PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Başbakan Doğru Söylemiyor

Mesud Tek

Bitlis ve Siirt’te yaşanan olaylar sonucu ölen askerlerin sayısının aniden artması üzerine kızıp köpüren TC Başbakanı Erdoğan, öncellerini takip etti, devlet geleneğini sürdürdü.

Ağrı’da yaptığı bir konuşmada, "İşin üzerine hep sabırla gittik. Hep demokratik çizgide bu işi halledelim istedik. Bunun arzusu içinde olduk. Ama artık sabrımız kalmadı, yarın çok şeylere gebedir” diyen Erdoğan, yavuz hırsız misali Kürtleri suçladı, tehditi etti.

Erdoğan’ın söylediklerine nereden başlamalı?

Her şeyden önce Başbakan “Hep demokratik çizgide bu işi halledelim istedik, işin üzerine hep sabırla gittik derken” doğruları dile getirmiyor. Ne gibi demokratik bir çizgi izlediklerini, nasıl sabrettiklerini belirtmiyor, ezbere ve ortaya konuşarak gerçekleri tersyüz ediyor.

Erdoğan’ın, kendi değimiyle “daha fazla demokratikleşmeyle çözülecek” dediği Kürt sorununun çözümü doğrultusunda hiç bir adım atmadığını, kendisine ve hükümetine destek verenler de dile getirdiler, getiriyorlar.

Diyarbakır’da Kürt sorunu ve çözümüne ilişkin olumlu şeyler söyledikten sonra kulağı üstüne yatan Erdoğan ve AKP hükümeti, ordunun, güvenlik güçleri ve militaristlerin istemlerine boyun eğdi. Hükümetin Şemdinli olaylarına ve olaylarla ilgili iddianameyi hazırlayan savcıya yönelik tavrı, söylediklerimizin ispatıdır.

AB sürecinde gerçekleştirdiği, ama uygulamayıp kağıt üzerinde bıraktığı kısmi reformlardan dönüşü ifade eden yeni TMY’yi meclisten geçiren AKP hükümeti, bununla yetinmemiş olacak ki, şimdi de OHAL’den  bahsediyor.

Bu ve benzeri gerçekler, Erdoğan ve hükümetinin işin üzerine demokratik çizgide ve sabırla değil, jop, kelepçe ve yasaklamalarla gittiğini gösteriyor. Bir de Erdoğan’ın insanların yüzüne baka baka doğru söylemediğini...

Erdoğan sözkonusu açıklamasında, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu ve akabinde yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısına binaen, “yarın çok şeylere gebedir” diyerek Kürtleri tehdit etmekten de geri kalmıyor.  

Toplantılar sonrası hükümet adına açıklama yapan Cemil Çiçek’in “bugüne kadar uygulanan, bilinen ve bilinmeyen tüm tedbirler alınacaktır” diyerek yarının nelere gebe olduğuna dair ipuçları veriyor.

Hiç kuşku yok. Önümüzdeki dönemde Kürt düşmanı ırkçı şoven propaganda hız kazanacak, değişim, demokrasi ve barıştan yana olanlar amansız bir baskı altına alınacak, faili mechul cinayetler serisi başlayacak, vb. Çünkü Cemil Çiçek’in müjdesini verdiği “bilinen ve bilinmeyen” tedbirler arasında bunlar ve benzerleri de var..

Erdoğan “temenni ediyorum ki duygularım aklıma, bilgime, tecrübeme egemen olmasın” diyor. Diyor ama, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Güney Kürdistan’a yönelik askeri operasyonun yeniden gündeme getirilmesi ve buna yönelik çaba içine girilmesi, şoven ve milliyetci duyguların akla egemen olduğunu gösteriyor:

- Herşeyden önce Irak, eski Irak, Saddam dönemi Irak’ı değil.

- Daha birkaç gün önce Irak Devlet Başkanı Mam Celal Talabani “Saddam döneminde Türkiye ile yapılan anlaşmaları tanımıyoruz” dedi.

- Irak Hükümeti, Kürdistan Bölge Hükümeti, ABD ve AB, PKK kampları bahanesiyle Güney Kürdistan’a yönelik askeri operasyona karşı olduklarını hiç bir tereddüde yer vermeyecek kadar kesinlikte açıkladılar.

- 1983 bu yana, “bölücü terörü kökünden halletmek” amacıyla gerçekleştirilen sayısız operasyonun, sorunu çözmek yerine daha da karmaşık hale getirdiği gerçeği de gün gibi ortada.

Tüm bunlar biliniyorken, Güney’e yönelik askeri operasyon yanlışında israr etmek, elbette sadece duygularının başbakanın aklını, bilgi ve tecrübesini esir aldığını göstermiyor, aynı zamanda Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik düşmanca niyetlerine tercüman oluyor.

Başbakan sadece gerçekleri ters yüz etmekle kalmıyor, nalıncı keseri gibi kendine yontmaya çalışıyor. Kirli emelleri uğruna, İsrail’in Lübnan’a saldırısından faydalanmak istiyor.

Erdoğan ve hükümeti bir yandan barış meleği kesiliyor, İsrail saldırılarının durdurulması ve ateşkes sağlanması için canla başla çaba sarfediyor. Diğer yandan terörü önleme bahanesiyle Irak’ın egemenlik haklarını hiçe sayıyor; saldırı amacıyla görülmemiş boyutlarda hazırlık yapıyor.

Başbakan ve şurekası, saldırganlığını önlemeye çalıştıkları İsrail’i örnek almaktan da kaçınmıyorlar. Başta ABD ve uluslararası kamuoyunu ikna için “İsrail kaçırılan 3 askeri için tozu dumana katıyor, teröre hergün birkaç kurban veren biz, terörü ininde vurmak, Qandil’e saldırmak için ne bekliyoruz” diyen söyleme sarılıyor. ABD’den saldırılarına gözyummasını, destek olmasını bekliyor.  

Demek ki törkiş tipi barış meleği, arabulucu olmak böyleymiş!..

Tüm bunlar yaşanırken, çözümsüz kalan Kürt sorunu orta yerde duruyor, kanayan bir yara olarak varlığını ve toplumu çürütmeyi sürdürüyor.

1983 yılından itibaren aynı gerekçelerle yapılan ve sayısını unuttuğumuz sınır ötesi operasyonların sonuç vermediği, kanamayı durduramadığı, aksine yarayı daha da derinileştirdiği bilinen bir gerçektir. Bu kez de öyle olacağına kuşku yok. Çünkü aklı selimlerin, barış, demokrasi ve özgürlükten yana olanların yıllardır dile getirdikleri gibi, sorunun kökleri sınırların ötesinde değil, içindedir. Bu nedenle de çözüm sınırların öte yakasında değil bu yanında aranmalıdır.

Değişimi sağlamak ve demokratik bir yapı oluşturmak, bu amaçla gerekli adımları atmak, AB sürecine sıkı sıkıya sarılıp sürecin gereklerini yerine getirmek,  Kürtlerin varlığı kabul edip, ulusal ve demokratik haklarını tanımak çözümün yolunu açar, işleri kolaylaştırır.

AKP iktidarı döneminde yaşananlar, baltayı ayağına vurmada mahir olan hükümetin, sozkonusu değişimi sağlayabilecek demokratik ve geniş bir ufka sahip olmadığını gösterdi.

Bunu gerçekleştirecek olan ezilen, baskı altında olan geniş kitlelerdir; onların barış yanlısı, demokratik güçleri, sol partileri, kurum ve kuruluşlarıdır.

Ama görüldüğü geniş halk yığınları bu aralar daha önemli işlerle meşgul!..

Filistin halkıyla dayanışma amacıyla sokaklara dökülen geniş halk yığınları ve onların en geniş yelpazedeki örgütleri de, geleneği sürdürüyor, yanı başlarındaki yangını görmezden geliyorlar.

Geniş halk yığınlarının önemli bir bölümünü kontrol altında tutan ve uzun bir dönemdir sömürgeci-kemalist devletin Kürt politikasına payandalık yapan Türk islami hareketi, Güney Kürdistan’a ilişkin olarak yapılan saldırı hazırlıklarına karşı sessiz kalıyor, biz Kürtleri, “Selahaddin’in Torunları”nı, Kudüs’ü yeniden kurtarmaya çağıracak kadar riyakarca davranıyor.

Haksızlık yapmayalım, geniş halk yığınlarının demokratik ve sol cenahtan bazı örgütleri duyarlılar, Türk hükümetinin saldırı planlarına karşı seslerini yükseltiyorlar.

Ama önemli bir bölümü şu anda daha yakıcı bir sorunla meşgul!..  

ABD ve İsrail’in Ortadoğu’yu yönelik politikalarını boşa çıkartmakla uğraşıyorlar!..

İsrail-Filistin sorunun çözümüyle ilgileniyorlar!..

Eğer bazılarının içinden “ah Türk hükümeti saldırsa da, emperyalistlerin kurduğu, İkinci İsrail’in burnunu yere sürtse, ona unutamayacağı bir ders verilse” diye düşündüğünü söylersem, haksızlık yapmış olur muyum acaba?

Bizim Kürt cenahında da maalesef işler içaçıcı değil. “3. Ses” alternatif oluşturacak, devletin saldırılarına birlikte karşı koyacak bir yapıdan uzak. Bu amaçla ciddi çalışmaların yapılmasına rağmen, bu böyle.

Öyle anlaşılıyor ki bizim hamur da Türk devrimci ve demokrat cenahın hamuru da daha çok su çekecek!..

Yazarın önceki yazılarından:
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2006