PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!

Kemal Burkay

Şu günlerde, Kürt canibinde PKK’nın ateş kesmesini, ya da tümden silah bırakmasını isteyen sesler çoğaldı…

Nedeni belli bu çağrıların. Türkiye Irak sınır boyundaki son eylemlerle, asker cenazeleriyle Türk toplumu çılgınlaştıktan ya da çılgınlaştırıldıktan, sınıra yığılmış ordunun Güney Kürdistan’a yönelik saldırı ve işgal tehditleri ciddiye bindikten sonra…

12 Kürt köylüsünün ve belki yarısı Kürt 25 kadar askerin ölümüyle sonuçlanan bu eylemleri PKK mı yaptı, derin devlet mi, yoksa ikisi birden mi? Bu işin bir yanı. Zaten bu artık o kadar da önemli değil. Tamamını ya da bir bölümünü derin devlet yapsa bile PKK sahip çıkıyor. Ama  gerçekten PKK da yapmış olsa, derin devlet, militarist güçler bundan pek memnun. Ortalığı germek, fitili ateşlemek, halkı galeyana getirmek için onlardan müthiş yararlanıyorlar.

Diğer bir deyişle, kim yaparsa yapsın, bu eylemler ne Kürt halkına yarıyor, ne Türkiye’nin demokrasi güçlerine. Eylemler demokrasi ve Kürt düşmanlarına, Türkiye’nin AB üyeliği karşıtlarına, AKP’nin defterini dürüp statükoyu korumak isteyen militarist ve faşist güçlere yarıyor. Aynen 12 Mart ve 12 Eylül öncesindeki terör eylemleri gibi…

Kısacası bu eylemler tipik provokasyon.

Bu nedenle Güney Kürdistan yönetimi de dahil, birçok Kürt çevresi PKK’ya silah bırakmasını veya ateş kesmesini öneriyorlar.

Okurlarımız bilir, ben de geçmişte ve yakın dönemde birçok kez PKK’ya, yalnızca ateş kesmesi için değil, doğrudan silah bırakması, silahlı mücadeleye tümden son vermesi için çağrı yaptım. Bunun nedenlerini de yazdım. PKK’nın geçmişte ne olup olmadığı, ortaya çıkış öyküsü, bağlantıları bir yana, özellikle Öcalan yakalandıktan sonra PKK’da meydana gelen değişim, onun açısından bir silahlı mücadeleyi gereksiz kılıyordu. Apo mahkemede şiddete başvurmaktan pişman olduğunu, kendisine fırsat verilirse bunu düzelteceğini söylüyordu. Nitekim, onu izleyen günlerde ve aylarda PKK adını da, programını da terk etti. Bağımsız Kürdistan gibi, federasyon ve otonomiyi bile gereksiz buldu, hatta gericilik sayar oldu. Türk üniter devletini ve Kemalizmi savunur oldu. Demokratik cumhuriyet adı altında içi boş bir sloganı diline sakız yaptı.

Bu aşamadan sonra artık silah ne için, silahlı güç ne için?.. Zaten PKK, Apo’nun direktifiyle silahlı mücadeleyi de durdurdu. Avrupa’dan ve Güney’den PKK ekipleri gelip teslim oldular. Bir genel af çıkarılırsa silahları tümden teslim edeceklerini söylediler.

Ama Türk devleti bunu istemedi, işine gelmedi. Pek kurnazca bir seçimle, Öcalan’ı İmralı’dan yönetti, onun eliyle de PKK’yı. Bir genel af çıkarıp PKK’yı tümden dağdan indireceğine, onun mevcut güçlerini -500 kişi dışında- Güney Kürdistan’a geçirmesini istedi, orada yedekte tutmak ve Güneyli Kürtlere karşı kullanmak, ordaki özerk yönetimi sabote etmek için…

Ne yazık ki (!) bunda pek başarılı olamadı. Dağdaki komutanlar, Apo’nun, kurye avukatlar ve doğrudan telefonla yağdırdığı tüm direktiflere, tüm yırtınmalara rağmen, güneydeki Kürt kardeşlerine saldırmadılar. Belki böylesi bir ihanete artık onların da gönlü razı olmadığı, belki de kendileri bakımından intihar olacağı için…

Aradan iki-üç yıl geçmeden Türk derin devleti, militarist ve statükocu güçler içerde de yeniden PKK terörüne gerek duydular. İmralı adasındaki dört duvar arasında güvercinleşmiş Öcalan bir anda yeniden şahine döndü. PKK’nın adını ve ”itibarını” geri verdiler ve Öcalan eliyle yeniden savaş mesajları dörtbir yana ulaştı!

İşte ben, tüm bunları hep yazdım ve Türk devletinin ve Apo’nun sağlığı dışında bir şey istemez hale gelmiş olan PKK için silahlı güce ya da eylemlere gerek olmadığını söyledim. Bu tür eylemlerin yalnızca Türk militarizmine, demokrasinin ve Kürt halkının düşmanlarına yaradığını söyledim.

Ne yazık ki bu söylediklerim ne bir mürit sadakatıyla Öcalan’ı izleyen, böylece Türk derin devletinin oyununa gelen PKK kadrolarını gereği gibi etkiledi, ne de diğer Kürt çevrelerinden, Kürt aydınlarından yeterince ses çıktı. Hatta bazı ”duayen” Kürt aydınları bunu, ”PKK ile rekabetimize, onun tabanına oynadığımıza” yordular.. Türk aydınları ise bu devlet-PKK oyununu görmezden bilmezden geldiler. Bir bölüm Türk solu ise böylesi bir PKK’ya destek vermeyi devrimcilik sandı, oynanan oyuna güç kattığını göremedi.

PKK’ya ve kamuoyuna gereken uyarıyı yapmayanlardan biri de Güney Kürdistan yönetimi idi..

Şimdi ise, Türkiye’nin tehditleri ciddiye binince, yumurta kapıya dayanınca herkes konuşur oldu: PKK’ya, yeniden ateş kesmesi, hatta silah bırakması için çağrı yapan yapana. Güney Kürdistan yönetimi de bunlar arasında… Böylesi ayıp olmuyor mu? Türkiye ve İran sıkıştırmadan olacakları görüp tavır almak, PKK’yı uyarıp etkilemek daha yakışık almaz mıydı?

Öyle olunca da, belki size tuhaf gelecek ama, ben bu aşamadan sonra PKK’nın silah bırakmasına da, ateş kesmesine de karşıyım!

Hayır, Türk derin devletinin, Türk militarizminin oynadığı bu hince oyunu göremeyip, ya da bu oyunda bile bile rol alıp ortalığı bu kadar berbat ettikten sonra, neden ateş kesecekmiş ya da silah bırakacakmış?.

Zaten PKK 1993’ten beri o kadar çok ateş kesti ki artık kamuoyuna gına geldi, bu işin ciddiyeti kalmadı. Türk devleti ise hiçbir dönemde bunu ciddiye almadı, şimdi, PKK eylemlerini bahane edip içerde ve sınır ötesinde atağa hazırlanırken neden alsın?..

PKK eğer bu oyunu bile bile oynuyorsa –ki bence öyledir- zaten yapacak bir şey yok, eteşkes çağrıları da ”silah bırak” demek de boşuna. Yok eğer PKK’nın bu işe bağımsızca karar verdiği kanısında isek, yani PKK yaptıklarının doğru olduğuna inanıyor ve kendi iradesiyle yapıyorsa, o zaman neden silahları sustursun? ”Demokratik cumhuriyet ve de kültürel haklar” için, ”ekolojik toplum” için, ”Türk üniter devleti ve Kemalizm” için ve hatta ”demokratik konfederalizm” denen yamalı bohça ve içi boş ucube için sonuna kadar savaşmalı; ateşkes için de silah bırakması için de hiçbir neden yok!

Savaşacaksa da buyursun Kuzey Kürdistan’a geçsin, tüm güçlerini oraya geçirsin. Güney’de işi ne?

Güney Kürdistan’da federal türden bir özerk yönetim var; Kürt halkı, serbest genel seçimler yoluyla oluşan kendi parlamentosu ve hükümetiyle, yani demokratik biçimde kendisini yönetiyor, orada kendisine yeni, özgür bir yaşam kuruyor. Üniversiteler, gezeteler, TV’ler dahil, tüm kültürel haklarına sahip; Kürtçe resmi dil… Güney’in PKK’ya ihtiyacı yok. Gölge etmesin, başka ihsan istemez!

Evet, PKK, Güney Kürdistan’da üslenip oradan Türkiye’ye ve ve İran’a karşı kışkırtıcı eylemler koyup bu iki ülkenin, Güney’deki Kürt yönetimine saldırmak ve Kürt halkının bu parçadaki kazanımlarını da ortadan kaldırmak için kendilerine fırsat vereceğine, buyursun, kendi asıl mücadele alanına, Kuzey Kürdistan’a geçsin. Orada eğer Kürt halkı destek veriyorsa, verecek gücü kalmışsa, adam gibi, yani bir partizan gücü nasıl savaşırsa ona uygun savaşsın…

PKK çoktandır ki, ”barış” adı altında ateş kesiyor, içerdeki (Kuzey Kürdistan’daki) bir miktar gerillasını dağlarda hareketsiz tutuyor. Türk ordusu, polisi ise ateşkes filan tanımıyor, dağlardaki eylem yapmayan, bekleşen partizanların üzerine üzerine gidiyor, onları adeta canlı hedef yapıyor, ikide bir, ”şu kadar terörist öldürdük, bu kadar terörist öldürdük!” diye övünüyor. Bununla yetinmeyip cenazelerine bile saygı göstermiyor. Bununla da yetinmiyor, kentlerdeki protesto eylemlerinde bile acımasızca kan döküyor; hatta evlerinin kapısındaki balkonundaki 7- 12 yaşında çocukların bile bedenini kurşunla dolduruyor…

Partizan savaşacaksa böyle savaşmaz; ateşkes, barış filan tanımayan acımasız, zorba bir yönetimin karşısında böyle eli kolu bağlı durmaz. PKK şefleri de çok iyi bilirler ki partizan sürekli hareket ve eylem halinde olur.

Bu nedenle eğer PKK liderlerini suçlaması gereken birileri varsa o da en başta Kürt halkıdır, kendi çocuklarını acımasız Türk militarizminin karşısında böylesine eli kolu bağlı bir canlı hedefe dönüştürdüğü için... Bu genç insanların da hayatı hayattır.

Evet ben, PKK’yı, eğer ciddiyse, eğer Türk devletinin elinde bir oyuncak, bir provokasyon aracı değilse, adam gibi, doğru dürüst savaşmaya çağırıyorum. Savaş alanı ise Kuzey Kürdistan’dır..

Böyle bir durumda ben şahsen kendilerine destek veririm!

PKK’nın, işleri bu kadar berbat ettikten sonra ateş kesmeye de, silah bırakmaya da hakkı yok!

Sevgili okurlar, belki şaşırdınız, ”PKK silah bırakmasın” gibi bir sözü benden beklemiyordunuz. Ama endişelenmeyin, PKK bu konuda ne beni dinler, ne de başkalarını. O İmralı’daki Öcalan’ı dinler, Öcalan ise Genelkurmay’ın adamlarını…

Sonuç olarak Türk Genelkurmayı istemedikçe PKK silah bırakmaz... Genelkurmay’ın ise en korktuğu şeylerden biri silahların susmasıdır.

Bu nedenle, Genelkurmay güdümlü PKK ne silahları bırakacak, ne de kuralına göre, doğru dürüst savaşacaktır. Onun kaderi de Türk militarizminin kaderine bağlı. Bu ikisi birbirine hayat veriyorlar.

Bunu en iyi Büyükanıt Paşa bilir ve bu oyun daha epey sürer...

Yazarın önceki yazılarından:

Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2007