PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
İspanyol General Ve Ağca

Mesud Tek

“Silahlı kuvvetlerin İspanya’nın eğemenliğinin, bütünlüğünün ve Anayasasının güvencesi ve koruyucusu olarak gösterildiği Anayasayı, her hangi bir statü zorlarsa, Silahlı Kuvvetler müdahale etmek zorunda kalır.”

İspanya Kara Kuvvetleri Komutanı General Jose Mena Aguado’ya ait olan bu sözler bize yabancı değil. Türk generalleri de bir farkla,  İspanya kelimesi yerine Türkiye sözcüğünü kullanarak aynı şeyleri söylediler, söylüyorlar.

Ayrıca Türk generalleri söylemekle kalmadılar, birisi post moderninden 4 kez “müdahale”de de bulundular.

İspanyol generalle Türk generallerinin aynı söylemde bulunmaları şaşırtıcı olmasa gerek. Çünkü farklı dilleri konuşsalar da militaristlerin, darbecilerin kafa yapısı bir tek tornadan, örneğin ünlü “Panama Okulu” tornasından çıkmışcasına aynı...

İspanyol general yukarıdaki sözleriyle, Katalanya Özerk Yönetimi’nin sunduğu yeni özerklik statüsünün olduğu gibi kabul edilmemesi için parlamentoyu uyarıyor; darbe imasında bulunuyor.

General Jose Mena Aguado Türk meslektaşlarına ne kadar benziyor değil mi?

Kendileri dışında kimseyi “ülkeyi koruma ve kullama” görevine layık görmeyen Türk generaller de, gönüllerine göre olmayan bir tasarı meclise geldiğinde, ya da hükümet erbabından birisi kazara demokrasiden, hak ve özgürlüklerden bahsettiğinde hemen devreye giriyorlar. Alışık olduğumuz  ve bilinen söylemlerini tekrarlıyorlar.

Bu ve öteki benzerliklere karşın yine de İspanya ile Türkiye arasında çok önemli bazı farklar var. Bu farklar kendilerini militarist ve darbecilerle onların kafa yapısında değil, hükümet başta olmak üzere ülkenin sivil yöneticilerinde, basınında, yargı sisteminde, sivil toplum örgütlerinde gösteriyorlar. Nitekim İspanya hükümeti generali görevden aldı. Görevden alınmadan önce de 8 gün ev hapsi cezasına çarptırılan general hakkında soruşturma açıldı.

Basından takip edibildiğim kadarıyla özerk bölgelerin yetkilerinin genişletilmesine karşı olanların da bulunduğu İspanya Parlamentosu’ndan da generale hiç bir destek gelmedi.

Oysa Türkiye’de bunun tam tersi yaşandı, yaşanıyor.

12 Eylül’da iktidara elkoyup ülkeyi çehenneme çeviren generaller bugün de el üstünde tutuluyorlar, şu anda bile Anayasa’nın o meşhur maddesinin koruması altındalar.

Türkiye’de meclis kürsülerinden orduya müdahale çağrıları yapıldı, yapılıyor. Malum, ordunun iki müdahalesine maruz kaldığında sapkası alıp arkasına bakmadan giden Demirel, müdahelenin postmodernini generallerle birlikte yaptı.

Herhangi bir konuda “aykırı söylemde” bulunan politikacıların, hükümet yetkililerinin, generallerin aksi yöndeki açıklamalarından sonra, “ben de zaten generallerim gibi düşünüyorum” demeleri, siyasi bir gelenektir Türkiye’de...

Türkiye, bazı iri kıyım profesörlerin kapkara cüppeleriyle yürüyüş yapıp “ordu göreve”  diye bağırdıkları bir ülkedir.

Türkiye’de Kürtler ve solcuların söylemlerine karşı çok hassas olan, onların her söylediklerini mercek altına alıp soruşturan savcılar, generallerin kanunları takmayan, hukuku ayaklar altına alan uygulama ve açıklamaları karşısında dut yemiş bülbül gibidirler.

Susurluk davasında yargılanıp mahkum olan Yarbay Korkut Eken’e sahip çıkan, “ona emirleri biz verdik” diyen emekli generaller bugün de el üstünde tutuluyorlar, “Türkiye onlarla gurur duyuyor.”

Özel Harp Dairesi Başkanı General Kemal Yamak ve yardımcısı Sabri Yirmibeşoğlu yazdıklarıyla, söyledikleriyle hukukun, kanunların ırzına geçerlerken, hukuku uygulamakla görevli olan savcıların gıkı bile çıkmıyor.  

Sağcısı, sözde solcusuyla, liberali ve muhafazakarıyla Türk basının durumu da bundan farklı değil.

Türk basınının sık sık Genelkurmay’dan birifing aldığı ve aldığı brifingler doğrultusunda manşetini tesbit ettiği biliniyor. Bu basının uzun bir dönem Özel Harp Dairesi’nden gelen talimatlar doğrultusunda yayın politikasını belirlediğini Sağır Sultanlar bile duydu.

İşte İspanya ve Türkiye’nin birkaç önemli farkı.

“Bu kadar kusur kadı kızında olur” anlayışının revaçta olduğu ve “Bizim ordumuz farklıdır. AB şartlarımızı bilmelidir. Hassasiyetlerimizi anlamalı ve bizi öylece kabul etmelidir” diyen Türkiye’de, Ağca’nın tahliye edilmesi sorunu yoğun bir biçimde tartışılıyor.

Ağca ve benzerlerini yaratan özel harp sisteminin serpilip gelişmesinde pay sahibi olanlar, onun önünde diz çökenler, bugün “Eşeği bırakmışlar, semeriyle uğraşıyorlar.”

Kalemini cüzdanının değil de vicdanının emrine veren birkaç gazeteci ve köşe yazarı hariç, Türk basınının Özel Harp Dairesi’nin, militarist ve darbeci güçlerin borazanı olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.

Kürtlere saldırı amacıyla bayrak provokasyonları yaratıldığında, televizyonlar ekranlarının sağ üst köşesine Türk bayrağı yerleştirerek yayın yaptılar, yapıyorlar; gazeteler promosyon olarak bayrak dağıttılar, dağıtıyorlar.

Türk bayrağı asılı panzer ve tanklarla gümrük kapılarından eroin taşınırken, Kürt köyleri yerle bir edilirken, gerilla cesetleri bağlanıp sürüklenirken sesi çıkmayanlar, aksine bu insanlık dışı uygulamaları alkışlayanlar, “Milli Katil” Ağca’nın Türk bayrağıyla karşılanmasına karşı çıkıyorlar, yeri göğü birbirine katıyorlar!...

Ne dersiniz, sizce Türk basanı bu tavırlarında ne kadar samimi?

Oysa Ağca ve benzerlerinin yaratıcısı, patronu olan militarist sisteme karşı olunmadan ne ülkenin sorunları çözülür, ne de AB üyeliği hakedilir.

Özel Harp Dairesi, JİTEM ve benzeri paramiliter kurum ve kuruluşları karşıya almadan, onları görmezden gelerek, Ağca skandalını tartışmanın havanda su dövmeden bir farkı yoktur.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Gel De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2006