2024-05-04
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Cengiz Aktar
 
AB işleri: restleşme, ayar, kopuş
2016-05-19 10:54
Cengiz Aktar
Erdoğan’ın AB’ye verdiği ayar, kerli ferli adamcağızların sözcülüğüne soyunduğu vize komedisini trajediye dönüştürmekle kalmadı topyekûn AB ilişkisinin de akıbetini sorgulatan bir tercihi ortaya çıkardı. İktidar ateşle oynuyor.

“Herkes kendi yoluna” salvosundan sonra 12 Mayıs’ta Erdoğan “Türk Siyasî Tarihinde Yerli ve Millî İrade Programı” başlığını taşıyan bir toplantı münasebetiyle AB’yi Türkiye’nin içişlerine karışmakla suçladı.

“Schengen meselesi, vize meselesi, biz bu işi bitirdik yaa. İmzalarını attık. Şimdi çıktılar 72 madde öne sürdüler, sonra da terörü araya sıkıştırdılar. Müktesebatı göster bakalım. Nerede bu şart var? Güney Amerika’da Schengen’e üye olanlara uyguluyor musun? Birliğin Türkiye hakkındaki çarpık ve ikircikli tutumundan vazgeçmesini istiyoruz. Bunların sebebinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Kimse başka bir şey anlatmasın” dedi. İlâveten, “3 milyar nerede” diye hesap sordu ve bu paranın ancak uluslararası uzman kuruluşlar üzerinden ve proje bazında verilebilecek olmasını unuttu.

Devamında “bana bak, siz ne zamandan beri Türkiye’yi idare etmeye başladınız? Kim size bu yetkiyi verdi? Bunlar nasıl demokrat, nasıl demokrasiye inanıyor, anlamak mümkün değil.” Terörle mücadele babında ise “biz iki tane gülücüğünüze bu vatanın değerlerini değişmeyiz, bunu biliniz. Bize milletimizin gülücüğü yeter. Biz uzun yıllardır terörle mücadele eden bir ülke olarak bu meselenin üstesinden geliriz ama Avrupa ülkeleri bu işin altından kalkamaz” dedikten sonra AB’nin kendi değerlerini ayaklar altına aldığını söyledi.

Arkadan başbakanından değil cumhurbaşkanından talimat aldığını söyleyen sadık AB Bakanı, AB Komisyonu’nun Ankara temsilcisi ve Alman Dışişleri kökenli büyükelçi Hansjörg Haber’e ayar verdi. Büyükelçi bir grup gazeteciye vize muafiyeti fiyaskosuyla ilgili yaptığı açıklamada, AB’nin vize muafiyeti için Türkiye’nin yerine getirmesini istediği 72 kriterin 2013"ten itibaren belli olduğunu belirtmiş, “bir atasözümüz var, ‘Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek’ burada tersi oldu” demek gafletinde bulunmuştu.

Bizim Bakan “AB"nin bu Alman Büyükelçisi, ‘Alman gibi ve Türk gibi’ derken ne kastettiğini Türk milletine açıklamalıdır. Hiçbir diplomat ve özellikle büyükelçi, görevli bulunduğu ülkenin cumhurbaşkanına bu şekilde hitap edemez. Bir Büyükelçinin bulunduğu ülkeyi ve insanını aşağılamaya ve cumhurbaşkanına laf söylemeye hakkı yoktur. Bu diplomasinin birinci kuralıdır. Türkiye-AB ilişkileri, bu tür diplomatik gafları ve Türkiye’ye tepeden ve olumsuz bakışı kaldıramayacak kritik bir dönem geçirmektedir. Alman olmakla övünen AB Büyükelçisi Haber’in şimdi ya bu hususa bir açıklama getirmesini ya da gerekeni yapmasınıbekliyorum.” Bu fırçadan sonra AB’nin Alman büyükelçisinden ses çıkmadı.

Şimdi kısa ve uzun vadeli olasılıklara bakalım. Kısa vadede iktidarın amacı elindeki her imkânı kullanarak AB’nin 72 koşulunu delmek ve vize muafiyetini koparmak. Bunun için fena halde baş ağrıtan “terör tanımı” ve burada ısrarla görmezden gelinen ama yerine getirilmeyen “terör tanımı” koşulu kadar önemli olan “yolsuzlukla mücadele” koşulunu AB’ye unutturmak. İktidarın yurtdışında yazan, kulis yapan propagandistleri harıl harıl bu konuda çalışıyor. Gelecek hafta BM zirvesi için İstanbul’a gelecek olan Merkel’in ziyareti münasebetiyle ve öncesinde Berlin-Brüksel hattında bir sürü sosyal mühendis cin fikir üretecek,emin olabilirsiniz. Ne var ki yukarıdaki alıntılarda görüldüğü gibi Ankara’nın sert, köşeli, asla diplomatik olmayan meydan okumaları, 72 koşulun sonradan uydurulduğu iddiası ve 3 milyarın doğrudan Ankara’ya verilmesi talebi AB ülkeleri siyasetçilerini ve Brüksel’i rüyadan uyandırdı. Kamuoyları da bilvesile “78 milyonTürkiyeliye vize kalkıyormuş” haberleriyle konuya vakıf oldu. Schengen bölgesi vatandaşları yüzde 60’lar mertebesinde olumsuz görüş bildiriyor.

İlâveten, Schengen bölgesinde olmayan ve hükümette hangi parti olursa olsun Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemiş olan Birleşik Krallık dahi hükümetteki AB’den çıkma taraftarı beş bakandan biri Villiers’nin ağzından Türkiye’nin AB üyeliğinin Brexit taraftarlarınca dikkate alınması gerektiğini, vize muafiyetinin de AB’ye Türkiye’den IŞİD’li akımına neden olabileceğini dile getirdi.

Hâsılı kelâm Ankara’nın üst perdeden salladıkları boşa düştü. 72 koşul konusunda taviz verilebileceğini sanmıyorum. AB tarafı Merkel’in ziyaretini kullanarak yazı geçirmek hedefiyle sonbaharda yeniden değerlendirelim diyebilir. Ankara da razı gelir veya gelmez.

Ancak Erdoğan ve onu taklit etmeye çalışan iktidar mensuplarının vize fiyaskosu dolayısıyla verdikleri demeçler vize meselesini çok aştı, AB ilişkisini yeniden tarif eden, ilişkiyi bambaşka bir yola sokan bir siyasete dönüştü.

Erdoğan’ın yol metaforu boşuna söylenmiş bir lâf değil. Bozkır’ın AB Ankara temsilcisine “gerekeni yapar” diyerek kapıyı göstermesi de öyle. Ankara’daki istikbal belirleyici kadro AB değerlerinin ayakbağı olduğunu söylüyor artık. “Yeni Türk”ün yoğurt yiyişine karışmaması gereken bu AB ile eski şartlarda devam edemeyiz diyor. “AB ne zamandır burayı yönetiyor” kükremesiyle üyesi olmaya çalışılan kulübün kurallarını hiçe saydığını, Türkiye’nin iç meselelerine müdahil olma hakkı olmadığını söylüyor. Böylece üyelik müzakerelerinin ve mevzuat uyum çalışmalarının temelini reddediyor. AB’den resmen kopmaya hazırlanıyor.

AB ülkelerinde uzun zamandır ama marjinal siyasî grupların dile getirdiği Türkiye karşıtı radikal beyanat vardır. Son aylarda anaakım siyaset de benzer ifadeler kullanmaya başladı. “İlişkileri donduralım, askıya alalım, verilen malî desteği keselim” sesleri artık her bir yandan duyulmaya başlandı. AB kamuoyları Türkiye’deki otoriterleşmenin farkına vardı. Bu gidişatın sonu kopuştur. Yalnız bedeli, Ankara’dan sallayan akıldânelerin hesaplayamayacağı kadar vahim olabilir. Sade siyaseten değil iktisaden esas. AB, üyelik perspektifi kalmamış bir ülkeyle, tıpkı bugün İngilizlere hatırlatıldığı gibi, ilişkilerini bambaşka bir zemine taşır.

Bahsettiğim, 2015’te 61.607 milyar avroyla ihracatımızın yüzde 44’ünü yaptığımız,açık ara bir numaralı ithalat ve ihracat ortağımız, toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hem stok hem yıllık bazda % 65-70’inin kaynağı olan yer. Durmak yok, ateşle oynamaya devam…

-----------------------------------------

Haberdar-18 Mayıs
Print