2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Hem vahşisiniz, hem de geri zekalı
2015-06-06 20:40
Yılmaz Çamlıbel
Bu yazımda, geride bıraktığımız seçimle ilgili bir yazıyla çıkmaya karar vermiştim. Yazımı bitirmek üzereyken, Diyarbakır pravakasyonu gerçekleşti. Bunun üzerine fikrimi değiştirip, bu yazıyı kaleme aldım.

Seçim süresi boyunca tezgahlanan pravakasyonların sonuncusu, beni hem çok üzdü, hem de çok kızdırdı. İnanın beynim zonkluyor, kalbim sıkışıyor, canım yanıyor. Bağırmak, çağırmak, küfür etmek istiyorum. Ama, kendimi kontrol altında tutuyorum. Eeeee! Nede olsa, seksen yaşında bir pir-i faniyim. Bu konuda antramanlıyım.

Bu Türklerle gerçekten başımız belada. Düşman olanı başka bir bela, dost olanı başka. Kürtlerin dediği gibi “Ava me, di cewek da naçe.” Türklerle suyumuz, bir dereden akmıyor vesselam. Ensemize sülük gibi yapışmışlar, at atamazsın, sat satamazsın.

TC’nin kuruluş sürecinde Kürtlere, “Gelin iki Müslüman halk olarak el ele verelim, padişahımızı gavurların elinden kurtaralım, ortak bir devlet kuralım.” Teklifinde bulundular. Dedelerimiz, bu öneriye sıcak baktılar, Türklere destek oldular.

Lozan Antlaşmasının kabul edilmesinden hemen sonra, Kürtlerin varlığını red ve inkar ettiler. Kürtleri yok saydılar ve yok etmeye kalktılar. Bu, inanılmaz ve kabul edilmez bir ihanetti.

Kürtler, bu ihaneti kabul etmediler. Türk devletine karşı tam 28 kez baş kaldırdılar. 29. isyan hala devam ediyor. Eğer bunu da bastırırsanız, otuzuncusunun gündeme geleceğinden asla şüpheniz olmasın.

Bir asra yakın süredir, Türklerle sürekli olarak bir, tartışma, didişme, sürtüşme ve kavga içinde yaşıyoruz. Bu süre zarfında, onlar bize baş eğdirmeye çalıştılar. Biz ise aksine hep baş kaldırdık.

Türk devlet yöneticileri, bu süre zarfında köylerimizi, evlerimizi, tarlalarımızı, ormanlarımızı yakıp yıktılar.

Kürt toplumunun önder ailelerini kökünden koparıp, sürgüne yolladılar.

Kürt halkının özgürlüğü ve mutluluğu için mücadele eden 300 civarında yurtsever Kürt önderini idam ettiler.

Yurtsever yazar, sanatçı, siyasetçi ve aydınlarımızı tutukladılar, işkence ettiler ve zindanlarda çürüttüler.

Gözaltına aldıkları gerçlerimizi katlettiler.

Kadınlarımızın, kızlarımızın namusuna el uzattılar.

Partilerimizi, sivil kurumlarımızı kapattılar.

Evlerimizi, iş yerlerimizi, kurumlarımızı bastılar. Kitaplarımızı, dergilerimizi, bildirilerimizi, pankartlarımızı götürüp yaktılar.

Aramıza sızdırdıkları ajanları aracılığıyla bizleri, şiddete ve teröre yönlendirdiler.

Ulusal bazda birlik olmayalım diye, toplumumuzda var olan, laik-dindar, Alevi- Sunni, Kurmanç-Zaza ve aşiretler arasındaki çelişkileri tahrik ederek bizleri birbirimize karşı kışkırtarak ve vuruşturarak düşman hale getirdiler.

Dilimizi, dinimizi, töremizi, kültürümüzü yasaklıyarak, bizleri kökümüzden kopardılar ve kendimize yabancılaştırdılar.

Okularda, kışlalarda, sokaklarda, camilerde, derneklerte, partilerde çevirdikleri sistematik propagandalarla, bizleri asimile etmeye çalıştılar.

Özel olarak eğitilmiş ajanlaştırılmış solcuyu, dinciyi, Aleviyi, tarikatçıyı, feministi dost görümünde içimize sızdırarak bizi yönetme yoluna gittiler.

Listeyi daha fazla uzatmak istemiyorum. Bizi Türkleştirip yok etmek için, akıl almaz entrikalar çevirdiler. Etrafımıza sayısız tuzaklar kurdular. Bizleri provakasyonlarına alet ettiler. Bizi kullandılar. Sağ gösterip sol vurdular.

Ama, yine de amaçlarına ulaşamadılar. Tüm engellemelerine, hedef şaşırtmalarına karşın, Kürt ulusal mücadelesi Kürdistan’ın ve Ortadoğu’nun baş aktörü olma yolunda hızla ilerliyor. Hiç kimsenin gücü bu gidişi durduramaz.

Bir asra yakın süre içinde, çok yanlışlıklar yaptık, hatalara düştük, kandırıldık, kendimize zarar veren işler yaptık. Ama bu arada, epey şey de öğrendik ve ustalaştık. Yani yenile yenile yenmesini öğrendik.

Kürt halkı, ulusal duyguları önde olan; köylüsü kentlisiyle, Kurmancı Zazasıyla, Alevisi Sunnisiyle, sağcısı solcusuyla, laiki ve dindarıyla kaderini tayin etmek amacıyla ayağa kalkmış bulunuyor. Bu halkı kandıracak, oyalıyacak ve durduracak bir güç söz konusu olamaz.

Türk yöneticileri hala klasik Kürt politikalarıyla halkımızı oyalamaya çalışıyorlar. Bu politikalarının iflas ettiğini, bir getirisinin olamayacağını göremiyorlar. Bu yöneticiler gerçekten hem zalim, hem de kafayı sıyırmışlar.

Onlar, ne yaparlarsa yapsınlar şunu bilsinler ki, tüm mazlum halklar gibi Kürt halkı da özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu çılgın ve kafayı yemişlerin elinden kurtulacaktır.


Print