PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Nasıl bir anayasa?

Kemal Burkay

Yeni anayasa taslağıyla ilgili tartışmalar şu günlerde gündemin başlıca konusu. Hükümet bir ”sivil anayasa” yapmak istediğini söylüyor. Elbet bu son derece gerekli. Topluma giydirilmiş bir deli gömleği olan 12 Eylül Anayasası 25 yıldır, zaman zaman yapılan yamalara rağmen hala yerinde duruyor. Türkiye bu garabet yasa ile demokratikleşme, gelişme yönünde adım atamaz, özgürleşemez. Onu yeniden yamama, şurasını burasını düzeltme çabası çözüm değil. Yapılması gereken yeni, tümüyle çağdaş, demokratik bir anayasadır.

AKP’nin seçimler sırasında verdiği önemli sözlerden biri böylesine yeni ve sivil bir anayasa yapmaktı. Seçim sonrası ilk olarak bunun ele alınması olumludur.

Ancak, Hükümet bu işte ne kadar kararlı, gerçekte ne yapmak istiyor, nereye kadar gitmek istiyor ve gidebilir? Bu işin bir yanı. Öte yandan, bütün değişiklikler gibi buna da karşı olan ve 22 Temmuz seçimlerinden bu yana pusuya yatmış statükocu güçler hemen seslerini yükselttiler. Gerekçeleri yine laiklik, yine türban…

Hukuk canibinden kimileri bu meclis anayasa yapamaz diyecek kadar zırvalıyorlar. Yönetime el koyan, parlamentoyu ve siyasi partileri dağıtan, ülkeyi bir işkencehaneye çeviren beş generalin yaptığı oluyor da halkın seçtiği meclis yaparsa olmuyor!

Yargıtay, tam da bugünlerde İbrahim Kaboğlu ve Baskın Oran’la ilgili davada olduğu gibi, verdiği kararlarla bilim adamları için bile düşünceyi suç haline getiriyor!

Rektörler, başlarında Bay Teziç, yine kazan kaldırdılar, adeta, ”Çanakkale geçilmez!” diyorlar.

CHP, yeni anayasaya gerek yok, var olanda bazı düzeltmeler yapalım yeter, diyor.

Bunlar statükonun silahsız kuvvetleri ve tavırları anlaşılırdır. İmtiyazlarını yitirmemek için, ”çağdaşlık, ilericilik” ve benzer maskeler altında gizlenmiş gerçek yüzlerini açığa çıkarıp 12 Eylül faşist çarkına sahip çıkıyorlar. Arka planda ise, yeni bir huruç hareketi için ortam kollayan silahlı güçler var…

Bu koşullarda AKP hükümeti ve onun parlamentodaki çoğunluğu, istese bile ne derece demokratik bir anayasa yapma şansına sahip? Bu da işin diğer yanı..

Ama AKP hükümetinin ve statüko cephesinin –ki AKP’nin kendisi de mevcut düzenden, yani statükodan tümüyle kopuk değil, belki aralarında bir iktidar savaşı söz konusu- ne yapmak istediklerini, her birinin amacını, niyetini şimdilik bir yana bırakıp, öncelikle Türkiye için demokratik bir anayasa başlıca neleri içermelidir, diğer bir deyişle bugün için bu ülkeye ve topluma gerekli olan temel yasal düzenlemeler ne? Buna bir bakalım.

Türkiye’nin demokratikleşmesi, her şeyden önce Kemalist ideolojiden ve buna uygun kurumlaşmadan kurtulmasını gerektirir. Her ideoloji, başlangıçta ilerici de olsa zamanla, değişen topluma uyum sağlayıp yenilenmedikçe eskir, tutuculaşır. Kemalizm ise başından beri ırkçı bir milliyetçilik üzerine temellenmiştir. Gerek bu yönüyle, gerek topluma düşünce, dil, kültür ve inanç alanlarında, kılık kıyafette, yaşam tarzında tek biçim dayatmakla, faşizme çok benzer bir sistemdir.

Kökenini İttihat ve Terakki’den alan Kemalizm, Türkiye’nin düşünce hayatının ve demokratikleşmesinin önündeki başlıca engellerden biridir. Türkiye bu kabuğu kırmadıkça düşünce ve kültür yaşamında özgürleşemez, hayat tarzı ve kurumlaşma alanında da demokratik çoğulculuğa ulaşamaz.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin önemli koşullarından biri de militarizmin vesayetinden kurtulmasıdır. Militarizm daha Osmanlı’nın son döneminde toplum yaşamına musallat oldu, Cumhuriyet döneminde, özellikle de malum darbeler (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat) döneminde daha da güçlendi. Toplum her alanda, yargıyı ve üniversiteyi, hatta basını denetim altına alan askeri oligarşinin vesayeti altına düştü.

Türkiye bu durumdan kurtulmadıkça özgürleşemez, demokratikleşemez ve zaptiye kafasıyla öteki sorunlarını da çözemez. Ama bu iki ayak bağından, Kemalizmden ve militarizmden kurtulmak hiç de kolay değil. Ayrıca bu sadece yeni ve demokratik bir anayasa ile aşılacak bir sorun da değil. Toplumun ve ilgili kurumların demokrasiye uyum sağlamaları, demokratik kuralların ve ilişkilerin yerleşmesi zaman ister. Öte yandan, yasalarda gerekli demokratik ve köklü değişiklikleri yapmak da bu sürecin olmazsa olmaz koşuludur.

Bu nedenle yeni anayasa, bir bütün olarak ideolojik bağlardan, militarist kural ve kayıtlardan kurtarılmalıdır. MGK ya tümden kaldırılmalı, ya da gerçekten bir danışma kuruluna dönüştürülmeli, asker üzerinde sivil denetim sağlanmalı. Askeri yargı kaldırılarak yargı ikibaşlılıktan kurtarılmalı. Askeri harcamalar üzerinde sayıştayın tam denetimi sağlanmalı.

Yeni anayasa bakımından üçüncü bir görev, yönetimin demokratikleştirilmesi, şeffaflaştırılmasıdır. Bu amaçla asker ve sivil devlet memurlarını yargılamayı güçleştiren, hatta yönetimin keyfi tutumuna bağlayan sistem değiştirilmeli. Görevi ne olursa olsun herkesin ve her kurumun yaptığı işlem ve aldığı karar yargı denetimine tabi olmalı.

Bir başka sorun düşünce, inanç ve örgütlenme özgürlüğüdür. Yeni Anayasa bu alanda da çağdaş ve demokratik ölçüler getirmeli. Mevcut anayasada olduğu gibi, özgürlükler, ”ama”larla ve türlü kayıtlarla sınırlandırılıp yöneticilerin ya da yargıçların keyfine bırakılmamalı. Çünkü bu ülkeninin ne yöneticileri, ne de yargıçları, ne yazık ki, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına alışık değiller. Yasakçı zihniyet bu ülkede iliklere işlemiş. Bunu aşmanın yolu, hak ve özgürlükleri AB standartlarında geçerli kılmaktır.

İnanç özgürlüğü laiklik sorunuyla ve insanların hayat tarzıyla da sıkı sıkıya bağlantılı. Bu kapsamda nasıl türban gibi bir giyime konmuş kısıtlama savunulamazsa, farklı inançta olanlara yönelik baskılar, kayıtlar, eşitsizlikler de savunulamaz. Bu nedenle din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı. Din bilgisi dersi almak isteyenler için, bu iş eğitim zamanı dışında, hatta okul dışında başka mekanlarda örgütlenmeli. ”Din dersi almak istemeyenlerin dilekçeyle başvurması” biçimindeki bir çözüm ise, kesinlikle çözüm olmaz ve geçmiş deneyimlerin de gösterdiği gibi, Sünni İslam’ın dışındakiler için karşı durulamaz bir baskıya dönüşür. Böyle bir çözüm bu ülkede sayıları 15-20 milyon arasında tahmin edilen ve Sünni İslam’la hiçbir ilgisi bulunmayan Alevi kitlesi başta olmak üzere, toplumun öteki dinsel azınlıklarını, Hıristiyanları, Yezidileri ve ateistleri de rahatlatır.

Kürt sorununu bilerek sonlara bıraktım. Elbet Kürt sorunu bu ülkenin en büyük sorunudur ve öteki sorunların ortaya çıkmasında, ağırlaşmasında da büyük etkisi var. Kürt sorunu çözülmeden bu ülkeye demokrasi gelmez, barış da gelmez. Bu sorun çözülmeden Türkiye çağdaş bir ülke olamaz.

Türkiye bu sorunu başından beri salt inkar ve baskı yöntemiyle, yani yok sayarak ve şiddet yoluyla Kürt halkının istemlerini ve mücadelesini bastırarak çözmeye çalıştı. Bunun çözüm olmadığı ortada. Bu politika aynı zamanda bu ülkede yalnız Kürtlerin değil, Türk halkının da çektiği acıların, uğradığı ekonomik ve insani büyük kayıpların, kültürel ve sosyal çöküntünün baş nedenidir.

Benzer sorunlar dünyanın başka yerlerinde nasıl çözülmüşse Kürt sorunu da ancak öyle çözülebilir. Yani adil ve eşitlikçi temelde bir çözüm.

Türk devletinin yöneticileri Kürt halkını azınlık bile saymak istemiyor, onlara azınlık haklarını bile çok görüyorlar. Kürt halkı elbet bir azınlık değil, binlerce yıldan beri kendi ülkesi üzerinde, Kürdistan’da yaşayan 40 milyonluk bir ulus. Çözüm de bu geçeğe uygun olmalı. Eğer birlik isteniyorsa bunun biçimi iki cumhuriyetli federal bir çözümdür.

Türkiye’nin egemen güçleri hükümeti-muhalefeti, sivili-askeriyle böyle bir çözüme şu anda hazır mı? Bu da ayrı bir sorun.. Ama salt Kürt sorunu değil, Türkiye’nin Kemalizmin ve militarizmin sultasından kurtuluşu da kolay olmayacak. Hatta, ”laiklik” adı altındaki şu göstermelik sistemi bile gerçek bir laiklikle değiştirmek pek öyle kolay görünmüyor. Ne var ki, Türkiye bütün bunları yapmadan ne çağdaş, ne de demokrat olabilir; kimse kendini aldatmasın.

Bu konulardan her birinin bu anayasa değişiklik sürecinde ele alınıp daha kapsamlı biçimde tartışılması gerekir.

Yazarın önceki yazılarından:

Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 
 
PSK Bulten © 2007