2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Beriya Mancole krallığında, kralı ak güvercin seçermiş
2015-05-04 19:01
Ali Kızılay
Geleceğe umutla bakan toplumlarda, seçim arifelerinde insan ile siyaset arasında doğal bir yakınlık kurulur. Biliniyorki siyaseti biçimlendiren insan fıtratı, toplumun yapısını oluşturacak iskeletin sağlığı için ya besin değerindedir veya iskeletin doğal yapısını tahrip edip canlılığını yitirmesine neden olucu bakteri üreticidir.

Siyaseti fıtratı düzgün insanların birikim ve becerileriyle şekillenmiş toplumlar, öncelikle kendi resmi tarihini sorgulayıp temel bilim dalı haline getirmeyi başarmışlar. Böylece geleceği aydınlatıcı tarihinden esinlenen siyaset denilince, akla fıtratı düzgün insanların, toplumla yaptıkları tarihi sözleşme gelecek. Bu sözleşmeyi yapanların da asli görevlerinin, yüklendikleri sorumluluk kadar bu sorumluluğu yerine getirmenin kişilik ve siyasi ahlak gereği olduğunun bilincindeler.

Buna karşın diktatörlere, zorbalara ve efendilere abartılı söylemlerle dizilen yanıltıcı methiyelerin tarih sayıldığı toplumlarda cenkçi anlatımlar ise, bilinci şartlandırıcı akıl olarak kullanılır. Böylece diktatörlere, efendilere duyulan korkunun ilahi bir hayranlığa dönüşmesi için zorbadan, güçsüzlerin çaresizliğini kabullenmede kullanılacak biat edilir fetişist lider yaratmak kolaylaşıyor. Örneğin, Kürtler gibi yaşamsal değerleri silahlı kabile çeteciliğince kuşatılıp alt edilmiş toplumlarda, seçim ve benzeri dönemlerde piyasaya sürülen fetiş profili, kitleye ayar verici önemli bir sermayesidir. Çünkü hukukun dahi ağlatıldığı coğrafyasında faili meçhullere binlerce kurban vermiş, talanı, yıkımları yaşamış Kürtler, sırtına vurulmuş yükün tonajından ve çaresizlikten, seçim arifelerinde rıza ve korkuyu ayrımsama bilinci denilince, belki de çanların tekrar kendisi için çalacağı anlamını düşündürmektedir.

Günümüzde demokrasi sözcüğü dillerden düşmezken hoyratça savurganlığın, yolsuzluk ile yokluğun içiçe yaşandığı, acıların zorbaca süpürülüp zorbaca unutturulmaya çalışılması karşısında çaresizliğe rağmen, heryer güllük gülistanlıkmış gibi karşılıklı efelenmelerle güzelleşmelerin pazarlandığı bu seçim arifesinde yazımızı bu kez, siyasi söylemden uzak tutmaya özen göstereceğim. Sadece asırlardır nesilden nesile adeta rivayet edilen masal anlatımlı bir öyküyü, kısaltarak değerli okurlarımızın beğenisine sunacağım.

Rivayetlere göre , yukarı Mezopotamya’nın ilk site krallıklarından biri de Beriya Mancole (Korkular Ovası) krallığıymış. Günlerden, ölen kralın yerine yeni kral seçiminin yapılacağı günmüş. Mahşeri bir kalabalık, kral sarayının önünde toplanmış. Aralarında saray orkestrasından davulcusu Hemo ile zurnacı Yehya da varmış. Yehya, Hemo’nun kulağına eğilip fısıldamış. ‘Eğer kral seçilirsem, şu halka öyle zulüm yapacağım ki ölülerine bile kazık çaktırır, öylece gömdürürüm, ’demiş. Derken, sarayın insan seline bakan balkonundan, omuzunda ak bir güvercin bulunan başvezir ile saray nazırları belirmiş. Başvezir dalgalanan kalabalığa dönmüş.

‘Ey ahalii. Bugün, ölen kralımızın yerine, töremize uygun olarak yeni kralımızı seçeceğiiz. Şimdi ak güvercinimizi uçuracağım. Güvercin kimin başına konarsa o, kralımız olacaakk. ’diye gürlemiş, güvercini omuzundan almış, başını okşamış ve havaya savurmuş.

Ak güvercin insan selinin üstünde dönmeye başlamış. Binlerce çift göz onun üstünde, dudaklar kıpır kıpır çalışıyormuş. Ak güvercin aşağıya doğru süzülmüş süzülmüş, gelmiş zurnacı Yehya’nın başına konmuş. Halk, bir an şaşırmış. Başvezir de sıtmalıymış gibi karnı öne fırlamış zurnacıyı sevmemiş. Onu zindana kapatmış. Zindan karanlık mı karanlık. Sadece üstündeki delikten içine bir tutam ışık süzülüyormuş. Başvezir gönül rahatlığıyla ikinci kez güvercini havaya salmış. Kuşcağız havaya salınır salınmaz, gagasını zindana vererek uçmuş, tepesindeki delikten içeriye süzülüp gözden yitmiş. Başvezir ile nazırlar gitmiş bakmışlar ki ak güvercin Yehya’nın başına adeta tünemiş. Bunu mutlu bir geleceğe yorumlayan kalabalıktan alkış tufanı kopmuş.

‘Öldü kral, yaşasın yeni kral, ’bağırışı yükselmiş.

Kral seçilen Yehya, antenleri çabuk çalıştırmış. Dağların, ovaların yol keseni, haramilerin efendisi ünlü eşkıya Müho ile çetesine haber salıp saraya davet etmiş. Onları ‘Sarayın Korucuları’ adı altında maaşa bağlamış. Gün gelmiş, yağmalar, köy baskınları, cinayetler, tecavüzler yaşamın doğal parcası haline gelmiş. Herşey faili meçhulmuş. Müho ve çetesini suçlamak da kraliyet makamına ihanet suçu sayılıyormuş. Çünkü onun sayesinde Kral ve kendisine biat eden nazırlar önce Mancole ovasının bereketli topraklarını aralarında bölüşmüşler. Halk inim inim inlerken onların hazineleri altın doluyormuş. Yaşananlara dayanamayan başvezir kahrından ölmüş. Kral, başveziri kazıklatmış öylece gömdürmüş. Ardından öleceklerin kazıklatılarak gömüleceğini bir fermanla kullarına duyurmuş. Yaşamın dayanılmazlığına meftumlara çakılan kazık da eklenince birkaç kişi davulcu Hemo’yu aramaya çıkmışlar. Onu bir mabedin kapısında dilenirken bulmuşlar. Biraz dertleşmişler, derken kendisini elçi olarak krala göndermeye ikna etmişler. Hemo toparlanıp sarayın yolunu tutmuş. Tanındığı için saraya alınması zor olmamış.

Kral, büyük bir salonda som altından tahtına kurulmuş, önünde uzanan koca mermer masanın çevresinde nazırlar, dalkavuklar, yalakalar servisi altın kaplarla yapılan her çeşit taamdan yiyorlar, altın kupalarla iskit şarabı, vikink viskisi, frenk şampanyası yudumluyorlar, bir grup dansöz ‘yaleyli’lerle onları eğlendiriyormuş. Kapının önünde bekleyen Hemo’nun karnı da açlıktan gurulduyormuş. Eğlencenin sonunda kral el çırpmış, herkes salondan çekilmiş ve Hemo’ya dönmüş. ’Ne istiyorsun?’diye sormuş. Hemo, ’Sadece elçiyim. Kullarınızın bir ricasını iletmek için geldim, ’demiş. Kral ‘Ben demokratik, laik, sosyal bir kralım. Çekinme söyle’demiş. Hemo, ’Kullarınız sizden çok memnun. Yalnız o kazık var ya, kazığı lağvederseniz, size bağlılıkları daha da artar, ’demiş. Kral, alaylı alaylı sırıtmış’Kral seçimi yapıldığı gün söylediklerimi hatırlıyor musun Hemo. Ak güvercin başıma konmak için kör zindanda bile beni buldu. Demek ki kendi iradeleri yerine, sarayların kafes kuşlarını irade sayıp yöneticilerini bu kuşlara seçtiren halka benim gibi bir kral gerekiyormuş. Anlamadın mı Hemoo. Sana gelince. Birlikte çaldığımız davul-zurnanın hatırı olmasaydı, seni, saraya sızmış ajan ilan eder derhal öldürtürdüm, ’demiş. Sonra yanı başındaki gonga tokmağı vurmuş:yanında biten başvezire:

‘Fermanımdır, kullarıma duyurula. Bundan böyle mevtalara iki kazık çakıla. Şu mel’una da yüz kırbaç vurula, ’diye emir buyurmuş.

Masalımız burada sona ermiş.

ALİ KIZILAY
Emekli Öğretmen-YAZAR


Print