PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Ankara Kriterleri-2

Mesud Tek

Hatırlayalım.

Avrupa Birliği (AB) karşıtı ırkçı-şoven ve milliyetçi güçler, Kopenhag Kriterleri’ni ülkenin birliği ve bütünlüğü için tehlikeli buluyorlardı.

Şimdi de buluyorlar..

Bu nedenle, AB’nin istediği bazı reformları kağıt üzerinde de olsa gerçekleştiren hükümeti, “ülkenin birlik ve bütünlüğünü zayıflatacak adımları atmayın, ne yapsanız da AB Türkiye’yi üyeliğe kabul etmeyecek” deyip eleştiriyorlar, Kopenhag Kriterleri’nin uygulanmasına karşı çıkıyorlardı.

Bugün de öyleler...

Kasımpaşalı Recep de onların bu söylemlerine karşılık, “AB bizi üye olarak almazsa Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri yapar ve yolumuza devam ederiz” diyordu.

AB Zirvesinde, Komisyon tarafından hazırlanan ve birlik üyesi ülkelerin dışişleri bakanları tarafından da onaylanan Rapor’un kabul edilmesiyle birlikte, Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevirmenin zamanı geldi, çattı.

İşe 301. Maddeyi değiştirmekle, PKK’nin ilan ettiği tek yanlı ateşkesle yumuşayan ortamın devamını sağlamaya yönelik adımları atmakla, Türkiye’nin, liman ve havaalanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti’ne açmasını takiben, AB tarafından gündeme getirileceğinden kuşku duyulmayan Kürtlerin ulusal, demokratik ve kültürel taleplerini karşılamakla başlayabilirler.

Bakalım, Erdoğan ve hükümeti ne yapacaklar?

Sözlerinde mi duracaklar, yoksa tükürdüklerini yalayacaklar mı?

AKP’nin proğramı, değişim ve demokrasi konusundaki dar ufku bir yana.

AB zirvesi öncesi ve sonrasında yaşanan bazı gelişmelerle, Erdoğan ve hükümetinin bu gelişmeler karşısındaki tavrı, ikinci şıkkın gerçekleşeceğini, yani Erdoğan’ın tükürdüğünü yalayacağını, Kızılelmacıların değirmenine su taşıyarak kendi sonunu da hazırlayacağını ortaya koyuyor.

301. Maddenin değiştirilmesi gerektiğine “ikna” olan, ama değişim için kılını dahi kıpırdartmayan AKP hükümeti, gerekçe olarak “301 Maddenin değiştirilmesinden yana olan sivil toplum örgütlerinin, kurum ve kuruluşların önerilerini bekliyoruz” diyordu!..

Şimdi 301. Maddeyi değiştirmenin tam zamanı.

AKP hükümeti inandırıcı olmak istiyorsa, sivil toplum örgütlerinin önerilerini beklemeden, 301. Maddeyi yapılan eleştiriler doğrultusunda değiştirir.

Ama, başta Kürt yurtsever ve demokratları olmak üzere, barış, demokrasi ve değişim yanlılarının talep ve önerilerine kulaklarını tıkayan AKP hükümetinin bu adımı atmayacağı kesin.

Biliyoruz ki hükümetin beklediği sivil toplum örgütlerinin önerileri değil, AB Zirvesi kararlarıydı.

Çünkü, Kıbrıs nedeniyle ilişkilerin limonileşeceğinden emin olan Erdoğan hükümeti, 301. Maddeyi değiştirerek ırkçı, şoven ve militaristleri rahatsız etmek, şimşeklerini üzerine çekmek istemiyordu.

Erdoğan ve şurekasının Kıbrıs nedeniyle yaşanan son gerginlikte sergildikleri bazı tavırları da, onların ne kadar tutarsız ve ikiyüzlü olduğunu gösteriyor.

Başbakan, hükümetinin Kıbrıs konusundaki son atağına yönelik eleştirilerde bulunan sivilleri topa tutarken, en ağır eleştiriyi yapan memuru Genelkurmay Başkanı karşısında dut yemiş bülbüle dönüyor.

“Bizimle görüşülseydi, Kıbrıs konusunda yapılan önerilerin devlet politikasından sapma olduğunu söylerdik” diyerek siyaset kitabının tam ortasından konuşan Büyükanıt karşısında gıkı bile çıkmayan Erdoğan’ın, bu anlayışla Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevireceğine ancak saflar inanırlar.

AB’nin, askerin siyasetteki etkinliğinin kırılmasına yönelik istemlerine kulağını tıkayan, arkasında güçlü AB rüzgarları olduğu halde generallerin bir dediğini iki etmeyen Erdoğan ve hükümetinin, Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevirir, yolumuza devam ederiz” söylemine kargalar bile güler.

Turban nedeniyle yeri ğöğü bir birine katan AKP’li Meclis Başkanı Arınç’ın, 50 aşkın seçilmiş belediye başkanları ve Kürdistan’da en çok oyu almış bir partinin yöneticileriyle görüşmeyi kabul etmemesi, Ankara Kriterleri’nin ne menem bir şey olacağını bir kez daha ortaya koyuyor.

Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde söyledikleri de, Ankara Kriterleri’nin biz Kürtler açısından nasıl işleyeceğini gözler önüne seriyor.

TC Başbakanı bir soru üzerine, “Türkiye’de Kürtlerin hak diye bir sorunu yok. Türkiye’nin batısındaki veya diğer etnik unsurlar hangi haklara sahipse aynı haklara sahipler” diyor.

Şu anda Türkiye’de Kürtçe resmi dil olmadığına, anadil olarak eğitimde kullanılmadığına, radyo ve televizyonlarda şartsız-şurtsuz Kürtçe yayın yapılmadığına, Kürt partileri özgürce örgütlenip çalışma yapamadıklarına göre, “Türklerle Kürtler aynı haklara sahiptir” diyen Erdoğan, uluslararası kamuoyunun gözüne baka baka yalan söylemekle kalmıyor.

Resmi ideolojinin sadık bir uygulayıcısı oduğunu bir kez daha gösteriyor.

Uzatmaya gerek yok.

Kopenhag Kriterlerini Ankara Kriterlerine çevirmeye, Türkiye’yi demokrasi ve değişim yoluna sokmaya ne AKP’nin nefesi yeter, ne de AKP bunu canı gönülden istiyor.

Yaşanan son gelişmelerle bir kez daha açığa çıktı ki, bu işi ancak barış, özgürlük, değişim ve demokrasiden yana olanlar başarırlar.

Oysa son zirve kararları, AB’nin Türkiye’de estirdiği demokrasi ve değişim rüzgarının zayıflamasına neden olacaktır.

Ve hiç kuşku yok ki bu durum, en çok biz Kürtleri etkileyecek.

Kürtlerin bu olumsuz durumdan etkilenmemeleri, herşeyden önce Kürdistanlı örgütlerin halkımızın temel istemleri konusunda ortak tavır sergilemesine, birlikte mücadele etmesine bağlıdır.

2007 yılı sonunda yapılacak seçimler, bu işbirliği için iyi bir zemin olabilir.

Legal planda örgütlü olan partilerle bu alanda çalışma yürüten guruplar ulusal temelde bir araya gelerek, sömürgeci rejimin koyduğu barajları aşabilir, parlamentoyu bir mücadele alanı haline getirebilirler.

Unutulmamalı ki, bu konuda insiyatif alıp çalışmayı başlatacak legal partinin halk nezdindeki prestiji, daha da artacaktır...

Yazarın önceki yazılarından:

Geç Olmadan
Gelenek
“Ne Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol mü?
Demokrasi
Hayalleri Yasaklamak
Erken Ölüm
Törkiş İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar Cumhuriyeti”
Cadı Kazanı
Sıcak Günler
Başbakan’ın TİT Aşkı
“Bayrak Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık Üçüzler
Kirlenme, Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2006