2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Çölde kaktüs yeşerir, gül değil
2015-03-30 17:44
Yılmaz Çamlıbel
Doğayla canlılar, sürekli bir iletişim ve etkileşim içindedirler. Evrenin, kendisine özgü bir mantığı vardır. Evrendeki her şey, bu mantığın kurallarına uygun şekilde meydana gelir, yaşar ve yok olur.

Ekvatorda yaşayan insanların teni esmer, gözleri siyah veya kahveringi olur. Kuzeye gidildikçe ten beyazlaşır, gözler ise, yeşil veya maviye dönüşür.

Japon Rusa, şehirli köylüye, kadın erkeğe, Afrikalı Asyalıya benzemez. Yani evrenin, kendine özgü bir diyalektiği vardır. Her şey ona göre şekillenir. Örneğin, toprak-su-hava ilişkisi nedeniyle, çölde gül değil, kaktüs yeşerir.

İnsan ilişkilerinin de bir diylektiği vardır. İnsanlar arasındaki her türlü ilişki, bu diyalektiğe göre şekillenir.

Eğer bir toplumda, modern burjuva sınıfı ve ona bağlı olarak burjuva ideolojisi ortaya çıkmışşa, orada Burjuva Demokratik Devrimi gerçekleşir. Feodal devletler yıkılır, yerine ulus devletler kurulur.

Bu devrim, sadece burjuva sınıfını değil, ezilen, sömürülen toplumsal grupları ve azınlıkları da, daha üst bir seviyeye çıkarır. Bu arada insanlar ile toplumsal gruplar arasında, güçlü bir konsesüs, ulusal birlik oluşur ve güçlenir.

Böyle toplumlarda, süreç içinde, insan hakları, demokrasi, eşitlik ve hukuka dayalı, çok renkli, çok sesli çağdaş, devletler şekillenmeye başlar. Devlet, kutsal olmaktan çıkar, topluma hizmet eden teknik bir araca dönüşür.

Eğer bir toplumda modern burjuva sınıfı ortaya çıkmamış, ama Milli Demokratik Devrim koşulları oluşmuşsa, o zaman bu devrime küçük burjuva aydınları öncülük ederler. Ne var ki bu devrimlerde, bireyler ve toplumsal gruplar arasında, rızaya dayalı güçlü bir konsesüs oluşmaz.

Devrime öncülük eden küçük burjuva kadrolar, toplumsal bir konsesüs sağlamak için, zora başvurma yoluna girerler. Yasakçı, baskıcı, totaliter, militarist, üniter resmi bir ideoloji ve rejim oluştururlar. Gerektiğinde , katliama başvururlar. Halka rağmen halkı zorla yönetmeye kalkarlar. Sonuçta, astığı astık, kestiği kestik, diktatörler ortaya çıkar.

İşte bu nedenlerle, çağdaş ulus devlet kurmak isteyen, Türkiye, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Afkanistan, Yemen, Mısır, Fas, Tunus, Cezayir ve berzer ülkelerin yöneticileri diktatör oluyorlar. Ülkeyi zor, çiddet ve kanla yönetiyorlar.

Çünkü buralarda Milli Demokratik Devrime öncülük yapacak modern bir burjuva sınıfı ortaya çıkmamıştır. Saydığım bu ülkeler, oligarşi, kabile, petrol, din ve mezhep devletleridir. Buralarda ulusal bilinç ve ulusal çıkar, bir avuç azınlığın, kabile, din ve mezhep çıkarlarının arkasına atılmıştır.

Şimdi, Kürt toplumuna bir göz atalım. Kürdistan işgal altındadır. Kürtlerin varlığı inkar edilmiştir. Dili, kültürü yasaklanmış, kitlesel katliamlara uğramış, adeta kimliksiz yaşamaya mahkum edilmiştir.

Kürdistan’ı aralarında bölüşmüş devletler, Kürdistan’ı sömürge statüsüyle yönettiler ve yönetmeye devam ediyorlar. Bu nedenle, Kürdistan’da yaratılan tüm değerler metrepollere taşınıyor. Kürdistan’da sermaye birikimine izin verilmiyor. Buna bağlı olarak, sermaye sınıfının ortaya çıkması engelleniyor. Bu nedenlerle, Kürt ulusal bilinci güçlenmiyor ve ulusal birlik kurulamıyor.

Kürt ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesi, iki asırdan beridir, aristokrat, ağa, bey, şeyh, seyit, sosyalist ve dindar küçük burjuvalar tarafından yürütülmüştür. Kürt kurtuluş mücadelesinin başarıya ulaşamaasının en büyük nedeni, bu toplumsa ve sosyal gerçekliktir.

Bir çok yurtsever Kürt gibi ben de, PKK’ye sık sık eleştiri yönelten bir bireyim. Çünkü PKK’ nin nereye gittiğini, başarı kazanması halinde, başımıza neler geleceğini üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorum. Yurdunu milletini seven, onun özgürlüğü için emek sarfeden bir aydın olarak, üzerime düşen uyarı görevi yerine getirmeye çalışıyorum.

Ortadoğu diktatörlerinin fotokopisi durumunda olan PKK’nin öncülüğünde kurulacak Kürdistan yönetimi, Kemalistlerden, Basilerden, Hümeynicilerden, Esatlardan ve Saddamcılardan farklı olmayacaktır. Çünkü, içinde yaşadığımız sosyo-ekonomik ortamında, diktatörlük ortaya çıkar demokrasi değil. Diğer bir deyişle bu topraktan; kaktüs çıkar, gül değil.
Print