2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
PANDORANIN KUTUSUNDAN CANAVAR ÇIKMAZ
2013-05-21 23:15
Ali Kızılay
Bir toplumun maddi yaşamını,gelişmişlik düzeyini ve yönetimini anlamlı kılan en önemli sembol,o toplumun kültürel birikimidir.Zengin kültür kaynaklarına ve birikime sahip toplumlarda yönetim,çağın düşüncesi ve ihtiyaçlarına uygun rota izleyen kültür birikimiyle örüntü oluşturmak zorundadır.Çünkü yönetimi eski ile yeni,çirkinlik ve güzellik arasındaki farkı algılamış,adalet ve adil paylaşımı maddi yaşam olarak kabul görmüş toplumsal kültür biçimlendireceği için siyaseti de toplumun yaşamsal düzeyini,demokrasisini daha ileriye götürecek rekabet anlayışıyla projeler üretir.Bu üretkenlikte toplumun edebi (ahlaki) yaşamında aşınmalara yol açabilir,ne siyasi ne de toplumsal yaşamda yeri olmayan sadece geri bırakılıp insani yaşam esirgenerek feodalizm zorbalığını hazmetmeye zorlanmış yenik toplumlarda adalet arayışlarına karşı örtülü tehdit olarak algılanabilir ‘demokratik modernite’ türü zihin bulanıklığı yaratıcı fantezilere yer verilmez.

İleri toplumların tarihsel sürecine bakılınca,feodalizm kirliliğiyle inatla çatışarak yakaladıkları rönesans ve reform süreçlerini hayatın doğal akışına uygun değişim ve dönüşüme evdirerek demokratikleştikleri görülür.Din adamlarının,inançların kültürünü gizleyerek cübbelerini çağ dışı kirliliğe,fitneye,çıkar uğruna feodal unsurların gelenekçi koruculuğuna ilahi buyruk aracı yapmakla ezilen çoğunluğu ötekileştirici araç yapma alışkanlığı sona ermiş.Endülüjans meselesi de tarihlerinde ders alınır bir dönem olarak yer almakta.Bu nedenle hayatlarında cehennem korkusu yoktur.Öyle ki İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.)in ‘Allah’ım.Yaradılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir,’ yakarışı,sanki inançlarında,kültürlerinde yaşam bulmuş.

Yazılı edebiyat ve görsel sanatlarında ihanetler,dramlar rahatlıkla teşir edilmektedir.Yüzyıllar önce katile KATİL denilerek aşağılayıcı damgayı vuran toplum ve yönetimi,faili meçhule terkedilebilir cinayet veya cinayetleri devletin kabahati,zaman aşımı bahanesini de tarihsel kabahat olarak kabul gördüğü için ne tarihlerinin kirlenmesine ne toplumun erdemlerini örseleyici bahanelere izin vermez.Bunun en çarpıcı örneği günümüzde Türkiye’nin de yakından izlediği,Alman mahkemelerinde görülen derin eksenli cinayetlere adaletin,toplumun ve yönetimin bakış açılarıdır.

Buna karşın,medeniyetlerin beşiği Yukarı Mezopotamya’nın kadim halkı Kürtlerin günümüzdeki kültürü hala derin eksenli derin ihanetlerin,trajedilerin zihinsel yansıması şiirsel ve ezgisel anlatımları sadece gözyaşı ve acı çekmelerle örüntülü ise elbette buna çağdaş kültür denmez.Olsa olsa zihin burgacımızdan çıkmasına izin vermediğimiz,ürkünç objelerle içselleştirdiğimiz orta çağ kalıntısı feodal hamasetçiliğimizi kabartan ‘cenk edebiyatı’dır ki, kahramanları çoğunlukla Kürtlerin yaşamını gasp edenlerle doludur.’Bavé Ferho saré genco çiqas mérxasbu hey wiwi hey wiwi,’gibi.Edebiyat dilinde doğaçlama diye adlandırılan bu anlatımların sanatsal değeri yok.

Hal böyleyken,medeniyetler mozaiğinden süzülmüş Ahmedé Xané,Feqiyé Teyra,Mellayé Ciziri ve daha nicelerine rağmen,günümüzde Kürtler kültür yoksuludur diyeceğim zaman, yükselebilir itirazlara verilecek tek yanıt var.Kürtleri dünyanın yeniliklerinden,değişim ve dönüşümden habersiz kılmak için ayrıcalıklı feodal mantıkla bu topraklarda işlenen cürümlerin üstünü örtmek,çürümüşlüğün sorumluluğundan kurtulmak için Kürtlük vurgusuyla jakoben özelliklere takılıp kalan,toplumun çağ dışılığı içselleştirilmesine karşı çıkan aydınları, siyasi çevreleri derinden yükselen tehditlerle Kürt insiyatifinin yaşam bulmasına izin vermeyen vebal siyaseti mantığı ve dayandığı objelerin şekillendirdiği yapaylık,Kürtlerin toplumsal ve kültürel düzeyini yansıtan ayna gibi karşımızda duruyor.Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun,kültür siyasetin,siyaset kültürün aynasıdır.

Otuz yıllık çatışmalı ortam bedel ödetilen Kürtlerin yaşamına öyle sefalet dayatmış ki,ortama göre şekil ve renk değiştiren objeler,bazı şablonlara sığınarak zaten bilgi toplumu olması engellenen ailelerin kayıplarının acılarını insani anlamda yaşamalarına bile izin vermemiş.Matematiksel hesaplarla Köylülüğün yaşamsal fonksiyonlarının ortadan kaldırıldığı,vicdanların susturulduğu,zihinlerin ve zeminin çoraklaştığı zamanda evlatlarına ağlayamayan annelere cenk edebiyatının versiyonlarına göre zılgıt çaldırılırken,bedel ödeme ve ödetmelerin tam bir karmaşaya dönüştüğü,koruculuktan beslenen jitemin adaleti lağvettiği ortamda barınakları yakılıp yıkılan köylere kadastronun nasıl girdiği,hak sahipliği gözetilmeden tapulu-tapusuz onbinlerce dönüm arazilerin feodaller ve bir ayağı da dağda ardıllarının üstüne nasıl yapıldığını kimse ne konuşabildi ne de sorgulayabildi.O yıllarda şiddet ekseninin karşıtı gibi gösterilen koruculuğun içinden ayıklanmış unsurlarla yaşama dayatılan jitem tetikçiliğinin dokunulmaz ve dragonlaştığı,masum insanların rastgele katledildiği,kan davası,toprak anlaşmazlığı veya miras paylaşımı nedeniyle yaşanan çelişkiler sonucu bile insanların menfaat karşılığı rahatlıkla katledilip faili meçhule bırakıldığı günlerde Kürtlere dayatılan hukuksuzluktan konuşmak mayın tarlasında çıplak ayaklarla gezinmekten farksız değildi.Şiddetin zirve yaptığı puslu havada,derin odaklarla her zaman suç ve çıkar ilişkileri içindeki feodal unsurlar ve ardılların toprak işgalleri kurumsallaşmışken,bu kurumsallığın hak sahipliği için yasal bir lince dönüştüğü günümüzde köye dönüş projesinin yaşam bulması mümkün değil.Çünkü jitem eksenli koruculuğun kan taleplerinin depreşmeyeceği,içlerinden eksilmeyen suçluluk ve kötülükle hiç bitmeyecek öldürme arzularının tekrar yaşama dayatılmayacağının garantisi yok.

Hafızamızı yokladığımız zaman,AKP’nin başlattığı Kürt açılımı ve ergenekon soruşturmalarıyla toplumun her kesiminde kısmen bile olsa korku davarları aşılırken,Kürt coğrafyasında faili meçhullere yönelik adaletin yaşam bulabileceği endişesi velveleyle korku olup Kürt siyaset etiğinin duvarına toslamıştı.Çünkü adaletin yaşam bulabilirliği feodalizmin felaketidir.Kürtler artık bu siyaset mantığının biçimlendirdiği kültürü de siyasetini de kabullenemiyor.Ancak red etme cesaretini yakalayamıyor.Bunu yaparken,tehdit edilmişliğini farkındalığın ötesine yani şuur altına hapsediyor etmesine şuur altı da taşıyor.Öyleki hukuksuzluğu hazmetmeye zorlama dayatımı yaşamında yasal bir lince dönüşüyor.

AKP,Kürt siyaset etiğinin gıyabında başardığı bu tarihi fırsat karşısında yaşadıkları şoktan sonra kendi kendine biçtiği rolle bu etiğin ardılına düşmesini kendisine sunulan rüşvet varsayıp tekrar Kürtlerin körü,sağırı kesilerek bu mazlum halkın feodalizm- ergenekon zorbalığına boyun eğişe zorlayıcı vebala ortak olmamalı.Bu süreci Kürtler için rönesansın başlangıcı olarak kabul görmüş Kürt siyaseti var.Bu reel siyaset,süreci özenle izliyor ve rasyonel yaklaşımla değerlendiriyor.Doğruluğu, dürüstlüğü,kültürel birikimi ve siyaset bilimciliğiyle Sayın Kemal Burkay’ı,genel başkanı olduğu HAK-PAR’ın yetkin kadrolarını dünya izliyor ve takdir ediyor.Hayaletlerle savaşmak ise sadece Kürt insiyatifini cılızlaştırıyor.

Yaşanan tarihi süreci pozitif algılarla ucundan tutup yaşam bulmasına çalışan herkesin bildiği gibi Kürtlerin trajedisini travmaya çeviren jitem denilen Kürt cellatlığı ironik bir labirent değil.Açılacak pandoranın kutusundan da devleti bütün kurum ve kurallarıyla ‘HAMM’ edecek bir dudağı yerde,bir dudağı gökte canavar çıkmayacak.Çıksa çıksa büyük ihtimalle toplumdan dışlanmış 70’li yılların koyun ve inek hırsızları çıkar.Kaldı ki dünyanın her yerinde suçun karşılığı ceza iken Kürt coğrafyasında ödül olmamalı.Bu anlamda Silivri mahkemeleri gibi yetkileri genişletilmiş,ergenekon ve ardılı çeteleri ortaya çıkaracak mahkemeler Diyarbakır!da da kurulmalı.Hiçbir mantık,masumların katledilişini kabullenemıyor.Herkes faili meçhullere vicdanının sızısına göre bakıyor ve kendini geride bıraktıklarının yerine koyuyor.UNUTUNla karşımıza çıkan mazoşist mantık,korku çemberine hapsedilmişliğe rağmen alkışlanmıyor.Bu nedenlerle bile olsa zaman aşımı gibi suçları ve suçluları aklayıcı bahaneler medeni dünyada olduğu gibi tarihi kabahat sayılmalı.Feodalizmin kendi ilkel hamaset hukuku adına Kürt çoğunluk ile adalet arayışı arasına ördüğü korku ve güvensizlik duvarı böyle aşılır.Önemlisi yaşanan süreçte herşey birini veya birilerini kontrol altına almakla bitmiyor.Dizginleri tekrar ele geçirmesi halinde Ergenekon-feodalizm ittifakının zihninde AKP için kurulu yığınla kapan var,fak var.

Barış,adaletle anlam kazanır.Adaletsizlik barışı getirmez.

Print