2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtler demokratik değerler ve barışla nasıl tanışacak?
2015-10-20 21:47
Ali Kızılay
Kürtler, sosyal-siyasal ve ekonomik çelişkiler içinde boğuluyor iken, kendilerine aş getireni faili meçhullere kurban vermiş, varoşlar sürülmüş mazlum, yoksul aile çocukları, rasyonel olmayan bir savaş provasının içine sokulmak isteniyor. Bu da devletin, seferber ettiği imkanlarını AKP’ye sadakat için hareket edilmesine neden olmuş. Hal böyle olunca, sandık 7 Haziranı aratmayacak şekilde sonuçlanması halinde, Kürtlere yönelik nasıl bir senaryonun devreye sokulacağı endişesi yaratıyor.

Düşündürücü olan, 17-25 Aralık sendromunun AKP ve sarayda yarattığı endişenin hırçın bir karşı koyuşla, hiç alakası olmamasına rağmen ibrenin önce çözüm sürecine yönelip krize sokması ve Kürtlere yönelik bir cepheye dönüşmesidir. Günümüzde yaşanan şiddet döngüsü o kadar rahat, o kadar orantısız ki bu durum, legal siyaset alanların demokrasi sorunlu olduğunun yanısıra, Kürtlerde siyaset ve aydın döngüsünün sorgulanması gereken nasıl bir iç sömürü ağın içinden geldiği sorusunu da karşımıza çıkarmaktadır.

Demokratik değerlerin paylaşıldığı toplumlarda aydın diye anılan şahsiyetler şöyle tanımlanıyor. Kültürlü, görgülü, sorunlar üzerinde gerektiği kadar bilgi verebilen, demokrasiye açılan kapıları açan ve bilgelikleri güvenilir şahsiyetler diye tarif edilir. Bu bağlamda ölçüleri Platon’un ‘Demokrasilerde temel ilkenin halkın egemenliği olabilmesi için ülke yönetiminde doğru tercihlerin yapılmasıyla mümkündür. Böyle değilse, demokrasi birey tercihli otokrasiye dönüşür, ’öngörüsüdür.

1969’da BBC yaptığı araştırmada, dünyanın en istikrarsız aydınları Kürt aydınlardır tesbiti yaparken, aydın ölçer lüksmetre olarak Kürt aydınların geldikleri ve beslendikleri sosyal-sınıfsal ve ekonomik yapı olmuş.

Burjuva demokrasisinin nimetlerini sadece kendine sayan, değişim-dönüşüm yerine Asurların köleci toplum döneminden kalma anlayışla kadının miras hakkını dahi alavere-dalavere ve kayıtsız-kuytsuz çalınmasıyla palazlanmış lafazanlara aydın değil, feodalizme kilitlenmiş aydın bitiş denilecektir. Kürt çoğunluğa acılar çektiren iç sömürgeci ve iktidar aklı aydın diye çoğunluğun hakkını kendilerine teslim eden bu kesimi görmüş. Kürt siyasetini de bu alavere dalavere akıl biçimlendirdikçe, çoğunluğun insanca yaşama hakkı despotik azınlığa karşı elimine edilecek ve barış umutları ütopik alanlara sıkıştırılarak iflasını kolaylaştıracak. Çünkü gerçek anlamda barış, bu kesimin iflası olacaktır.

Kendi içinde eşitliğe layık görülmemiş, Kürt çoğunluğun yaşamsal hakkı despotik azınlığa karşı elimine edilmişken, Kürtlerle Türkler arasında eşit haklara dayalı bir cumhuriyet projesinin nasıl yaşam bulacağı hiç sorgulanmıyor. Tarıma dayalı üretimin mutlak sahibi devlete karşı özerk ve ergenekon eksenli korucu çeteciliğiyle desteklenen feodal kodların dayattığı siyaset mantığında açılmış gedikler, bir yerlerin işaretiyle devrimci etiketli kemalist solcularla kamufle istençleri de her alanda sırıtmaktadır. Devrimcilikte ilk koşulun, toplumu kirli ağlarla örmüş iç işgalcilere karşı örgütlenme olduğu düşünülmeden, faili meçhullerin kronik katilliğini karanlıkta bırakmakla sosyolojik yapı ve psikolojik bozulmuşluktan istifade belki algı operasyonu yapmakta işe yaramış. Ancak vicdani sorumluluk taşıma zahmetine katlanmaya tenezzül bile etmeyen feodal kodlar adına siyasetin adı cumhuriyet projesinde halkların kardeşliği değil, iç sömürü güdümünde çürüme olduğu hiç düşünülmemiş. .

17-25 Aralık sendromundan günümüze değin, AKP’nin artık görünür bir şekilde visyonundan uzaklaşıp radikal islam ve ülkücü kartı piyasaya sürmesinden bu yana, yaşamları boyunca hak ettikleri gibi güneş yüzü göremeyecekleri düşünülen radikalliğe atıl ergenekonun salıverişini değil uluslar arası ceza mahkemelerine taşımak, ne Kürt siyaseti ne truva atını oynayan IHD ve aktivistlerce eleştirildiği hiç görülmemiş bile. Ancak iğneyi kendine batırmadan elde çuvaldız AKP’yi slogancı söylemlerle tefe koyup ramazan davulu gibi çalmakla ilahi sevgi ve merhametin altını çizmiş varsayılan muhafazakar müslümanların, Islamiyette ’nefisle atılmış adımlar’ın mundar ve harici sayıldığı, bundan hareketle yolsuzluğu kendi içinden sorgulama fırsatı verilmemiş. Ama yok. AKP’ye karşı cihad ilan etmek, kişiye güç malzemesi olarak yapılandırılan ırki yönelimlerin, ergenekon ve cihatçı yapılarla birleşerek karanlık bir plan dahilinde kuzey Kürtlerini de kanayan orta doğunun bir parçası haline getirebileceği düşünülmeden ısrarla sarılan jakobenlik, ancak mevsimlik siyaset mantığıyla açıklanabilir.

Oysa otuz yıldır ergenekonun gazabını yaşayan Kürtler, son aylarda yabancı akıllarla üzerinde özenle çalışılmış projelerin figüranı olmak zorunda değil.

Öze dönecek olursak, ne olursa olsun, günümüzde AKP’ye karşı vizyon geliştirecek bir siyasi güç yok. Bunu siyasi güce dönüştürebilecek bir oluşum da yok. Arada bir iktidara parmak sallayıp ‘hı hııı’ çekmeyi daha kazançlı sayan , Cumhuriyet ekolünü yaşam tarzı yapmış ve CHP’de toplanmış seküler kemalist elitlerle Kürt sorunu çözülemeyeceğine, kimsenin de elinde bu sorunu çözecek sihirli değnek olmadığına göre, öncelikle Kürt siyasetinde yeniden yapılanmaya ihtiyaç var demektir.

Sürecin, zehir ve husumet zikredici anlayıştan kurtarılıp adım adım aşılması gereken bir maratona dönüşme beklentisi, her vesileyle şiddeti red eden negatif Kürt siyasetinin, öncelikle kendi içinde ve aralarında empati kurarak gelişkin bir diyaloğ kültürüyle küreselleşmesi gerektiğini hatırlatmakta. PSK genel sekreteri Sayın Mesut Tek’in geniş katılımlı Diyarbakır’daki ilk basın açıklamasında, seçimde haklı ve doğru siyaseti benimsemiş HAK-PAR’ın desteklenmesi gereğini hatırlatması, negatif alanların bencil hırslarla biribirini hırpalamayı değil, ortak bir paydada buluşarak insiyatif olabileceğe yorumlanmakta. Böylece sürekli ‘Negatif alanı acaba gizli bir el mi parçalıyor?’vesvesesi de uslardan uzaklaşacağının işaretlerini de veriyor.

Bu nedenle önümüzdeki seçimde HAK-PAR’a verilecek destek, negatif siyaset için bir samimiyet testi olarak değerlendirilecek ve insiyatif olabilirlik açısından atılacak ilk adım olacaktır.

ALI KIZILAY
Emekli Öğretmen-YAZAR
Print