PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

3 Ekim Sonrası..

Mesud Tek

Bu satırlar yazıldığında, olağanüstü toplantıda biraraya gelen AB üyesi ülkeleri dışişleri bakanlarının Türkiye’ye ilişkin kararı henüz açıklanmamıştı. Ama göründüğü kadarıyla Avusturya “engel”i aşılacak ve Türkiye Lüksemburg’da kurulu olan görüşme masasına oturacak ve görüşmeler süreci başlayacak. Yani konuya ilişkin olarak yapılan yorumların da ortaya koyduğu gibi, dananın kuyruğu kopacak.

Kuşkusuz dananın kuyruğu kopmasına kopacak, ama fırtına hemen dinmeyecek. Görüşme masasına oturulmasıyla sorunlar sihirli bir değnek değmişcesine hemen çözülmeyecek. Mümkündür ki, kendini değişim ve AB karşıtlığı, Kürtlerin özgürlüğüne düşmanlık biçiminde ortaya koyan, militarist, gerici-şoven, sözde solcusu ve faşistinden kemalistine kadar bilumum tutucu ve gerici güçleri içinde barındıran Kızılelma koalisyonu, tabiati gereği daha da saldırganlaşacak.

Ama yine de Türkiye’de, bir çok alanda “artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.” Çünkü görüşmelerin başlamasıyla birlikte, Türkiye’yi ve Kürdistan’ı derinden etkilemeye aday yeni bir süreç de başlayacak.

Bir kere Türkiye, (çözmediğine göre) kendi Kürt sorunuyla görüşme masasına oturmak zorunda. Bu ise Kürt sorununun da görüşme gündeminde yer almasına yol açacak, AB’yi sorunun aktif taraflarından biri haline getirecektir.

Öte yandan Türkiye’nin, AB’ye uyum süreci olarak da değerlendirilen görüşmelerden başarılı çıkması, ezberini bozmadan mümkün değil. Çünkü görüşmelerde Türkiye’nin uymak zorunda kalacağı AB’nin ilke ve normların kendisi değil, bu norm ve ilkelerin ne zaman ve nasıl uygulanacağı konuşulacak.

AB’nin siyasal, sosyal, ekonomik yaşamın tüm yönlerine ilişkin ilke ve normları ise biliniyor: hukukun üstünlüğü, demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler, azınlık haklarına saygı, insan haklarının korunması vb..

Görüldüğü gibi sözkonusu ilke ve normlar Kürt sorunuyla da yakından ilgili. Ve hayata geçirilmeleri, uygulanmaları halinde, sorunun köklü çözümünde azımsanmayacak bir etkiye sahipler.

Türkiye, gerçekleştirilen ama hayata geçirilmeyen kısmi reformlarla AB’ye uyum sağlayabileceğini düşünüyorsa, yanılıyor. Örneğin devleti ve “devleti korumak için işlenen suçları” kollayan yapı korundukça, varolan siyasi partiler yasası ve seçim barajı değişmedikçe Türkiye’nin AB’ye uyum sağlaması mümkün değil. Ve ayrıca Türkiye geçmişte yaptığı gibi jeopolitik durumunu ileri sürerek bazı eksikliklerinin görmezden gelinmesini talep edemez artık. Bu anlamda Türkiye için deniz bitmiştir.

Kısacası Türkiye AB’ye üye olmak istiyorsa şaffaflaşmak, azınlıkların haklarına saygılı, insan haklarının eksiksiz uygulandığı demokratik bir ülke olmak zorunda. Aksi durumda Türkiye Avrupalılaşmaz, Avrupa Türkiyelileşir. Ki Avrupa kamuoyunun bunu kabul edeceği düşünülemez bile..

AB’ye uyum sürecinde legal mücadelenin, diyaloğun, barışçıl yol ve yöntemlerin ön plana çıkacağını, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütleriyle meslek odaları, vakıflar ve kültür kurumlarının önem ve insiyatifinin giderek artacağını söylemek için allemeyi cihan olmak gerekmez.

3 Ekime kadar geçen süreçte, AB ve Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ortak bir tavır geliştiremeyen Kürt ulusal muhalefeti, hiç olmazsa 3 Ekimden sonra bunu gerçekleştirmeli, uyum sürecinde tek bir ses olmalıdır.

Uyum sürecinde öne çıkması ve etkilerinin giderek artması beklenen kurum ve kuruluşları birlikte güçlendirerek, ortaklaşa yeni kurumlar oluşturarak sürece müdahale etmek, Kürt ulusal muhalefetinin önündeki en önemli görevlerden birisidir.

Ancak böylelikle AB ile görüşme sürecinden yararlanarak halkımızın özgürlük mücadelesini geliştirebilir, zafere bir adım daha yaklaşmış oluruz.

“Ya 3 Ekimde görüşmeler başlamazsa?” diye düşünülebilir.

TC Başbakanı Erdoğan sık sık “Kopenhag Kriterlerini Ankara Kriterleri yapar yolumuza devam ederiz” diyor. Kopenhag Kriterleri Ankara Kriterleri olur mu, olursa nasıl olur?.. Bu ayrı bir konu.

Ama hiç kuşku yok ki Kürtlerin özgürlük mücadelesi, “kriterler”in adına ve varlığına bağlı olmaksızın sürecektir.

Kopenhag Kriterleri’nin uygulandığı bir Türkiye’yi tercih etmemiz ise, bu kriterlerin Kürt sorununu çözeceğinden değil, çözümünü kolaylaştıracağındandır.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2005