PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…

Kemal Burkay

Star Gazetesi, “Açık Görüş” için kaleme alınan bu yazı, 8 Eylül tarihinde “Evet demek için çok neden var” başlığı altında yayımlandı. Onu okurlarımıza sunuyoruz. (Dengê Kurdistan)

Hemşerim Kılıçdaroğlu’yla ilgili olarak önyargılı değilim. Hatta, bir Alevi Kürt olarak ülkenin gerçeklerini anlaması daha kolay diye düşündüğüm de oldu. Aleviler geçmişte, baskı gören, ayrıma uğrayan bir kitle olarak genellikle değişimden, ilerici değişikliklerden yana tavır almışlardı. Kürtler de öyle. Yüz yüze kaldıkları ağır baskı ve zulüm nedeniyle, genel olarak muhalif ve değişim yanlısı idiler, hak ve özgürlük isteyenlerin tarafında idiler.

Ne var ki salt Alevi ve Kürt olmak, hatta salt emekçi olmak her zaman değişimin, ilerinin yanında olmak anlamına gelmiyor. Alevilerde ve Kürtlerde geçmişten bu yana, kendilerine yönelik tüm baskıya, ayrımcılığa rağmen, belli zümrelerin çeşitli nedenlerle, kendilerini ezen sistemle birlikte hareket ettiklerini biliyoruz. Kendi siyasal hayatımda buna çokça tanık oldum. Bunlar içinde bürokraside ikbal arayanlar da var. Ben, öğrencilik döneminde hızlı solcu, devrimci, Kürt yurtseveri görünüp, paraya pula, iyi bir makama kavuşunca hızla saf değiştiren çoklarını gördüm.

Ama Kılıçdaroğlu konusunda iki nedenle iyimser değildim. Birincisi Kürtler ve Aleviler için Türk devletinin bürokratik çarkında tepelere tırmanmak kolay değildir. Sistem daha baştan Kürt ve Alevi kökenlileri kuşkuyla karşılar, denetler. Yurtsever ve solcu olanları, sisteme karşı eleştirici olanları ayıklar. Ancak sistemle barışık olanların orada kalma ve yükselme şansları vardır. Kılıçdaroğlu da belli ki bunlardan biriydi.

İkincisi de CHP gibi mevcut sistemin kurucusu bir partide siyasete atılan Kılıçdaroğlu’nun ülkenin sorunları ile ilgili olarak belli, özgül hiçbir projesi görülmedi, parti içinde değişimin sözcüsü olarak ortaya çıkmadı. Zirveye tırmanması CHP içindeki ve dışındaki toplum mühendislerinin itmesiyle oldu. Yine de onunla ile ilgili olarak kesin bir kanıya varmadan önce bir süre beklemenin yararlı olacağını düşündüm. Belki Baykal döneminden dersler almıştır, Alevilerin ve Kürtlerin yaşadıklarına onlardan biri olarak tanıktır, 68 kuşağından geliyor, filan…Diğer yandan, bazen değişimin hızı, yoğunluğu kişileri aşar, onları da içine alıp sürükler. Hiç beklenmeyen kişiler önemli değişikliklerin altına imza atabilirler. Eğer süreç olgunlaşmaya, ürün vermeye yüz tutmuşsa.

Ne yazık ki Kılıçdaroğlu, böylesi umutlanmaların boş olduğunu pek çabuk gösterdi. Örneğin Kürt sorununu, bir dönem Ecevit’in de savunduğu biçimde salt bir geri kalmışlık sorunu gibi gösterdi. Tüm olup bitenlerden sonra, böyle bir niteleme gülünçtü. Dersim’in Zaza-Kürt Kureyşan aşiretinin bir mensubu iken, kökenini Türkmenlere götürmeye kalkıştı. Ülkenin başbakanı bile artık Dersim katliamını ve sorumlularını adıyla açık açık verirken, Kılıçdaroğlu ”Ben o zaman daha doğmamıştım!” diyerek topu taca attı. Ardından da ”Devrim dönemlerinde bu tür şeyler olur!” diyerek, kendi halkına, hatta yakınlarına karşı işlenen bu katliamı, devrimcilik kılıfı altında savunmaya kalktı. Aynen, bu kıyımlardan sorumlu olan 1930’ların Kemalistleri gibi…

Gelelim referandum olayına… Bu anayasa değişikliğinin tüm dertlere derman olmadığını elbet tekrara gerek yok. Biz başından beri, Kürt halkının temel haklarını da tanıyan, en azından buna açık olan sivil, demokratik bir anayasayı savunuyoruz ve ülkenin bir an önce cuntanın halka giydirdiği bu deli gömleğinden kurtulmasını istiyoruz. Şimdiye kadar onda yapılan bölük pörçük değişiklikler sorunu çözmedi. 26 maddeyi kapsayan son değişiklik de yetmez. Ancak böyle olması son değişikliğin önemini azaltmıyor.

Bu değişikliğe karşı çıkanların başlıca iki argümanı var. CHP ve onun gibi düşünenler, bununla AK Parti yargıyı denetimi altına alacak, sivil diktatörlük kuracak, diyorlar. Diğer kesim ise (daha çok BDP ve kimi sol çevreler) yukardaki görüşü paylaşmakla birlikte, böylesi kısmi bir değişiklikle 12 Eylül Anayasası’nın meşrulaştırıldığını ileri sürüyorlar… BDP’liler ayrıca, bu değişiklikte Kürtler için bir şey yok, diyorlar… Bu tezlerin gerçekle bir ilgisi yok.

Elbet, AK Parti bürokrasinin vesayetinden kurtulmak istiyor. Her sivil hükümetin, her parlamentonun bunu istemesi doğaldır. Söz konusu Anayasa değişikliğinde askerin ve yüksek yargının vesayetini sınırlamaya yönelik önemli maddeler var. AYM ve HSYK üyelerini belirleyen taban genişliyor, yüksek yargının seçimi, Avrupa standartlarına uygun olarak demokratikleşiyor.

Bu değişiklikle sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması önleniyor. Asker kişilerin, askeri görevle ilgisi olmayan suçlarıyla ilgili davalar sivil mahkemelere aktarılıyor. Bu önemli bir değişim. Bugüne kadar askeri mahkemelerde, görüş ve düşünceleri nedeniyle an ağır cezaları alan solcuların, Kürtlerin bu değişikliği gönülden desteklemeleri gerekmiyor mu?

Bu değişiklikle 12 Eylül darbecilerinden ve o dönemde cürüm işleyen sorumlulardan hesap sormanın yolu açılıyor. Buna karşı çıkmak nasıl bir mantık?..

Bu değişiklikle emekçiler, çocuklar, kadınlar, özürlüler için AB standartlarına uygun olumlu yeni haklar benimseniyor. Bunlar önemsiz mi?

Bu ve benzer değişikliklerin salt AK parti için olduğu nasıl ileri sürülebilir?

Bu anayasa değişikliğine evet demenin 12 Eylül Anayasası’nı onaylamak anlamına geldiğini ileri sürmek ise tümüyle saçma. Tersine, bu değişiklikle onda büyük gedikler açılıyor.

CHP’nin ve MHP’nin bu değişikliğe karşı yürüttüğü hayır kampanyası daha baştan çığırından çıkarak basit, düzeysiz bir polemikçiliğe, suçlamaya dönüştü. Başbakan Erdoğan da onlara cevap yetiştireyim diye bu atışmaya, polemikçiliğe ayak uydurunca tartışmanın düzeyi çok düştü. Böylece muhalefetin tuzağına düşen Erdoğan da bir kez daha kendi ayağına ateş ediyor, Kılıçdaroğlu’nun genel affa ilişkin sözlerine karşı çıkarken yaptığı gibi, öyle kırmızı çizgiler çekiyor ki Genelkurmay’ın ve yargı oligarşisinin çizgilerine artık ihtiyaç kalmıyor.

Söz buraya gelmişken bir konuya bir kez daha değinmeden geçmeyeyim. Elbet biz, umutlarımızı ”devlet”e, bağlamadığımız gibi AK Parti’ye de bağlamış değiliz. Bizim Kürt sorununun çözümü konusunda görüşlerimiz bellidir. Militarist ve Kemalist kesimin bu konuda ne denli statükocu, inkarcı, çözüm karşıtı olduğunu biliriz. Öte yandan ”Açılım” sürecini başlatan AK Parti ile ilgili olarak da hayalci değiliz, onun da çözüm konusunda bizimle bire bir aynı şeyleri düşünmediğini, örneğin eşitlik temelinde federal bir çözüme istekli veya hazır olmadığını da biliriz. Ama buna bakarak AK Parti ile militarist ve statükocu kesimi aynı kefeye koymak, böylesi bir toptancılık, olan biteni anlamamak demektir.

Sezar’ın hakkı Sezar’a. Bu ülkede, Özal’ın 1993’teki çözüme yönelik olumlu girişiminin ardından, ilk kez Erdoğan Hükümeti Kürt sorununu adıyla dile getirdi, şiddet politikasıyla bu sorunun çözülemeyeceğini, yeni bir yaklaşımın gerekli olduğunu söyledi ve el yordamıyla da olsa barışçı bir çözüm arayışına girdi. İlk kez bu dönemde Kürt sorunu bu denli yaygın ve özgürce tartışılmaya başladı. İlk kez bu hükümet Ergenekon yapılanmasının, darbe girişimlerinin üzerine gitti, davalar açıldı ve anlı şanlı generaller mahkemelerde hesap vermeye başladılar. Bu hükümetin girişimiyle TRT’nin bir kanalı tümüyle Kürtçe yayına başladı. Bunun yanı sıra AK Parti hükümeti, bugüne kadar Türk tarafınca düşman muamelesi edilen, aşağılanan Güney Kürdistan’daki Bölgesel Kürt Yönetimini resmen tanıdı ve kendisiyle diplomatik ilişkiler kurdu. Son Anayasa değişikliği de bu olumlu adımlardan biridir.

AK Parti başka hiçbir şey yapmasa bile, bu yaptıkları onun ötekilerden farklı olduğunu gösteriyor. Bu durumda ilerici ve değişimden yana kesimler için en yapıcı politika AK Parti hükümetine tüm bu olumlu adımlarda destek vermek ve onu daha ileri adımlar için de cesaretlendirmektir. Ama ne ilginçtir ki, bugüne kadar sistemin en ağır baskılarına uğramış bazı kesim ve çevreler anlaşılması zor bir tutum içindeler. Örneğin Kürtler arasında en örgütlü ve geniş kitle desteğine sahip BDP kesimi bu desteği hükümetten esirgedi. İleriye ve değişime açık ve destek olması gereken Alevi örgütlerinin küçümsenmeyecek bir bölümü de aynı tavrı takındı. Bazı sol örgütler ve DİSK de… Bu kesimler,  bu tutumlarıyla ne yazık ki statükoya hizmet ediyor. Militarist kesim, asker-sivil oligarşi, onların bu tutumundan memnun; aynı cephedeler!

Bu tutum Kürt hareketi için de, Aleviler ve sol için de büyük talihsizliktir. Söz konusu kesimler, değişim ve statüko güçlerinin şu dönemdeki diziliminde, ne yazık ki yanlış tarafta duruyorlar. Bu da yaşadığımız dönemin ilginç bir ironisi…

Yazarın önceki yazılarından:

Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
PSK Bulten © 2010