2024-05-08
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Kürtlere rağmen, Kürt devleti
2016-01-16 15:19
Yılmaz Çamlıbel
Kürt sorunu asırlardan beridir Kürtlerin ve dünyanın gündeminde yer almaya devam ediyor. Ben, bu sorunun 60 yıllık şahidiyim. Bizim kuşak 1950’lerden itibaren yol, su, elektrik, fabrika, okul, cami istemekle işe başlamıştı. Türk devlet yöneticileri bu istemlerimizi de “Türkiye’yi bölmek, Kürt devleti kurmak.” biçiminde nitelendiriyordu.

Bu ithamlardan gına geldiği bir dönemde yazdığım bir yazıda şöyle demiştim. “Sevgili okuyucular, yıllardan beridir Türk savcı ve hakimleri bizi Kürt devleti kurmakla itham ediyor, cezalandırıyor ve zindanlara atıyorlar. Bizler ise daha bir çadır bile kuramadık. Bence artık ayıp oluyor. Gelin bir Kürt devleti kuralım ki, Türk savcı ve hakimlerini yalan söylemekten kurtaralım.”

Sizlerin de bildiği gibi, bu durum hala devam ediyor. Ne var ki bazı dikkat çekici değişiklikler de olmuyor değil. Örneğin Türk devlet yöneticilerinin yanında bazı Kürtler de, Kürtlerin devlet kurmasına karşı çıkıyorlar. Bu istemi gericilik, emperyalizme uşaklık etme biçiminde nitelendiriyorlar.

1900’lardan itibaren Osmanlı İmparatorluğu dağılma sürecine girmişti. Emperyal devletler de bu dağılmayı hızlandırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Osmanlıların egemenliği altında yaşayan tüm halklar, bu devletlerle dirsek temasına geçerek, ulusal devletlerini kurdular. Kürtler için de aynı şey söz konusuydu. Ama Kemalistlerin “Müslüman iki halk olarak, ortak bir devlet kurma” önerisinin peşine takılan Kürtler, bu tarihi fırsatı kaçırdılar.

Şimdi sizleri, 1923 yılının Lozan’ına götürmek istiyorum. Sizleri, Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa ile, İngiliz delegasyonu başkanı Lord Curzon arasında geçen Kürtlerin kaderini belirleyecek olan önemli bir tartışmaya kulak vermeye çağırıyorum.

Lord Curzon, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün devletlerinin yanında, bir Kürt devletinin de kurulması önerisinde bulunuyordu.

İsmet Paşa bu öneriye şu şekilde karşı çıkıyordu. “Kürtlerle Türkler soydaş iki halktır. Asırlardan beri birlikte yaşıyorlar. Şu anda Ankara’da ortak bir devlet kurmuş bulunuyoruz. Sizin Kürtler için önerdiğiniz şey bir sömürge statüsüdür. Kürt soyu gibi üstün bir soy, sömürge statüsünde yaşamayı asla kabul etmeyecektir. ”

Vay babam vay! Hela binhêrin İsmetê ker dıbêje, Kürtler soylu bir halktır. Bu nedenle emperyalistlerin kuracağı bir sömürge devletine asla razı olmaz. Peki Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün için, sömürge devlet olmayı kabul eden Araplar, soysuz mu oluyorlar? Şu yalana, dolana, üçkağıda bakar mısınız. Hele bir de, aşağıdaki üçkağıdı okuyun.

Tam bu aşamada M. Kemal’in verdiği emir üzerine, TBMM’sinde bulunan Kürdistan Mebusları, Kürt ulusal giysileriyle parlementoya gittiler. M. Kemal, dünya basınını bu toplantıya çağırmıştı. Verilen emir üzerine, Kürt mebusları Lozan’a bir telgraf çektiler. Telgrafta şöyle diyorlardı, “Biz Türkler ve Kürtler olarak, Ankara’da ortak bir devlet kurmuş bulunuyoruz. Bu nedenle ayrı bir Kürt devletine gerek yoktur.” Bu telgraf üzerine batılı devletler, Kürtlerin devlet olma ısrarından vaz geçtiler.

Sonuçta Kürtler sömürge ülke olma şansını bile kaçırdılar, kimliksiz yaşamaya mahkum oldular. Lozan’a telgraf çeken Kürt mebusları “Türk parlementosuna Kürt ulusal giysileriyle gelmek” suçundan dolayı yargılanıp idam edildiler. Şu trajediye bakar mısınız.

Sonuç ta, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün, İngilizlerle Fransızların sömürgesi oldular, Kürtler de Türk, Fars ve Arapların sömürgesi oldu. Kağıt üzerinde kurulan bu sunni Arap devletleri, zamanla bağımsız devlet olurken, Kürtler adeta kimliksiz bir yaşama mahkum oldular. Görüldüğü gibi, sömürgeciden sömürgeciye fark var. Avrupalı sömürgeci nerde, Türk, Arap, Fars sömürgeci nerde?

Kısacası eğer o dönemde bir gurup Kürt yurtseveri “Biz de bağımsız bir Kürt devleti kurmak istiyoruz. Kaderini tayin etmek bizim de hakkımızdır.” diyerek, Avrupa devletleriyle ilişki kursalardı, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi suni devletlerden önce, Ortadoğu’nun en kadim halklarından biri olan Kürtlerin devleti kurulmuş olurdu.

Şimdi 90 yıl öncesine benzer bir süreçten geçiyoruz. Dünyayı yöneten egemen devletler, Ortadoğu’un haritesını yeniden çizmek istiyorlar. Bu projede Kürtler, baş aktör durumunda. Şayet Kürtler olarak, dünyanın gidişini yakından izlersek, aklımızı kullanırsak, ulusal çıkarı her türlü çıkarın önüne koyan projeler yaparsak, ulusal bir devlete sahip olabiliriz.

Gel gör ki, Kürtlerin lehine dönen tarihin tekerine çomak sokmaya çalışan Kürtler var. Sizin anlayacağınız, birinci Lozan’da bir İsmet Paşa vardı. Şimdi ise binlerce İsmet Paşalar var.

Gazeteciler günümüz İsmet Paşalarına mikrofonu uzatıp soruyorlar, “Kürt partisi misiniz?” İsmet Paşalar bağırıyorlar, “Yok vallah biz Türkiye partisiyiz. “Ayrılmak mı istiyorsunuz?” diye soruyorlar, “Hayır biz Türkiyelileşmek istiyoruz.” diyorlar. “Niyetinizi gizliyorsunuz, esas amacınız Kürt devleti kurmaktır.” denildiğinde, İsmet Paşalarımız “Kürt devleti istemek gericiliktir, emperyalizme hizmet etmektir.” cevabını veriyorlar.

Bakın şuraya yazıyorum, yanlız düşmanlara değil, bu şaşkın ve kaçkın Kürtlere rağmen, Kürt devletinin çatısı kuruluyor. Dost ve düşmanlarımızın önümüze koydukları tüm tuzaklara rağmen, Kürtler devlet olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.

Kürtlerin sırtına kene gibi yapışmış Türt komünistleri yakın zamanda tıpkı Kemalist soydaşları gibi, “Kürtler gibi soylu bir halk, emperyalistlerin kuracağı bir devleti asla kabul etmiyecektir.” diye bağıracaklarını tahmin ediyorum.

Merak ediyorum acaba Kürtler, bunca acı denemelere rağmen önüne atılan bu zokayı bir kere daha yutar mı dersiniz?

Ancak ben şundan eminim ki; Kürt devleti, kürtlere rağmen kurulacaktır.


Print