2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtlerin dramını önemsizleştirmenin yolu 'vandalizm' nedir?
2014-10-19 22:23
Ali Kızılay
Kişi hangi siyaseti benimsiyorsa, destekliyorsa desteklesin mutlaka eleştirmesini de bilmeli. Böylece samimi ve dürüst davranışların ortaya çıkmasına yardımcı olmalı.

Çünkü eleştiri mekanizmasının işlemediği alanlarda, siyasi hareketliliğin hangi kanadında olursa olsun, yüzü halka dönük olmayan aktörleri zamanla siyasete anonim şirket gözüyle bakacak. Bu bakış açısının sonucu ister emek cephesinde, ister halklar arasında, ister inanç grupları arasında olsun, toplumun hayatına dayatılan sağlıksız yaşam koşullarındaki fonksiyon bozukluklınının derinleşmesi ve sosyal sınıflar arasında açılan uçurumun biraz daha açılması seçmende ister istemez siyasi hareketin, yüzünü halka dönderip rota değiştirmesi beklentisi yaratacak veya arayışlar başlayacak. Ancak yaşanan şiddetin ruhani gölgesi altında eleştiri mekanizması adeta yasaklanmış, bunun yerine lider kültüne bağlılık fetişizme dönüşmüş ise, çıkar bilincini her zaman öne çıkarmayı beceren siyasi hareketlilik, toplumu yönlendirici aygıtlarına, argumanlarına ufak ufak ulufe dağıtacak ama yüzünü halka döndermeye pek tenezzül etmeyecek. Hatta siyaseti kuşatmış sermaye grupları arasındaki rekabetin yarattığı bereket öyle bir sermaye artışı yaratacak ki siyasi kanatlar arasında yaşanan efelenmeler, diş bilemeler çoğunlukla ihale yollu sermaye artışındaki paylaşmaya yönelik olmasına rağmen, dayanılan şiddet esintili kült formayonunun inayetiyle iki taraf da halkı ve güvenlik birimlerini karşı karşıya getirerek oluşacak öfke selinin yaratacağı yakıp yıkıcılık sonrasında efelenmelerin dozu öyle artacak ki karşılıklı atışmalarla günümüzün moda deyimi (anlamını bilmeden) çok bilmişliği çağrıştırıcı VANDAL ve benzeri sözcükler kullanılarak zihin bulanıklığı yaratılacak. Olacakların ceremesini de sadece halk çekecek.

Oysa işgalci Romalılara karşı tarihi ve haklı bir direniş sergileyen doğu Alman halkı Vandalları, bin sekiz yüz yıl aradan sonra yakıp yıkıcılıkla, barbarlıkla eşleştirmek, orta Avrupa’nın bu kadim halkına hakaret etmekten başka anlam taşımıyor. Buna karşın Vandal topraklarını işgal edip yağmalayamayan ve mağlup olarak çekilmek zorunda kalan Romalılar, kuzey Afrika halkı Kartacalılardan bezyüz binden fazla insan katletti. Akabinde İskenderiye’de kurdurulan arenalarda efendiler eğlensin diye binlerce insan aslanlara, kaplanlara, pumalara parçalatıldı. Günümüzde, sadece Kürtleri dizayn etmek için arap çöllerinde eğitilip palazlandırılan daiş denilen barbarlığın tarihte tek örneği peygamber sülalesi Ehli Beyt mensuplarına soy kırım dayatan Muaviye oğlu Yezid olmasına rağmen, ne insani ne ahlaki ne de ilahi hiçbir kural tanımayan bu beynelmilel barbarlık neden Yezidizm, haydi olmadı Romaizm olarak tanımlanmıyor da Vandalizm olarak tanımlanıyor?

Bugün Kobani’de kadın-erkek o genç yiğitlerin, medeni dünyanın gözleri önünde kendi halkını ikinci bir Halepçe katliamindan korumak için dünyaya gösterdiği destansı kahramanlığın tarihte tek örneği, Vandalların işgalci Roma ordusuna karşı gösterdiği direniştir. Kal u beladan bu yana tarih, başka örnek gösteremez. Tipik bir Arap ergenekonu olan Daiş ise çoğu menfaat karşılığı tetikçilik amaçlı olmak üzere binlerce masum insanı rahatlıkla katleden, artık karanlıklarda gezinmeye bile tenezzül etmeyen KÜRT ERGENEKONU’nun ikiz olsa bile, bir emsali de Cengiz Han’ın, orta Asya Türklerine dayattığı kırım olabilir. Buna rağmen Suriye sınırı boyunca Daiş’le aç gözlü kirli bir ekonomik ittifakın geliştiğini sağır sultan biliyor. Bu aç gözlü kirlilik o kadar boyutlandı ki siyasetin bir çok kanadına bulaşıp silah ve mühimmat geçişlerini kolaylaştırdı ve meşrulaştırdı. Şengal ve Kobani’de Kürtlere dayatılmak istenen bu kırım bir devlet politikasına dönüşüp yaşanan zulüm kikirdenmelere neden oluyorsa, dilerğim akrep sürüsünü ülkenin koynuna almayı çağrıştırmasın. Unutulmasın ki Talibanla sınırdaş Pakistan’ın durumu hiç iç açıcı değil.

Daiş denilen çetelerin ilk hedefinin hem dinsel, hem ulusal değerlere bağlı iken Yahudi, Ermeni, Süryani, Ezidi, Türkmen ve diğer halklara yaklaşımı hep insani ve ahlaki olmuş, orta doğuda radikal islam şekline bürünmüş baas ırkçılığına karşı İskandinav tipi adil bir düzenle bu fetişist sentezci yapılanmayı sarsan Güney Kürdistan yönetimi ve dünyada eli hergün biraz daha güçlenen sayın Mesut Berzani’nin kişiliğinde sadece Kürtler olması medeni dünyayı artık düşündürmeli. Daiş şekline bürünmüş baasın gücü haklılığından gelmiyor, orta doğuya dayattığı zorbalığından gelmektedir. Bilindiği gibi daiş barbarlığı Kürtleri islam olmaya bile layık görmüyor. Bu anlamda önemli bir sorumluluk da günümüzde peygamber vekili islam ulemasına düşüyor. Cenab-ı Hak Kur’an ı Kerim’de olumsuzluklara karşı ‘Tef eluhu’(onları uyar) diyerek Hz. Peygamber’e emrediyor.

Kuzey Kürtleri ise son zamanlarda yaşanan bütün provokasyonlara, talihsizlilklere rağmen rivayetler istendiği kadar muhtelif olsun, orta doğuya da yeni bir bakış getirecek barış sürecine odaklanmalı. Sürecin yaşamsal değerinin hergün biraz daha belirginleştiği iki yıllık zaman diliminde küçük ve orta ölçekli bile olsa süreci sekteye uğratacak, akabinde süreci bitirici nedenler yaratacak provokasyonlara karşı bütün oluşumlar üzerlerine düşeni yapmışlar, aynı olgunlukla varlıklarını duyumsatmalılar. Kürtler, artık günümüzde bir topluluğa farklı muamele yapıp demokratik haklarından yoksun bırakmakla barışa ulaşılamayacağı bilincine de varmışlar. Bu olumlu süreçin en büyük kazanımı, zaten toplumun her kesimi arasında uzlaşı sağlayıcı yapı taşları diziminin önemini öğretiyor olmasıdır. . Bırakalım, medeni, insani, ahlaki ölçüler dahilinde herhes siyasetini yapsın. Önemlisi her kesimin doğruları vardır. Ancak doğrular bütünü oluşturularak yaşanan acıları, , kirlilikleri örtücü ama romantik dayatımları öne çıkarıcılığın önü tıkanır, Kürt seçmeni artık kendi içinde barıçıl sonuçlar doğurmayan, Kürtlerin dramını, ulusal, demokratik ve yaşamsal haklarını önemsizleştiren yapılanmaları sandık başında red etmesini de bilmeli ki her tür provokasyona açık sokak oligarşisi prim yapmasın.

Barış sokakta sağlanır. Masa başında servet ve siyaset arasında gidip gelmelerle değil.

ALİ KIZILAY

Emekli Öğretmen-YAZAR
Print