PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
Toplum kriz değil, çözüm bekliyor (*)

Kemal Burkay

12 Haziran seçimlerinin sonuçları kamuoyunda oldukça iyimserlik yaratmıştı. Yüzde 50 oy alan ve 326 parlamenter çıkaran AK Parti, başta Kürt sorununun çözümü ve daha ileri bir demokrasi yönünde toplumun gerek duyduğu ve beklediği reformları yapmak için gereken desteği bulmuştu. CHP de, Ergenekon’a ilişkin tavrını sürdürmesine, hatta bu seçimde bu davadan yargılanan kişileri aday göstermesine rağmen, yeni lideri Kılıçdaroğlu’nun ağzından ilk kez, Kürt sorununa ilişkin inkarcı, statükocu tavrını esnetmiş, çözümden söz etmiş, demokratikleşme yönünde sözler vermişti. 36 bağımsız adayını seçtirme başarısını gösteren BDP de –geçmişte parlamentoda beklenen etkinliği göstermemiş, hatta kimi demokratikleşme adımlarına destek olacağına köstek olmuş olsa da- bu kez hem Kürt sorununun çözümü, hem de bir bütün olarak demokratikleşme yönünde önerici ve destek olabilir, olumlu ve etkin bir rol oynayabilirdi.  

Ne yazık ki bu olumlu ortam çok sürmedi. Aradan daha birkaç gün geçmeden ciddi bir krizle karşı karşıya kaldık. BDP, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesini ve KCK davasında tutuklu olan beş arkadaşlarının seçildikleri halde tahliye edilmemesini gerekçe göstererek parlamentoyu boykot etti. CHP ise benzer biçimde, Ergenekon davasından yargılanan iki arkadaşlarının seçildikleri halde tahliye edilmemelerini gerekçe göstererek, meclise gelse bile, yemin etmedi. Boykotun bir başka biçimi olan bu durum da halen devam ediyor.

Ben, söz konusu boykot olayına ilişkin olarak CHP ile BDP’nin tavır ve tutumları arasında, soruna salt hukuk açısından yaklaşsak bile, ciddi bir fark olduğu kanısındayım. BDP, benim de öteden beri eleştirilerime hedef olan ciddi yanlışları, zaafları olsa da, Kürtler adına siyaset yapan bir örgüt olarak, hak ve özgürlük isteyen taraftadır. Onun şu anda karşılaştığı durum, yıllar yılıdır Kürt halkının ve ona sözcü olan aydınların ve örgütlerin karşılaştığı nice baskı ve engelin yeni örnekleridir. Hatip Dicle’nin ve KCK davasından yargılananların durumuna öncelikle bu açıdan bakmak gerek.

Evet, mevcut yasalar KCK örgütlenmesini suç sayabilir. Söz konusu kişiler bu nedenle tutuklanmış ve yargılanıyor olabilirler. Hatip Dicle için de kesinleşmiş bir hüküm olduğundan söz edilebilir. Sonuç olarak “yasalar böyle emrediyor,” denebilir. Ama bu yasalar Kuran ayetleri değildir. Onları bu ülkeyi yönetenler koydu. Ayrıca onlar adil de değildir; Kürtleri veya toplumun bir bütün olarak değişim ve demokrasi isteyen kesimlerini engellemek için konmuştur. Eğer hukukun birincil değeri ve özü hak ve özgürlükleri korumaksa, işlevi hak ve özgürlükleri engellemek ve baskı rejimini sürdümek olan, pek çok durumda düşünce açıklamayı bile terör suçu sayan bu tür yasalar hiç de hukukla bağdaşmaz. Haktan hukuktan söz edenlerin de bu tür engelleri ortadan kaldırmak için çaba göstermesi, en azından bu yönde irade beyan etmesi, güven vermesi gerekir.

Bu nedenle ben BDP’lilerin buna ilişkin tepkilerini haklı buluyorum. Öte yandan, bunun yöntemi parlamentoyu boykot olmamalı. Şu aşamada boykot türü bir protesto kamuoyu yaratmaya ve hükümeti etkilemeye yönelik bir çaba olsa bile, tek başına sonuç veremez. Hele bir aşamadan sonra sürdürülmesi yarar yerine zarar verir, demokratik süreci kilitler, gerginliğe ve kaosa yol açar. Kanımca BDP’lilere düşen parlamentoya girip yemin etmek ve bundan böyle, söz konusu ırkçı, onur kırıcı yeminin değiştirilmesi veya tümden kaldırılması dahil, hem yeni ve çağdaş standartlarda demokratik bir anayasanının yapılması, hem de bir bütün olarak demokratikleşme yönünde adımlar atılması için önerici, yapıcı ve etkin olmaktır. Yoksa, “şu şu olmazsa ben oynamam”  gibi dayatmacı bir tavır, kişileri de örgütleri de maraza çıkaran huysuz çocuk durumuna düşürür.

CHP’nin durumuna gelince, CHP’nin daha baştan listelerinde Ergenekon davasından yargılanan kişilere yer vermesi, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının seçim döneminde dile getirdikleri, Kürt sorunu, değişim ve demokrasi yönündeki kimi mesajların inandırıcı olmasını büyük ölçüde engelledi. Ergenekon davası herhangi bir dava değil. Ergenekon, daha fazla hak ve özgürlük isteyenlerin, baskılara karşı çıkanların değil, tersine, toplumda hak ve özgürlük istemlerini, demokrasi yönündeki mücadeleyi engellemek, bastırmak isteyenlerin kurdukları bir örgüt. Geçmişinde nice provokasyon, nice kanlı eylem var. O, darbecilerin, militarizmin  hizmetinde bir örgüt.

Baykal’ın Ergenekon avukatlığı gibi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Şu Ergenekon örgütü nerde, gösterin de üyesi olayım!” biçimindeki alaylı sözleri de, bu örgütü yok saymaya, yaptıklarını bilmezden gelmeye ve aklamaya yönelik çok talihsiz bir açıklamaydı. Bu her şeyden önce, arkasında Ergenekon örgütünün (daha önceleri kamuoyuna yansıyan adıyla Kontrgerilla’nın) bulunduğu Maraş, Malatya, Pazarcık, Çorum, Sivas, Gazi Mahallesi katliamları ve bunun gibi nice provokasyonların kurbanlarına; Alevilere, Kürtlere, toplumun sol güçlerine ve aydınlara karşı sorumsuzca sözlerdi.

Ama siyaset işte böylesine ilginç ve garip...  Bu ülkede siyaset sahnesinde kurbanlarla katillerin yana yana geldikleri çok görüldü ve bugün yaşadıklarımız da tipik olarak bu türden...

CHP’nin, demokratik kamuoyunun duygu ve düşüncelerini adeta kaale almaksızın Ergenekon sanıklarını aday gösterip parlamentoya taşıma, böylece yargıdan kurtarma ve aklama çabası yetmiyormuş gibi, şimdi onların tahliye edilmemesini gerekçe göstererek yemin boykotuna yönelmesi, parlamento çalışmalarına katılmayı onların serbest bırakılması şartına bağlaması, daha da olumsuz bir durum yaratmıştır. Bu dayatmacı bir tutumdur ve parlamentoyu kitlemeye yöneliktir.

CHP’nin bundan beklediği gerçekte bir çözüm müdür, yoksa çözümsüzlük mü? Kılıçdaroğlu’nun bunu bir demokrasi mücadelesi gibi sunmaya kalkışması inandırıcı olmadığı gibi komik kaçıyor. Ergenekoncu kesimin, Balyoz davasından yargılananların, yani darbecilerin bundan çok memnun olduklarına kuşku yok. Onların bekledikleri yeni bir anayasa veya demokratikleşme ve barış yönünde adımlar değil, bunun tam tersi. Kurtların dumanlı havayı sevmesi gibi, onların istedikleri de kaos.

Ama kitlelerin istemi bu değil. Kitlelerin istemi yeni ve çağdaş standartlarda bir anayasa, Kürt sorununun çözümü, ülkeye barışın gelmesi, demokrasinin sınırlarının genişlemesi, AB ile bütünleşme yönünde yeni ve ciddi adımlar...  Bu ise parlamentoyu kitlemekle ve kaos yaratmakla sağlanamaz.

Bir yandan mevcut siyasi aktörlerin yanlış tutumlarının, öte yandan türlü tuzaklarla dolu bir labirenti andıran şu andaki köhne sistemin yol açtığı bu kriz nasıl aşılacak? Bunu aşmak da yine siyasi aktörlere, en başta da son seçimlerden yüzde 50 gibi yüksek bir kamuoyu desteği almış olan AK Parti’ye ve onun lideri Erdoğan’a düşüyor.

Sayın Erdoğan ve arkadaşları ise, ne yazık ki şu ana kadar sorunun çözümüne elverir bir diyalog ortamı yaratabilmiş değiller. “Sorunların çözümü parlamentoda” demek düğümü çözmeye yetmez. Hele hele, “tükürdüklerini yalayacaklar” biçimindeki itici bir dil ve üslup, ya da “15 Temmuza kadar gelip yemin etmezlerse üyelikleri düşecek gibi” bir tehditle de kriz aşılmaz. Bu tutum yeni gerginliklere yol açar ve sorunu büyütür.

Seçimden yüzde 50 seçmen desteğiyle çıkmış ve kendine güven duyan AK Parti’nin muhataplarına karşı  böylesine hırçın bir dil kullanması için neden yoktur. AK Parti sözcülerinin, eğer amaç sorunları çözmekse, her şeye rağmen daha yumuşak ve kucaklayıcı bir dil kullanmaları gerektiği kanısındayım.

İşin burasında akla şu soru gelebilir: Çok mu iyimserim? Gerek Kürt sorununun çözümü, gerekse bir bütün olarak ülkenin demokratikleşmesi konusunda AK Parti’den çok şey mi bekliyorum?

Doğrusu fazlaca iyimser değilim ve AK Partinin ilk iktidara geldiği günden beri de, bu partinin yapabilecekleriyle ilgili olarak fazlaca iyimser olmadım. Ama önyargılı da olmadım. Attıkları her olumlu, ileri adıma destek verdim, olumsuz tutum ve uygulamaları gördüğümde ise eleştirdim.

Daha baştan şunu söyledim: AK Parti ciddi, somut, köklü bir değişim ve demokratikleşme projesiyle yola çıkmış değil. Böylesi bir birikimi yok. Buna rağmen, ulusal ve uluslararası etkenlerle değişim süreci Türkiye’nin kapısına dayanmıştır. Tarih bazen siyasi partilerin ve liderlerin önüne bu fırsatları çıkarır. Onlar bu firsatlara uygun davranırlarsa başarırlar ve adları tarihe geçer. Charles de Gaulle bunlardan biriydi. İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgaline karşı direniş savaşı içinde parlayan bir Fransız komutandı. Çok sonraları Cezayir sorununu çözmek de ona nasip oldu. De Gaulle, bizzat Fransız ordusu içindeki çözüm karşıtı generallerin –ki bunlar çözümü engellemek için Paris üzerine yürüdüler-tehditlerini göğüsleyerek, onlara karşı Fransız halkını yanına çağırarak bu engelleri aştı ve Cezayir halkına özgürlük tanıyarak bu sorunu çözdü, savaşı bitirdi. Kuşku yok ki Fransa’nın yararına olan da buldu.

Bir başka örnek Güney Afrika’dır. Güney Afrika’daki beyaz azınlık rejimi, yıllar yılı siyah halka karşı ünlü apartheid (ırk ayrımı) politikasını yürüttü ve savaştı. Tüm dünyada lanetlenir hale gelen bu rejimin başındaki Ulusal Parti’nin ve onun lideri De Klerk’in beyazlar bakımından sorunu çözen taraf olacağı, günün birinde siyah halkın temsilcileriyle anlaşıp demokratik bir rejimin yolunu açacağı kimin aklına gelirdi? Ama bütün bunlar oldu işte.

Bizim ülkemizde de koşullar çözümü dayatıyor. Kürt-Türk, ülke halkının büyük çoğunluğunun beklentisi budur. Uluslararası planda dünyada barış ve demokrasi isteyen dostlarımızın beklentisi de budur. Sağduyu bunu gerektiriyor. Öyle olunca, neden geçmiş hükümetlere göre Kürt sorunu konusunda daha esnek, daha anlayışlı olan, belli somut adımlar da atan AK Parti hükümeti bu yönde daha ileri adımlar atmasın? Üstelik bu tür adımları atmak parti olarak onun da, temsil ettiği kitlelerin de yararına. Ülkenin ve toplumun çıkarlarının çözümde ve barışta olduğunu kavrayan, vicdan sahibi ve sorumluluk duyan herkese de bunun için hükümete ve muhalefete çağrı yapmak ve bu doğrultuda atılacak adımlara destek olmak düşer.

---------------------------------------------

(*) Daha önceki günlerde yazılmış olan bu yazı Star Gazetesi’nin 10 Temmuz tarihli “Açık Görüş” ekinde yayımlandı.

Yazarın önceki yazılarından:

Z E W A C
Stokholm manzaraları
Değişim; Kelebek mi, yoksa hamam böceği mi?
Sûrîye çawa ji şer û şewatê xilas be?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
4. Bölüm Bu düğüm nasıl çözülecek?

Ulusal güçlerin birliği üzerine
3. Bölüm: HAK-PAR neden yanlış yaptı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
2. Bölüm: HAK-PAR hangi koşullarda ve neden ortaya çıktı?
Ulusal güçlerin birliği üzerine
1. Bölüm: Geçmişe bir bakalım
Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler-2 (*)
Darbeden umut kesilmez!
HAK-PAR’a yazık edildi
Arap-İslam dünyasında esen değişim rüzgârı
Siyasetin dikeni ve gülü
Kürtler duymadan... (Kamuoyuna açıklama...)
Yurda dönüş...
Doğru yolda olmak mı önemli,
yanlış bir yolda çok olmak mı?
Geçmişten Bir Sayfa – 2  AGİK Kopenhag Toplantısı
Geçmişten Bir Sayfa – 2
Adaletin perişanlığı ve Hizbullah olayı
Özgür olmadıktan sonra vatandaşlığın önemi ne?
Bir protesto yazısı
Kurban Bayramı, Gizli Anayasa, Irak’ın içişleri vs…
HES’ler; Önce insan ve doğa mı, yoksa para mı?
Dışardan Türkiye manzaraları
Cumhuriyetin 87. yılında ilginç Türkiye manzaraları
Wek rexne li ser pêşangeha Bottropê
Bottrop’ta, 4. Kürt Kitapları Fuarı’nda
Anadilde eğitime bile karşı çıkanlar
Kürt sorununu nasıl çözecek?
Barışa ve demokrasiye susamışız
Boykot haklıdır
Anadilde eğitim anasütümüz kadar helaldır
Kurdun sevdiği dumanlı havalar
Referandumla iyi bir rüzgar yakaladık
Kılıçdaroğlu ve yanlış tarafta duranlar…
Kim kime karşı, kim kime rakip?
3. bölüm
Niçin PKK ve Öcalan üstüne yazıyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
2. Bölüm
Siyasetten ne bekliyorum?
Kim kime karşı, kim kime rakip?
”Demokratik Özerklik” üzerine
Siyam İkizleri: Derin Devlet ve PKK
Militarist-faşist güçlerin son çırpınışları
Biz hiç susmadık;Ama bizi görüp duymadınız…
Kimlik sorunu- 3
Kadın sorunu ve sosyalizm
Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

  

 
PSK Bulten © 2010