2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Bextê Romê Tune!
2012-08-29 17:34
Yılmaz Çamlıbel
Bilimsel araştırmalar, insanların vahşi olarak yaşadıkları dönemde, birbirleriyle savaşmadıklarını, öldürmediklerini gösteriyor. İnsanlar, sürü halinde yaşarken, doğada var olan her şeyi aralarında kardeşçe bölüşüyorlardı. Benim, senin, onun kelimeleri henüz icat edilmemişti.

Ne zaman ki insanlar, yöneten-yönetilen biçiminde iki toplumsal gruba ayrılmış, sınıflar ortaya çıkmış, işte o andan itibaren şiddet, savaş ve öldürme, insanoğlunun gündeminin baş sırasına oturmuştur.

Felsefecilerin söylediği gibi eğer insanlar, ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip, „Burası benimdir“ diyen insana karşı çıkıp, çitini söküp atsalardı, belki o vakit insanlar birbirleriyle savaşmıyacaklardı, birbirlerini öldürmeyeceklerdi.

Sosyal mücadeleler tarihine baktığımızda, yönetenlerin kendi çıkarını korumak için, yönettikleri insanlara büyük acılar çektirdiklerini görüyoruz. Yakılıp yıkılan evler, tarlalar, ormanlar, yapılan işkenceler, öldürülen insanlar, zindanlara çürütmeler, kökü kurutulan kavimler, kan banyosuna sokulan halklar...

Ezilenler, bir yandan bu vahşete karşı direnirken, diğer taraftan da sanat ve edebiyatı, kendilerini koruyan bir kalkan haline getirme, gelecek nesillere mesaj verme ustalığını da gösterebilmişlerdir.

Şah, padişah, kral, führer, milli şef, başbuğ ve ulusal önderlerin zulmünü deşifre eden, onların vahşi yüzünü ortaya seren, rafine sözler icat etmişlerdir. Ezilenler, kitaplara sığmayan aşağılama, baskı ve sömürü vahşetini, küçücük bir cümle içine sığdıran, dikkat çekici özdeyişlerle üzerindeki zulmü ifade etmişlerdir. Kürt halkının Türkler için söyledikleri „Bextê Romê Tune“ özdeyişi de bunlardan birisidir.

“Bextê Romê tune”’nin anlamı şudur. Türk, güvenilmezdir, kalleştir, arkadan hançerler.

Bu özdeyişte, acaba neden Türk kelimesi yerine Rom kelimesi kullanılıyor? Bunun da bilinmesinde yarar var. Bilindiği gibi Kürtler uzun bir süre, Doğu Roma İmparatorluğuyla, yani Bizansla komşuydular. Bu nedenle Kürtler, Kürdistan’ın batısındaki komşularına Rom, (yani Romalı) diyorlardı.

Devran değişti Türkler, Kürdistan ve anadoluyu işgal ettiler. Doğu Roma İmparatorluğunu yıkarak ülkelerine el koydular. Ama Kürtler bu tarihi olaya pek kulak asmadılar galiba. Romalılar gitti, yerine Türkler geldi. Ama Kürtler, batısındaki komşusuna hala „Rom, Romalı“ demeye devam ediyor.

Şimdi Kürtlerin, „Türkler kalleştir, onlara güvenilmez, insanı arkadan hançerlerler“ biçimindeki değerlendirmesinin haklı olup olmadığına bir göz atalım.

Osmanlı’nın yıkılış sürecinde Kürtler hariç, tüm Osmanlı halkları o dönemin emperyal devletleriyle iş ve güç birliği yaparak, ulusal devletlerini kurdular. Tarihi koşullar Kürtlerin de devlet sahibi olmasına uygundu.

İşte bu aşamada Kemalistler, Kürt önderlerine, düşman eline esir düşmüş padişahı kurtarma ve ortak bir devlet kurma önerisinde bulundular. Kürtler de Kemalistlere güvenip onlarla beraber hareket ettiler.

Lozan’da Kürt sorunu üzerinde, Türk delegeleriyle İngiliz delegeleri arasında kıyasıya bir mücadele yaşanıyordu. İsmet Paşa, Türklerle Kürtlerin asırlardan beri iç içe yaşayan iki kardeş halk olduklarını, şimdi de ortak bir devlet kurduklarını, bu nedenle ayrı bir Kürt devletine gerek olmadığını, Lord Gürzon ise, Kürtlerin Türklerden apayrı bir halk olduğunu, yıllarca Türklere baş kaldırdığını, ülkesi üzerinde özgürce yaşamak istediğini söylüyorlardı.

Tam bu aşamada, Kürdistan mebusları M. Kemal’in önerisi üzerine, ulusal giysileriyle parlementoya geldiler ve Lozan’a bir telgraf çektiler. Telgrafta şöyle deniliyordu. „Biz Türk ve Kürtler olarak ortak bir devlet kurmuş bulunuyoruz. Bu nedenle ayrı bir Kürt devleti istemiyoruz.“ Bunun üzerine İngilizler, Kürt devletinin kurması ısrarından vaz geçtiler.

Lozan Antlaşmasının imzalanmasından sonra, malum telgrafı imzalayan Kürt milletvekilleri, Türk parlementosuna Kürt ulusal giysileriyle gelmek suçundan yargılandılar ve idam edildiler. Bu durum, eşi benzeri bulunmayan tarihi bir ihanet değilde nedir?

Lozan Antlaşmasının imzalanmasından hemen sonra, Kürt ve Kürdistan isimleri yasaklandı. Kürtlerin varlığı yok sayıldı ve yok edilmeye başlandı.

Daha TC’nin kuruluş aşamasında, Kürtlere yönelik uygulamaya konulan yaptırımlar, ortağına ihanet etme değil midir? Kalleşlik değil midir? Arkadan hançerleme değil midir?

Aradan geçen 90 yıl boyunca, Kürtlere uygulanan yasak, baskı, asimilasyon, işkence, zindan ve katliamlara „İhanet, kalleşlik, arkadan hançerleme“ denilmez de, ne denir?

Bir asra yakındır Türk liberalleri Kürt liberallerine, Türk müslümanları Kürt müslümanlarına, Türk sosyalistleri Kürt yoldaşlarına, Türk feministleri Kürt feministlerine yalan söylediler, ihanet ettiler, kalleşlek yaptılar ve arkadan hançerlediler.

İşte bu olanlar yüzden Kürt ulusal bilinci „Bextê Romê Tune“ özdeyişini ortaya çıkarmıştır. Herkes elini vicdanına koyup düşünsün, Kürtlerin Türklere yönelttiği bu eleştiri, haksız mı, bir abartı mı yoksa iftira mı?

Bu vesileyle, tüm yurtsever Kürtlere sesleniyorum. Tarihinizi iyi öğrenin, halkınızın söylediklerine kulak verin, mirasına sahip çıkın ve „Bextê Romê Tune“ özdeyişini aklınızdan asla çıkarmayın.

Print