2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Kürtler ve baraj
2015-05-13 22:56
Yılmaz Çamlıbel
Seçime sayılı günler kaldı. Seçimin en çok merak edilen konusu, HDP nin % 10 barajını geçip geçmiyeceği sorunudur. Kimileri, Kürtleri doğru yola yönlendirmek için, kimileri ise bataklığa sürüklemek için, bu konuda durmadan konuşuyorlar, yazıyorlar, önerilerde bulunuyorlar.

Ara sıra yaptığım gibi, bu gün de sizleri barajla ilgili olarak, basit bir hesap yapmaya davet ediyorum. Verdiğim rakamlar, yuvarlak rakamlardır. Bu nedenle bazı rakamsal kusurlarımı hoşgörüyle karşılamanızı rica ediyorum.

Kimilerine göre Türkiyede 25 milyon, kimilerine göre de 30 milyon Kürt yaşıyor. Önümüzdeki seçimde, 53 milyon 741 bin seçmen oy kullanacak. Katılım oranı, iptal ve benzeri nedenlerle, 50 milyon oy kullanıldığını kabul edelim. Bunun 12,5 milyonu Kürt oyudur.

Son yerel seçimde HDP, 3 milyona yakın oy almıştı. Demek ki 10 milyon civarında Kürt, başka partilere oy vermiş. Yuvarak hesap bunun 6 milyonu AKP ye, 3 milyonun CHP ye, 1 milyonunun da MHP ye verildiğini kabul edebiliriz.

Önümüzdeki genel seçimindeki Kürtlerin oy dağılımı da, aşağı yukarı bu durumdadır. HDP’ nin barajı geçmesi için, 2,5 milyon oy daha alması gerekiyor. Bunun için AKP ve CHP ‘li Kürt seçmenlere seslenmesi, onları yanına alması gerekir.

Malum, dört partinin de kemikleşmiş oyları var. Bu seçmenlerin kendi partisini bırakıp, başka bir partiye oy vermesi zor görümüyor. Bu tür fanetik Kürt seçmen sayısının, 3 milyon olduğunu kabul edelim. Geriye ikna edilebilecek 7 milyon Kürt seçmen kalıyor. Peki bu 7 milyon Kürt seçmenini nasıl bir söylem ve programla ikna edebiliriz acaba?

Bunun için her şeyden önce Kürt sorununa bilimsel ve siyasal bir teşhis koymamız gerekir. Zira, doğru teşhis yapmadan, doğru tedavi uygulayamayız.

Kürt sorunu, bazılarının dediği gibi, sınıf, cins, kültür, dil, geri kalmışlık, din ve mazhep sorunu değildir. Bunların hepsini içinde barındıran, ulusal bir sorundur. Zaten bunun için kendisine ulusal sorun deniliyor.

O zaman yapacağımız tedavinin temel ilacı bellidir. Kürt ulusal çıkarını her türlü çıkarın önüne koymak, Kürt ulusal birliğini sağlamak, tüm ulusal değerleri eşgüdüm halinde mücadele alanına sürmektir.

Sorunu böyle ortaya koyduğumuzda, bazı anasının gözü insanlar, “ O zaman, ilerici, devrimci, sosyalist Türk oyları HDP’nin kanadı altından uzaklaşır” diye yaygara koparıyorlar.

Şimdi sorunun netleşmesi için, küçük bir analiz daha yapalım. Kürtler, 90 yıldan beridir, sömürgeci, faşist üniter Kemalist rejime karşı, insani ve ulusal hakları için baş kaldırıyor.

Edindiği deneyimler sonucunda yanlız kendisini değil, Türkiye’deki diğer muhalefet gruplarını da kurtuluşa taşıma gücüne erişmiş bulunuyor.

İşte bu yüzden Türk egemen çevreleri, telaşa kapılmış durumdalar. Bu nedenle Kürt ulusal kurtuluş mücadelesini provake etme, ana hedefinden saptırıp onu, sınıf, cins, din ve mezhep mecralarına kanalize etmek için, akıl durdurucu entrikalar çeviriyorlar.

“Türkiyelileşmek, işçi sınıfıyla ciddi bir bağı olmayan Türk solcularıyla sosyalist bir cephe kurmak, halkın kutsal değerleri üzerinden polemik yapmak, çözüm süreci aldatmacasını güdemde tutmak, İmralı ve Kandille paslaşmak” ve benzeri tuzak projeleri piyasaya sürüyorlar.

Şimdi, kaçacağı söylenen sol oyların miktarına bir göz atalım. Siyaset de ticaret gibidir. Yapılan her işin, söylenen her sözün bir getirisiyle bir götürüsü vardır. HDP’nin kanadı altına girdiği söylenen sol oyların toplamı, yüz binler mertebesindedir.

Gelin, hep beraber bir bakkal hesabı yapalım. Ulusal siyaset yapmamız halinde, alma ihtimalimiz olan Kürt oyu 7 milyon civarındadır. Kaçacağı söylenen sol oy miktarı ise 300 bindir. Bu durumda aklı başında olan bir insanın yapacağı şey, CHP’deki Alevi, AKP’deki dindar Kürtlerin oyuna odaklanmaktır. Solcu Türkün oyuna değil, yurtsever Kürdün oyuna göz dikmektir.

Seçime parti olarak katılma kararı alan HDP yöneticilerinin bu durumu görmemesi ve kavramaması mümkün mü? Orada, şeytana papucunu ters giydiren yöneticiler var. Peki bu adamlar neden, devletin kurduğu tuzak projelere cumburlop atlıyorlar?

Bence HDP’sinin bazı yöneticileri, kulaklarına üflenen görevi yerine getiriyorlar. Onlar, parlementoya girmek, gurup kurmak, Kürt sorununu eşitlikçi bir temelde çözüm yoluna koymak değil, Kürt ulusal mücadelesini bataklığa çekmek istiyorlar.

Kürtlere bu tuzak projeler hazırlayan yerli ve yabancı karanlık odaklar, Kürt ulusal mücadelesinin Türkiye’de ve Ortadoğu’da var olan toplumsal sorunları çözecek güce ulaştığını görüyorlar.

Bu nedenle Kürt ulusal bilincinin güçlenmesini, kurulu düzeni değiştirecek bir aksiyon haline gelmesini istemiyorlar. Bunun için Kürt kimliğini sınıf, cins, din ve mezhep kimliklerinin arkasına atarak, mücadeleyi yanlış mecralara yönlendirmeye çalışıyorlar.

İttihat ve Terakkicilerin ırkçı genlerini taşıyan Türk solcularını, Kürtlere ilerici, devrimci, çağdaş ve demokrat insanlar diye yutturmaya kalkıyorlar. Türk-İslam sentezi yapan ırkçı, faşist Türk dindarlarını bize Müslüman diye yutturmaya çalışıyorlar. Feminizmi, Kürt kadınlarına kurtuluş yolu olarak sunuyorlar.

Kısacası bizlere ve mücadelemize “Kürt olmayın da, ne olursanız olun,” diyorlar. Bu, Kürtlerin önüne konulan en sinsi tuzaktır. HDP barajı geçmezse eğer, bunun suçlusunu başka yerde aramayalım. Bunun en büyük suçlusu, Apocu yöneticiler olacaktır.
Print