PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

MİT – PKK görüşmesi ve çözüm üzerine

Kemal Burkay

PKK’nin eylemlerinin tırmandığı, buna karşılık operasyonların  yoğunlaştığı bir ortamda kamuoyuna MİT-PKK görüşmelerinin ses kayıtları sızdırıldı. Görüşmeleri kimin sızdırdığı –MİT’ten birileri mi, PKK’mi, başkaları mı?- anlaşılmış değil; bu konudaki rivayetler muhtelif.

Görüşmelerin Oslo’da olduğu ve beşinci buluşma olduğu anlaşılıyor. Norveç’in öteden beri, çeşitli uluslararası krizlere çözüm bulmak için bu tür görüşmelere ev sahipliği yaptığı bilinen bir şey. Daha önce Filistin-İsrail arasında da arabuluculuk yapmıştı.

Bu tür görüşmeler duruma göre bazen gizlilik içinde, bazen de açık olarak yürütülmekte.  Örneğin daha 1995 yılında, Kürt sorununa bir çözüm arayışının ürünü olarak taraflar arasında diyalog başlatmak için Oslo’da kamuoyuna açık bir konferans toplanmıştı, ki ben de katılıp konuşma yapanlar arasındaydım. Konferans Oslo Üniversitesi İnsan Hakları Enstitüsü tarafından düzenlenmişti ve Norveç Dışişleri Bakanlığı’nca desteklenmekte idi.

Bu konferansa, çağrılı olmalarına rağmen Türk devletini ve hükümetini temsilen resmi planda kimse katılmamıştı. Ama Türk tarafından, aralarında İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal ile Prof. Baskın Oran’ın da olduğu bazı aydınlar katılmıştı. Kürt tarafında da PKK’ye yakın bazı isimler, örneğin o zamanki Sürgün Parlamentosu Başkanı Yaşar Kaya, HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve ERNK temsilcisi, bunun yanı sıra  başka örgüt ve kurumlardan Kürt aydınları katılmıştı. Konferansta Kürt sorunu üç gün boyunca tartışılmış, bir de sonuç bildirisi yayınlanmıştı.

MİT ile PKK arasında yürütülen son görüşmelerin ise gizli yürütüldüğü anlaşılıyor. Görüşmenin bir tarafında PKK’nin siyasi ve askeri sorumluları (Sabri Ok, Zübeyir Aydar, Mustafa Karasu) diğer yanda da o dönemdeki Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı (Şimdiki MİT Başkanı) Hakan Fidan ile MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş var. Yine bu ses kayıtlarından ve hükümet tarafının açıklamalarından anlaşılıyor ki MİT heyeti İmralı’da Öcalan’la da görüşmekte ve aynı zamanda bu görüşmelerden hükümetin haberi var.

Birkaç gündür Türkiye kamuoyunda bu konu tartışılıyor. Medyada bir kesim bu tür görüşmeleri doğal ve gerekli bulurken, bazı kesimler bu nedenle hükümeti suçluyorlar.

Aslında MİT’in ve bundan da öte Genelkurmay elemanlarının İmralı’da Öcalan’la görüştükleri çok önceden bilinmekte ve buna ilişkin bilgiler sık sık –açık ya da kapalı-Öcalan’ın görüşme notlarına da yansımaktaydı. Bu açıdan görüşmeler bir sürpriz değil, bundan hükümetin haberinin olması da.

Bu görüşmeler bir yönüyle, hem devlet, hem PKK açısından doğaldır. PKK Türk devletiyle bir savaş içinde görünüyor. Bu savaşı Kürtlerin hak ve özgürlükleri için yürüttüğünü söylüyor. Türk devleti ise PKK’yi başından beri bir terör örgütü olarak niteliyor ve terörle savaştığını söylüyor. Ama bu çatışma 30 yıla yakın süredir sürüp gelmekte. Görünüşte taraflardan hiçbiri diğerine güç yetirememekte. Bu arada iki halkın kayıpları, özellikle Kürtlerinki çok büyük oldu. Türk tarafının da az sayılmaz. Büyük can kaybı ve maddi kayıplar bir yana, savaş Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde bir engel. Eğer  öyleyse, savaşan tarafların savaşı sona erdirmek ve bir çözüm planı üzerinde anlaşmak için görüşmeleri  de doğaldır.

Hükümet eğer silahları susturmak, Kürt sorununu adil biçimde çözmek ve böylece ülkeyi barışa ulaştırmak için bu görüşmeleri yürütüyorsa kendisini kutlamak gerekir. PKK’nin de eğer bu görüşmelerden beklediği Kürt halkının hak ve özgürlüklerini elde etmekse ve böyle bir barış planı için çabalıyorsa, onu da kutlamak gerekir.

Ne var ki sorun bu kadar basit değil ve her iki taraf açısından da son derece karmaşık. PKK’nin yıllar önce siyaset sahnesine çıktığı günden itibaren izlediği politikaları ve bunun sonuçlarını bir yana bırakalım. Bu konuda geçmişte çok yazıp konuştuk ve bunların tekrarı gerekmez.

Peki şimdi durum nedir? Malum, Öcalan daha yakalandığı gün rejimin hizmetinde olduğunu söyledi. İlk duruşmasında bunu vurguladı, pişmanlığını dile getirdi ve “ne istiyorsanız onu yapayım,” dedi. Hükümet de bu mesaja olumlu cevap verdi. Öcalan idama mahkum edildi, ama hüküm icra edilmedi; tam da bu aşamada idam cezası kaldırıldı. O dönemin başbakanı Ecevit, açık açık,  “Ölüsü işimize yaramaz; herkes kullanıyor, biz neden kullanmayalım?” dedi. Buna en çok itiraz eden Bahçeli MİT tarafından ikna edildi…

O günden beri olup bitenler ise tümüyle bu istikamettedir. Öcalan önce devletin arzu ve isteğine uygun olarak silahları susturdu, hatta “ebediyen susturduğunu” söyledi. “Fırsat verin dağdakiler gelip teslim olsunlar,” dedi. (Devlet o fırsatı vermedi, çünkü terör bahanesinin sürmesine ihtiyacı vardı ve PKK’yi Güneyli Kürtlere karşı kullanmak istiyordu.) Öcalan PKK’nin programını terk etti: “Ne  bağımsızlık, ne federasyon, ne otonomi; demokratik cumhuriyet!” dedi. Örgüt ise biri iki etmeden onu izledi. PKK adını terk etti, önce KADEK, sonra da Kongra Gel adını benimsedi. Kısacası PKK, PKK olmaktan çıktı!

Bu iş 4-5 yıl böyle sürdü. Ta ki Ak Parti seçimleri kazanıp hükümet kuruncaya kadar. Bunun üzerine generaller darbe hazırlığına başladılar ve bu süreçte, ortalığı karıştırıp vatanı yeniden kurtarmanın bahanesini yaratmak için  “PKK’nin terörüne” de gerek duydular. Bir anda PKK’nin adı, itibarı ve savaşçı ruhu iade edildi!

Ve o gün bugündür AK Parti ile generallerin bilek güreşi devam ediyor. Ordu darbe yapamadı, tersine Ergenekon davası açıldı, darbeci generaller cezaevini boyladılar. Askeri vesayet bir hayli geriletildi. PKK’nin silahlı eylemleri ise, iç ve dış konjonktüre uygun biçimde bir durup bir başlayarak devam ediyor…

Evet, bütün bunlar gözlerimizin önünde cereyan etti, ediyor. Şimdi “ulusal birlik” ve benzeri güzel laflar hatırına bütün bunları unutup, gözlerimizin önüne perde, geçmişin üstüne ise bir sünger çekip aptalların durumuna mı düşelim?

Son dönemde Öcalan İmralı’daki hücresinde, ordu ile şimdi hükümet denetimine geçmiş MİT arasında sıkışmış durumda…

PKK sözde ona, yani “Başkan’a” pek bağlı görünüyor, silahların susması veya çözüm söz konusu olunca onu muhatap gösteriyor. BDP ve diğer yandaş kesimler de öyle, “irademiz Öcalan” diyorlar…

Bu “birlik” durumu güzel ve bu öndere bağlılık göz yaşartıcı… Ama acaba Öcalan’ın kendisi iradesine sahip mi? Ya o “irade” kimin emrinde? Düne kadar Genelkurmay’ın hizmetinde idi. Bugün ise asker ile AK Parti arasında gidip gelmekte… Bilek güreşi aynı zamanda Öcalan’ı ve PKK’yi kontrol üzerine yürümekte…

Öyle olunca taraflardan her biri açısından bu görüşmelerden amaç nedir?

Örneğin PKK ne istiyor? En son olarak “demokratik özerklik” diye garip, içi boş bir şey. Gerçekte ne otonomi, ne de onun Türkçesi olan özerklik… Belki, Kürdistan’ı birkaç parçaya daha ayıracak bir eyalet sistemi…  Ama PKK asıl olarak da Öcalan’ın kişisel durumu, onun ev hapsine alınması üzerine odaklanmış durumda.

Bu tam da Türk devletinin istediği şey değil mi? Ama hükümet her şeye rağmen bu özerklik lafından ve anadilde eğitim talebinden hoşnut değil. Hükümet yandaşı kimi “demokrat” kalemler bile bunu ayrı bir devlet kurma çabası, yani ülkenin parçalanması gibi yorumluyorlar… Onlara kalsa yerel yönetimlerin yetkilerinin biraz genişletilmesi ve anadilde seçmeli ders Kürtlere yeter de artar bile…

Öyle olunca bu görüşmelerle ilgili olarak Kürt halkı adına umutvar olmak için neden var mı?

PKK – MİT arasında cereyan eden söz konusu görüşme metinlerinden anlaşılan o ki hükümet ve onun görevlendirdiği MİT heyeti PKK’yi eylemsizliği sürdürmeye, hatta dağdan inmeye ikna etmek istiyor. Bu elbet kendi başına da olsa önemli.  Biz de öteden beri PKK’nin söz konusu silahlı eylemlerinin Kürt halkının ulusal mücadelesine bir yararı olmadığını, bu saatten sonra ise çözümün önünde engel olduğunu söylüyor, tek yanlı silah bırakmayı bile Kürt siyasetinin normalleşmesi bakımından son derece yararlı görüyoruz.

PKK sözcülerinin talepleri arasında ise seçim barajının % 7'ye indirilmesinden ve anadilde eğitimden başka bir şey yok. Öyle olunca hiç zahmet etmesinler, bu kadarını Kürt halkı silah kullanmadan, ortalığı kana ateşe boğmadan da pekâlâ elde edebilir.

Peki Öcalan? Ya o Kürtler için ne istiyor? Kendisi bir süre önce “Kürtler adına devletle tarihin en büyük anlaşmasını” yaptığını, ya da yapmak üzere olduğunu ileri sürmüştü. Neymiş acaba o müthiş anlaşma? Bilmiyoruz… Bizim adımıza gizli kapaklı olarak yapılmış bu anlaşmayı bilmek hakkımız değil mi?..

Hayır, o iş bizim adımıza, “irademiz” tarafından, İmralı’nın dört duvarı arasında kotarılıyor…

Bilmiyor, ama ne olabileceğini tahmin ediyoruz. Söz konusu ses kayıtlarından edindiğimiz bilgiye göre MİT başkanı Hakan Fidan Öcalan’ın tutumundan pek memnun, Öcalan’ın son 10 yılda, dar bir hücrede geçirdiği dönemi ve ondaki “değişim ve gelişimi” övüp göklere çıkarıyor. Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak onun vizyonunun Türk hükümetinin vizyonu ile yüzde 95 oranında çakıştığını söylüyor. Bu haliyle onu “en makul muhatap” olarak niteliyor.

Sanırım Hakan Fidan haklı ve bunlar salt PKK heyetinin gönlü hoş olsun diye söylenmiş sözler değil. Eğer Öcalan ev hapsine alınır ve böylece koşulları iyileştirilirse, bir de kendisine bir süre sonra serbest bırakılma sözü verilirse, onun açısından hiçbir sorun kalmaz, devletle uzlaşmak için önünde tüm kapılar açılır. Ama bununla Kürt sorunu çözülmüş olmaz, sorun olduğu yerde durur.

Sonuç olarak diyeceğim şudur: Silahların susturulması için Türk devletinin görüşmesi gereken  muhatap elbette Öcalan ve PKK’dir. Bu görüşme doğal olmaktan öte gereklidir de. Eğer bu görüşmelerin sonucunda PKK silah bırakırsa bu herkesten çok Kürt halkının yararına olur. Kürt siyasal mücadelesi normalleşir, doğal kanallarına kavuşur.

Ama tek başına silahların susması Kürt sorununun çözümü demek değildir. Çözüm ancak eşitlik temelinde ve Kürt halkının temel haklarını tanımakla olur. Bu temel hakları savunmayanlar Kürt sorununun çözümünde muhatap olamazlar. Onlarla varılacak bir uzlaşma hiçbir şeyi çözmeyecektir.

Muhatap Kürt halkıdır ve onun temel hakları pazarlık konusu edilemez.

Ayrıca sorunun çözümüne yönelik bu tür görüşmeler Kürt ve Türk kamuoyundan gizli biçimde değil, açık biçimde yapılmalı, en azından kamuoyu görüşmelerle ilgili olarak düzenli biçimde aydınlatılmalıdır.

---------------------------------------------

Yazarın önceki yazılarından:

Düğüm nasıl çözülecek?
31 yıl sonra, yurt içinden…
Kaos ortamını kim ister?
Toplum kriz degil, çözüm bekliyor (*)
Z E W A C
Stokholm manzaraları
Değişim; Kelebek mi, yoksa hamam böceği mi?
Sûrîye çawa ji şer û şewatê xilas be?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
4. Bölüm Bu düğüm nasıl çözülecek?

Ulusal güçlerin birliği üzerine
3. Bölüm: HAK-PAR neden yanlış yaptı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
2. Bölüm: HAK-PAR hangi koşullarda ve neden ortaya çıktı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
1. Bölüm: Geçmişe bir bakalım
Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler-2 (*)
Darbeden umut kesilmez!
HAK-PAR’a yazık edildi
Arap-İslam dünyasında esen değişim rüzgârı
Siyasetin dikeni ve gülü
Kürtler duymadan... (Kamuoyuna açıklama...)
Yurda dönüş...
Doğru yolda olmak mı önemli,
yanlış bir yolda çok olmak mı?
Geçmişten Bir Sayfa – 2  AGİK Kopenhag Toplantısı
Geçmişten Bir Sayfa – 2
Adaletin perişanlığı ve Hizbullah olayı
Özgür olmadıktan sonra vatandaşlığın önemi ne?
Bir protesto yazısı
Kurban Bayramı, Gizli Anayasa, Irak’ın içişleri vs…
HES’ler; Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?
Dışardan Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
PSK Bulten © 2011