PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Londra Ve Kerkük
Mesud Tek

Bugünlerde adından en çok bahsedilen kentlerin başında Londra ve Kerkük geliyor. Son terör saldırısından sonra tüm dünya Londra’dan bahsediyor. Kerkük ise son günlerde bölgenin, özellikle Irak ve komşularının dilinden düşmüyor.

Çok anılan bu iki kent arasında tarihten gelen belirli bir ilişki var.

Günümüz Irak’ının en önemli meselelerinden biri olan Kerkük sorununun ortaya çıkmasında, çözümsüz kalıp bugüne kadar sarkmasında Londa’nın etkisi bir hayli fazla. Deyim yerindeyse Kerkük’ün kaderi önemli oranda Londra tarafından çizildi.

Emperyalist çıkarları doğrultusunda Irak’da kendine bağlı bir Arap devleti oluşturan ve zengin petrol yataklarının bulunduğu Kerkük’ü de bu devlete bağlamak için, Türk sömürgecilerle amansız bir mücadeleye giren İngiltere, sadece bu kentin değil aynı zamanda Kürdistan’ın kaderinde etkili oldu.

Kürdistan’ın bir kez daha parçalanıp bölünmesine neden olan Lozan Anlaşması’nın altında imzası bulunan Londra, Kerkük’ün Arapların denetiminde kalması için “Kürdistan Meliki” ilan edip tanıdıği Şeyh Mahmud Berzenci ile savaşmaktan çekinmedi.

Londra, sadece Kerkük’ün değil, tüm Güney Kürdistan’ın Arap Irak devleti sınırları içinde kalması için, özgürlükleri için silaha başvuran Kürtlerin başına havadan bombalar yağdırdı, Kürt köylerini yerle bir etti.

Irak krallığının bağımsızlaşıp cumhuriyet haline gelmesinden sonra, yani İngiltere’ye bağımlı olmaktan çıktıktan sonra da Londra’nın Kerkük’e etkisi devam etti. Arap milliyetciliğinin, iktidara tamamiyle hakim olmasını takiben Kerkük’de başlattığı “Araplaştırma” politikasına karşı sessiz kalan Londra, Baas diktatörlüğüyle iyi ilişkiler kurdu ve bu ilişkilerini uzun yıllar sürdürdü.

Sadece Kürdistan’da değil. Londra, bencil ve emperyalist çıkarları uğruna, halkın taleplerini dikkate almadan, Ortadoğu’da, cetvel ile çizer gibi sınırları belirledi. Başta ABD olmak üzere öteki emperyalist ve değişim karşıtı devletlerle birlikte, özgürlük ve demokrasi yanlısı güçlere karşı gerici diktatörlüklerin ayakta kalması için ne gerekiyorsa yaptı. Sovyetler Birliği’nin bölgeye etkisini önlemek amacıyla “yeşil kuşak” politikasına destek oldu.

İşte tüm bu ve benzeri uygulamaların yarattığı bataklıktan beslenen El Kaide terör örgütünün “Londra gazası”, Afrika’nın sorunları, küresel ısınma ve benzeri gündem maddeleriyle toplanan G-8’ler zirvesini, bir anda güvenlik zirvesine dönüştürdü.

Ve zirveden beklendiği gibi teröre karşı işbirliği ve güvenlik önlemlerinin artırılması kararı da çıktı. Londra saldırılarına “oh, iyi olmuş, korku, ölüm neymiş biraz da onlar anlasınlar” diyen, hastalıklar ve cehaletle yüzyüze olan yoksul kitlelerin durumunu düzeltmek amacıyla, yaratılan değerlerin daha fazla paylaşımı, cahaleti, salgın hastalıkları yenmek için uluslararası çaba, değişim ve demokrasi yanlısı güçlerin aktif bir biçimde desteklenmesi ve benzeri konular ikinci plana itildi.

Kerkük de Londra’yı kana bulayan teröristlerin eylem alanları arasında. Sadece El kaide ve Irak’daki uzantıları olsa yine iyi. Komşu devletler ve onların tehdit ve çabaları da işin tuzu biberi..

Güney Kürdistan’da her iki hükümetin birleştirilmesi çalışmalarıyla, Kürdistan Parlamentosu ve Bırayeti Listesi’nin çoğunluğu oluşturduğu Kerkük İl Encümeni’nin faaliyete geçmesiyle birlikte, Kerkük sorununun çözülmesini engellemeye yönelik çabalar da giderek artıyor.  

El kaide ve uzantılarının Güney Kürdistan’da istikrarsızlık yaratmak amacıyla gerçekleştirdikleri intihar saldırılarının yanısıra, Sunni Arapların yoğun olduğu bölgelerdeki camilerde, peşmergeleri öldürmenin helal olduğunu söyleyen vaazlar verilmeye başlandı.

Irak petrollerinin yüzde kırkına sahip Kerkük’ün eski durumuna dönüp Kürtlerin denetimine geçmesini istemeyen “dost ve müttefik” Irak Başbakanı Caferi’nin çektiği numaralar,  Kerkük’de bozulan idari ve demografik yapıyı eski durumuna döndürülmesini öngören 58. Madde’nin uygulanması amacıyla oluşturulan komisyonun çalışmalarını engellemeler, El Kaide’nin yanlız olmadığını gösteriyor.

Sadece bunlar değil.

Mam Celal Talabani ve Mesud Barzani’nin Kerkük konusunda birlikte insiyatif almaları, Kürdistan Parlamentosu’nun konuya ilişkin israrı ve Bırayeti Listesi’nin 58. Maddeyi hayata geçirme görevine talip olması, TC’nin kontrolündeki Türkmen Cephesi’ni harekete geçirdi.

Türkmenlerin, Mesud Barzani ve Mam Celal Talabani’nin, sürgün edilen Kerküklülerin, Anayasa’nın kabülünden önce evlerine dönebilecekleri doğrultusundaki beyanlarını protesto etmek amacıyla Kerkük’de düzenledikleri eyleme katılanların attıkları sloganlar, yaptıkları kurt işareti, taşıdıkları bozkurt bayrakları, olası saldırı ve provokasyonların habercisidir. Kerkük ve çevresinde Türk yapımı silah, mühimmat ve patlayıcıların ele geçirilmesi, Türk devletinin bölgeye yönelik planlarının ipuçlarıdır.

Irak’da federasyon ve demokrasi sürecinin başarısı aynı zamanda Kerkük sorununun çözümüne de bağlıdır. Demokrasinin yerleştiği ve sorunlarını çözmüş federal bir Irak, Ortadoğu’daki değişim ve demokrasi çabalarına büyük bir ivme kazandıracak, son olarak Londra’yı kana bulayan El kaide ve benzeri örgütlere yaşamı dar edecektir.

Bu nedenle eger Londra gerçekten El kaide ve benzeri karşısında kendini güvende hissetmek istiyorsa, Kürtlerden kopartıp Araplara bağladığı ve böyle yapmakla Araplaştırılmasına yardımcı olduğu Kerkük’ün, eski haline dönmesi için çaba sarfetmeli; Kürtleri desteklemelidir.

Bu, onun için aynı zamanda bir ahlaki sorundur da... 

Yazarın önceki yazılarından

“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 

 
 
PSK Bulten © 2005