PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler

Mesud Tek

Eğer aşılmaz engeller çıkmaz ve olağanüstü gelişmeler yaşanmazsa, hükümeti kurmakla görevlendirilen Nuri Maliki’nin, bu hafta Irak Meclisi’ne sunacağı kabinesinin güvenoyu almasına kesin gözüyle bakılıyor.

Maliki hükümetinin güvenoyu alıp göreve başlamasıyla birlikte, Irak’da huzur ve güven ortamının sağlanması, yaşamın normale dönmesi sürecinde çok önemli bir viraj daha dönülmüş olacak.

Yaşanan sürecin daha iyi görülmesi için, tekrar da olsa Irak’ın, konuyla ilgili bazı gerçeklerinin altını bir kez daha çizmek gerekiyor.

Irak’ı eylem alanı haline getiren El kaide ve benzeri terör örgütleri bir yana. Irak’ın, ABD, Rusya, AB ve Çin gibi uluslararası alanda etkin olan devletlerin, bölgeye yönelik çekişme ve çıkar çatışmalarının alanı olma durumu devam ediyor.

Fransa başta olmak üzere AB ve öteki batılı ülkelerin Suriye rejimi ile tutuştuğu güreşin minderi Lübnan ise, ABD’nin, Suriye Baasıyla kavgası büyük oranda Irak’ta yapılmaktadır.

“İran-ABD gerginliğinin etkisini en çok gösterdiği yer Irak’tır. Irak ABD-İran savaşına ev sahipliği yapıyor” dersek abartmış olmayız.

Körfez ülkelerinin İran ve rejiminden kaynaklanan kaygı ve korkuları, Saddam rejiminin yıkılmasından sonra daha da arttı. Körfez ülkeleri, İran’ın doğal müttefikleri olarak gördükleri Şiilerin ülke yönetiminde etkin olmasını istemiyorlar, bu amaçla kendilerine bağlı ve yakın güçler eliyle herşeyi yapıyorlar.

Türkiye’nin Irak’a yönelik tavırları ise biliniyor.

Bölgeye yönelik kırmızı çizgileri, Güneyli Kürtlerin kararlı tavırları ve uluslararası şartlar sonucu giderek pembeleşen ve ortadan kalkan Türkiye, akıntıya kürek çekmeye devam ediyor. Irak haklarının oylarıyla kabul edilen Anayasayı görmezden geliyor. Pervasızca bu ülkenin içişlerine müdahale ediyor, Anayasa’nın, özellikle de Kürtlerin lehine olan maddelerinin değiştirilmesi için çabalıyor.

Türk devleti, Irak Anayasası’nın Kerkük ve benzeri yerlerle ilgili maddesi, hiç bir yoruma yer bırakmayacak kadar açıkken, kerkük ile ilgili kararın tüm Irak halkı tarafından verilmesinde israr ediyor.

Türkiye’nin son dönemlerde Şiilerin bir kesimine duyduğu aşkın nedeni, onun bölge gerçeklerini görmesi, sadece Türkmenlere bağlı kalmayı bir kenara bırakması değil, Kerkük’e yönelik kirli emelleridir.

Türk devletiyle radikal Mehdi Ordusu arasında başlayan aşk ile, Mehdi Ordusu’nun Kerkük bölgesine yaptığı militan sevkiyatının arkasında da Kerkük sorunu olduğuna kuşku yok. Çünkü hem Mukteda Sadr ve hem de başta Türkiye olmak üzere tüm sömürgeci devletler, Kürtlerin Kerkük’de etkin duruma gelmesini istemiyorlar. Anayasa’nın ilgili maddesinin uygulanması halinde, Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olduğunun bir kez daha tescil edileceğini biliyorlar. Kerküklülerin iradelerini Kürdistan bölge hükümeti sınırları içinde yaşamadan yana ortaya koyacağından, adları gibi eminler. Bu nedenle de süreci geciktirmek amacıyla el ele veriyorlar; bölgede karışıklıklar çıkartıyorlar; ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.

Böylesi bir ortamda, Irak politikasında etkin olan uluslararası, bögesel ve yerel güçler arasındaki ilişki ve çekişmenin izlerini taşıyan, bir anlamda sözkonusu ilişki ve çatışmanın ürünü olan Nuri Maliki kabinesinden, ülkenin köklü sorunlarını bir anda çözmesini beklemek, çok aşırı bir iyimserlik olur.

Bununla birlikte Maliki hükümetinin güven oyu alıp programını uygulanması, yeni Anayasa’yı hayata geçirmesi, bu ülkede huzur ve güven ortamının sağlanması doğrultusunda atılan önemli bir adım olmakla kalmayacak, etkisini tüm bölgede de gösterecektir.

Kuşku yok ki etkilenenlerin başında Kürt sorunu geliyor.

Yeni Irak Anayasası’nın hayata geçirilmesi, muşruiyet kazanması, Maliki kabinesinin güven oyu almasını zorunlu kılıyor. Bir başka değişle, Maliki kabinesinin işe başlamasıyla birlikte, yeni anayasa da yürürlüğe girecek, Kürdistan Parlamentosu, Kürdistan Hükümeti, Kürdistan Bölge Başkanlığı gibi ulusal kazanımlar anayasal ve uluslararası güvencelere kavuşacaklar.

Kürdistan Birleşik Hükümeti’nin 7 mayıs 2006 tarihinde Parlamento’dan güven oyu almasıyla birlikte yeni bir aşamaya giren Güney’deki sürecin, Maliki hükümetinin güven oyu almasıyla daha da derinleşeceğine kuşku yok.

Kürdistan hükümetiyle merkezi hükümet arasındaki ilişkileri düzenleyen mekanizmanın iyi işlememesi (ya da İbrahim Caferi döneminde olduğu gibi işletilmemesi) iki kesim arasındaki önemli sorunlardan birisini oluşturuyor. Yeni anayasa, Nuri Maliki’nin yaptığı açıklamalar, Şiilerin önde gelen liderlerinden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adil Abdul Mehdi’nin Kürdistan Parlamentosu’nda yaptığı konuşma, Kürdistan Hükümetiyle merkezi hükümet arasındaki ilişkilerin derli-toplu hale gelip, normal mecrasında yürüyeceği konusunda iyimser bir hava yaratıyor.

Hepsinden önemlisi Kürdistan Birleşik Hükümeti’nin yapısı, Başbakan Neçirvan Barzani’nin açıkladığı program ve hükümetin öncelikleri, sürecin daha da derinleşeceği ve etkili hale geleceğini gösteriyor. Bir iki Güneyli parti haricinde, tüm siyasi güçlerin, etnik ve dini azınlıkların hükümete temsil edilmeleri, güvenliğin yanısıra demokrasi ve kurumlaşmanın geliştirilmesi, yeni kurtarılmış bölgeler, ekonominin canlandırılması ve yeniden inşanın hükümetin öncelikleri arasında bulunması da bu gerçeği işaret ediyor.

Bir başka ifadeyle Maliki kabinesinin güvenoyu alması, Güney’den esen umut ve değişim rüzgarını daha da güçlendirecektir. Zaten Türkiye ve İran’ın Güney Kürdistan ile olan sınırlarına yaptıkları askeri sevkiyatların, gerçekleştirdikleri operasyonların başlıca nedenleri arasında, bu rüzgarın “kendi sınırları”ndan sızmasını engellemek de var.

Bölgesel ve uluslararası durumun, sömürgecilerin bu sızıntıyı önleyemeyeceklerini göstermesi bir yana.

Süreç, Kürdistanlı tüm ulusal demokratik örgütleri bir araya toplayacak bir yapının oluşturulmasını her zamankinden daha çok gerektiriyor. Ama Kürdistanlı örgütler arasındaki ilişkilerin sürecin gerektirdiği düzeyde olduğunu söylemek mümkün değil.

Öte yandan her parçadaki yurtsever örgütler arasındaki iş ve güçbirliğinin, tüm parçalardaki örgütleri biraraya getirecek yapının oluşturulmasına yardımcı olacağı bir gerçektir.

Uuslararası ve bölgesel şartların yanısıra, PDK ve YNK arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve Güney’deki gelişmeler, diğer parçadaki örgütler arasındaki ilişkileri olumlu yönde etkiliyor.  

Suriye Kürdistanı’nda örgütlerin hepsine yakın bir bölümünü bir araya getiren HEVBENDİ ve BERE’nin, Suriye’nin siyasi durumu ve Kürtlerin hakları konusunda görüş birliğine varıp ortak hareket etmeye karar vermeleri, bunun en belirgin işaretidir. Benzeri bir durumun İran Kürdistanı’nda da yaşandığını söylemek mümkün.

Ama Kuzey’de durum biraz farklı.

Kuzeyli örgütler arasındaki ilişkiler, geçmişe göre daha iyi bir konumda. Bununla birlikte, yurtsever güçleri bir araya getirmek amacıyla yürütülen çalışmaların umut verici olmasına karşın, Kuzey Kürdistanlı yurtsever güçler ve örgütler arasındaki işbirliğinin sürece cevap verdiğini, sürecin getirdiği görevlerin altından kalkacak düzeyde olduğunu söylemek çok zor.

Bu nedenle, sürecin önümüze koyduğu görevleri yerine getirmek için, yurtsever örgütler, tek tek aydınlar, ince eleyip sık dokumayı, “armudun sapı üzümün çöpü” demeyi bir kenara bırakmalı, başlatılan işin bir ucundan tutmalı, yurtsever hareketin derlenip toparlanmasına katkı sunmalıdır.

Güney’in ulusal kazanımlarını korumanın en emin ve sağlam yolu Kuzey’i özgürleştirmektir.

Kuzeyin özgürlüğü ise böylesi bir işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2006