PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Samimiyet Sınavı

Mesud Tek

Abdullah Öcalan, avukatları vasıtasıyla gönderdiği ve basına da yansıyan bir talimatında, ya da kendi değimimiyle „belirtttiği görüş“ünde, „çözümsüzlüğe karşı demokratik bir koalisyona ihtiyaç vardır. (…) Türkiye’nin önünü ancak demokratik bir koalisyon açabilir, bunun içerisinde DTP, EMEP, SDP, DSP, hatta olabilirse SHP olabilir. Yani herhangi bir parti üzerinden seçime gidilebilir“ diyor.

2007 yılı sonbaharında yapılacak genel seçimlerde Kürtlerin birlik ve blok halinde katılmaları gerektiğine ilişkin tartışmaların başladığı bir dönemde, yukarıdaki talimat (ya da belirtilen görüş), talihsizliktir ve olumsuzdur. Ama “Demokratik cumhuriyet”e, iktidarı hedeflemeyen “konfederalizm”e uygun olduğuna kuşku yok.

Türkiye’nin bir çözümsüzlükle yüzyüze olduğu, demokratik güçler arasında oluşturulacak birliğin, çözümsüzlüğün aşılmasına çok önemli katkılar sunabileceği elbette doğru bir tesbittir. Ama Öcalan’ın adını saydığı partilerle sınırlı “demokratik koalisyon”un çözüm olmadığı, olamadığı da yaşanan deneylerle sabittir.

Öcalan’ın, Türk sol, kemalist, şu veya bu oranda kemalizmin etkisindeki partilerle işbirliğindeki israrı, O’nun, tuzunu anlamak için çorbayı sonuna kadar kaşıklamak istemesinden değildir. Bu, “Ekolojik-demokratik Toplum Projesi”nin, “cumhuriyeti demokratikleştirme”nin, Mustafa Kemal’i anlamanın ve kemalizmin yeniden yorumlanmasının gereğidir...

Yukarıda yapılan alıntının da gösterdiği gibi Öcalan, PKK dışındaki Kürdistanlı yurtsever, demokratik ve sosyalist güçleri görmezden gelmeye devam ediyor. DSP gibi ipliği pazara çıkmış, sömürgeci düzenin savunucusu partilerle koalisyon öneren ve “hatta olabilirse SHP olabilir” diyecek kadar cömert davranan Öcalan, federasyon önerisini dile getiren HAK-PAR, KADEP (Katılımcı Demokrasi Partisi) ve Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Gurubu’nun adlarını ağzına almadığı gibi, federasyon talebine, bu talebi dile getiren parti ve şahıslara yönelik saldırılarını da sürdürüyor.

Öcalan’ın 20.12.06 tarihli görüşme notlarında söyledikleri, hiç bir yoruma yer vermiyecek kadar açık ve net. Şöyle diyor:

“Bir de federasyonu savunan kesimler var biliniyor. Hatta Elçi yeni bir parti kurmuş. Yine Sertaç var, sırtını Alman devletine dayamış. Benzer durumda başkaları da var. Kim nerede hangi devletten maaş alıyor, çok iyi biliyorum. (…) Dervişe Sado da vardı o zaman. Bunların istediği federatif çözümdür. Bunlar federasyoncudur. Bu da ulus devlete doğru gidiştir. Ben bunun da çözüm olmadığını söylüyorum.“

Federasyon, bağımsız ve ayrı devlet, otonomi gibi talepleri “çağdışılık”la, “ilkel milliyetçilik”le suçlayan, Türkiye’nin birliğini tehlikeye sokan istemler olarak değerlendirip karşı çıkan Öcalan’ın çözüm önerisi ise biliniyor: “Demokratik Cumhuriyet”, “Demokratik Komünalizm”..

“Demokratik Cumhuriyet”in ne menem bir şey olduğuna dair, az da olsa bilgi sahibiyiz. Ama son görüşme notlarından anlaşıldığı kadarıyla “demokratik komünalizm” konusunda aydınlanmamız için, Öcalan yeni savunmalarının yayınlanmasını beklememiz gerekecek!...

Söz buraya gelmişken Öcalan’a bir iki noktayı hatırlatmakta fayda var.

Sık sık çağdaş ve yükselen değerlerden bahseden Öcalan, bunlardan saydamlığın gereğini yerine getirmeli, bilgilerini halkla paylaşmalı, kimlerin, hangi devletten maaş aldıklarını açıklamalıdır. Aksi halde, duyarlı kesimler nezdinde düştüğü müfteri durumu devam edecektir.

Öcalan’ın Güney Kürdistan’daki ulusal kazanımları Arap aleminin sırtına saplanmış bir hançer olarak gördüğü, Türkiye’nin birliğini tehlikeye sokan gelişmeler olarak nitelendirdiği biliniyor. Avukatlarıyla yaptığı son görüşmelerden birinde, “Kürtlerin sığınabilecekleri bir ulus devleti de var artık” diyen Öcalan, kerhen de olsa Güney’deki kazanımları kabul ediyor.

Ama Öcalan’ın bilmesi gerekiyor ki bünyesinde irili ufaklı tüm yurtsever güçleri toplayan Bereyê Kurdıstan (Kürdistan Cephesi), Güney’deki “ulusal devlet”in oluşumasında çok önemli bir rol oynadı. Ve bu birlik anlayışı, bugün de kazanımların korunup, kökleşmesinin güvencesidir.

Bunca kitap okumuş Öcalan elbette biliyordur, ama ben yine de kendisine hatırlatayım. Güney’deki “ulusal devleti” kuranlar, hiç bir zaman otonomi, federasyon ve bağımsız devlet istemlerine karşı çıkmadılar. Bu talepleri Irak’ın birliğini tehdit eden talepler olarak nitelendirmediler. Aksine BAAS karşıtı, Kürtlerin özgürlüğünden yana olan tüm kesimlerin birlikteliğini savunan bir anlayışla hareket ettiler. Saddamizmi allayıp pullamayı kendilerine dert edinmediler; BAAS ideolojisinin çağdaş yorumuyla uğraşmadılar..

Ama yine de Allah Türkiyenin birliğini, kemalizmin iyi anlaşılmadığını kendine dert edinen Öcalan’dan razı olsun. Söyleten nedenler ne olursa olsun, “Kürtler bir başka seçenek üzerinde karar verirler, 20-30 milletvekili ile kendilerini temsil de edebilirler” diyen Öcalan, Türk sol ve kemalist partileriyle sınırladığı “demokratik koalisyon” dışındaki alternatiflere az da olsa kapıyı açık bırakıyor.

Ve gelinen aşamada Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için diğer Kürt yurtseverleriyle ilişkiden bahseden DTP, benzeri amaçlar için ulusal konferans öneren KKK’nın gösterecekleri tavırlar önem kazanıyor.

Bir başka ifadeyle, Demokratik Toplum Partisi (DTP) ve Koma Komalên Kurdistan (KKK) samimiyet sınavıyla yüzyüzeler.

Şimdiye kadar yaşananlar fazla umutlu olmamamız gerektiğini söylüyorsa da, benim gönlüm yine de DTP ve KKK’nin, çorbanın tuzlu olduğunu ilk kaşıkta anlamalarından, Öcalan’ın “demokratik koalisyon” önerisine kulaklarını tıkayıp, ikinci önerisini dikkate alıp başka seçenekler üzerinde durmalarından yana.

Umarım DTP ve KKK beni ve benim gibi düşünenleri yanıltmaz, samiyet sınavından başarıyla çıkar, Kürdi Zeytin Dalı için samimi bir çaba içine girerler.

Yazarın önceki yazılarından:

Yeni Yıl
Ankara Kriterleri-2
Geç Olmadan
Gelenek
“Ne Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol mü?
Demokrasi
Hayalleri Yasaklamak
Erken Ölüm
Törkiş İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar Cumhuriyeti”
Cadı Kazanı
Sıcak Günler
Başbakan’ın TİT Aşkı
“Bayrak Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık Üçüzler
Kirlenme, Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2007