Şırnak’ta olduğu gibi kan gövdeyi götürebilirdi. Böylesi bir ortamda ise “kurtarıcıların” bir kez daha harekete geçmesi, sıkıyönetimin ve bir askeri darbenin gündeme gelmesi şaşırtıcı olmazdı. En azından söz konusu komplo ve provokasyonlardan beklenecek olan budur. Böylece demokratik sürecin bir kez daha tatili, hükümetin ve AKP’nin tasfiyesinin yanı sıra, tüm demokratik seslerin, en başta da Kürt yurtsever hareketinin susturulması, AB sürecinin bir başka bahara ertelenmesi mümkün olacaktı. Bir başka deyişle yeni bir 12 Eylül ortamı, belki de beteri yaşanabilirdi...

Baydemir’e de Ahmet Türk’e de sağlık ve uzun bir ömür dilerim. Ama, aynı zamanda hem onlara, hem de iyi niyetli arkadaşlarına uyanıklık da dilerim.

AKP hükümeti bu tür provokasyonları deşifre edip önlerken, yani kendini korumak ve kurtarmak  isterken, belki aynı zamanda onları, yani bazı DTP yöneticilerini de kurtarmış olmakta...

Herkes Ergenekon’un gücü, uzantıları, oyunları üzerinde iyi düşünmeli. Bunları görmek ve boşa çıkarmak Kürt halkının ve bir bütün olarak demokrasi güçlerinin yararına.

Elbet DTP’li dostlar da kendilerine uzanan, özgürce çalışmalarını engelleyen, siyasete ipotek koyan bu elleri bilirler, kuşku olmasın bizden de iyi bilirler... Onlar İmralı’da neler döndüğünü, sözde avukatlar eliyle kendilerine hangi mesajların, hangi kanallardan geçerek ve hangi planları kotarmak için geldiğini bilmezler mi?..

Onlar bunu da ve bu işin Kürt halkının hayrına olmadığını da elbet çok iyi bilirler. Eğer bizim gibi açık konuşmuyorlarsa ya işlerine gelmediği, ya da korktukları içindir.

Ama korkunun ecele faydası yok!

Elbet bunları görmek, bilmek, bu konuda uyanık olmak, DTP’ye veya başka bir örgüte karşı, tümüyle başka hesaplarla, örgüt rekabetiyle veya Mc.Cartist (Makkartist) yöntemlerle yönelecek saldırılara karşı durma görevini de ortadan kaldırmaz.

Örneğin seçimlerin ardından, DTP Iğdır’da belediye başkanlığını aldı diye “Ermeni sınırına dayandılar” diyen Cemil Çiçek’in, buna paralel bir görüş belirten Genelkurmay sözcüsünün tavrı elbette unutulamaz. Bunun ardından ve Kürt sorununda çözüm ve demokratikleşme yönünde bir beklentinin yükseldiği, bu amaçla Güney Kürdistan’da bir Kürt konferansının toplanmasının gündemde olduğu bir aşamada DTP’ye yönelik bu operasyon son derece düşündürücü. Belli ki bazı çevreler bu beklentileri de boşa çıkarmak için hareket halindeler.

İşte sorun gelişmeleri tüm bu yönleriyle, bir bütün olarak değerlendirebilmek. Tek yanlı bir bakış açısıyla ne olaylar kavranabilir, ne de onlar karşısında tutarlı demokratik bir tavır konabilir.

Bu arada bir parantez açarak DTP’li dostlara soralım: Seçimler öncesi DTP hesabına HAK-PAR’a ve bağımsız adaylara yönelik o ağır ve haksız suçlamalar, tehditler ve saldırılar neyin nesiydi? “Kürdistan Halk İnisiyatifi”denen ne idigü belirsiz örgüt adına yapılan aynı türden açıklama neyin nesiydi? Size sorular da yönelttiğimiz halde neden bu konuda ağzınız açılmadı?

Tehdit ve saldırganlık size yönelik olunca kötü, ama sizden yana olduğu zaman iyi mi?.. Demokrasi anlayışınız bu mu?

Bir başka soru: Şimdi, partinize veya içindeki PKK unsurlarına karşı –öyle deniyor, öyle olup olmadığı ise ayrı bir konu- mecliste oturma eylemi yapıyorsanuz. Diyelim ki bu hakkınız. Ama milletvekili olarak işiniz oturmak mıdır?..

İki yıldır meclistesiniz. Kürt sorununun çözümü ve genel olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi için –ki bu ikisi birbirine sıkı sıkıya bağlı- neler yaptınız, ne öneriler? Ya en başta Kürt halkına karşı sayısız kanlı eylemden, komplodan sorumlu olan, kirli savaş ürünü Ergenekon çetesi ile ilgili olarak?..

Milletvekilleri olarak Apo’nun doğum günü için genç çocukların önüne düşüp onları hayatlarına mal olacak eylemlere sürüklerken, bu arada belki kendi hayatınızı bile riske atarken, neden Ergenekon’a karşı hukukun ve demokrasi mücadelesinin yanında yer alıp Diyarbakır’da ve diğer Kürdistan kentlerinde bir kitle eylemi düzenlemediniz?

Neden Kürt dilinde eğitim için bir kitle eylemi düzenlemediniz?

Neden batıdaki metropollerin, büyük kentlerin varoşlarında derbeder olan yüzbinlerce, milyonlarca Kürt sürgünün topraklarına dönebilmesi ve yaralarının sarılması için bir kitle eylemi düzenlemediniz?

Bunları yapacak gücünüz yok muydu?..

DTP’li dostlar, milletvekilleri ve belediye başkanları! Olanaklarınız çok, arkanızda kitle de var; ama ne yazık, ya yapmanız gereken işin bilincinde değilsiniz, ya eliniz bağlı...

Her iki yönüyle de sizin açınızdan ve Kürt halkı açısından üzücü bir durum.

Yazarın önceki yazılarından:

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
 
PSK Bulten © 2009