2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtleri nasyonal sozyalizm ile neo feodalizm arasında sıkıştırmak
2013-11-25 20:47
Ali Kızılay
İleri demokrasiyle yönetilen ülkelerde insanlık,demokratik egemenliğin sağladığı ekonomik özgürlük ve paylaşımcı adaletten eşit oranda faydalanıyorsa,bunu nesillerini teşkil eden işçilerin,köylülerin,aydınların,şairlerin,siyasetçilerin iç işgalci derebeylere,şövalyelere ve işbirlikçileri Cizvit papazlarına karşı sabırlı,dürüst ve uzun erimli mücadelelerine borçludurlar.Buna babalarının maharetlerine layık evlatların çalışkanlığı,bencillikten soyut paylaşımcılığı da eklenince,elbette hayatın her alanında gelişmiş demokrasi anlayışı ve zenginliği sonraki nesillerine de miras olarak bırakacaklar.

Buna karşın,derin ittifaklarla körleşme dayatılarak kendine yardım yetisinin önü kesilmiş toplumlarda,egemen geniş toprak sahipliği olarak karşımıza çıkan iç işgalci doktrin,’Halk bir şey bilmiyor,’mantığıyla halkın çoğunluğunu demokratik değerlere layık görmeyecek.Sadece iç işgalciliği içselleştirecek ve güçlendirecek menfaate düşkün karakterlerden toplumun hayatını dumura uğratacak bir siyaset etiği biçimlendirecek.Bunu yaparken,kendi despotizmine açılacak yol güzergahına derin şiddetle biçimlenmiş kuvvete tapınmayı çağrıştırıcı ve ihtiyacına göre ödüllendirilip tembihli ama eğitimsiz rahip ve ulemalar kullanmaktan kaçınmayacak.Zaten bu gibi toplumların en büyük köleliği,iç işgale karşı kendini ıslah etme yetisinden yoksunluğun manevi cehalete dönüşmüş olma halidir.Çünkü feodal mantık,toplumda adaletsizliğin insanlar ile tanrı arasında mesafenin açılmasına meydan vermemek için kaderciliğe boyun eğişi çağrıştırıcı bir inanç anlayışı dayatacaktır.Örneğin Kürt coğrafyasında islamın sosyo ekonomik yanını algılamak yerine Ergenekon-feodalizm ittifakının biçimlendirdiği siyaset mantığına uygun olarak İslami ve insani değerler İslam vurgusuyla derinlere itilirken,islamı kişisel haksızlıklarına araç hale getiren geniş toprak sahipliği,islamın yüksek ahlakınca yaşadıklarının varsayılmasının görüntülenmesi amacıyla alnını istediği kadar seccadeden kaldırmasın,zihin burgaçlarında topraktan yarattıkları tanrılarla kendi ihtiyaçlarına cevap verecek İslam vurgulu bir inanç yaratmışlar.Bu İslam vurgulu inançta ne ilahi emirlerin ne de Hz.Peygamber’in sünnetlerinin,hadislerinin yeri yok.Bu nedenle islamın red ettiği gelenekçiliği,töreciliği aşamayan alt toplum durumuna en çok yoksul Kürtler düşmüş.

Ergenekon-feodalizm ittifakını oluşturan bileşenler sadece islamı tahrip etmekle kalmamış. Kürtlerin toplumsal sorunlarının objektif olarak çözülmesini engellemek için Kürt çoğunluğu demokrasi ve demokrasiyi oluşturan bileşenlerden uzaklaştırıp devreye koyduğu aktörlerle Kürtleri sorunlarına yabancılaştırıcı projeler geliştirmişler ve buna Kürt siyaseti demişler. Zaten Kürtler,cumhuriyet tarihinden bu yana doksan yıldır ilk kez HAK-PAR’la siyasetle tanışıyor.Günümüzde başlattığı Kürt açılımıyla özellikle Kürt siyaset etiği olarak karşımıza çıkan labirenti andıran oluşumu şaşkınlığa çeviren AKP’ye ve açılımlara evet ama yetmez mantığıyla yaklaşan HAK-PAR’a Ergenekon lanetiyle yaklaşan Kemalist mantığın kendi içindeki Atatürk bröveli lafazan ultra Kemalistlerle saldırması boşuna değil.Küçük adımlarla bile olsa Erdoğan hiç kuşkusuz ezber bozuyor.Bu bozumdan BDP ve CHP vurgun yedikçe Kemalist yanlar patır patır dökülüyor.Dökülmelerin yarattığı kırılmadan da anlaşılacağı gibi Kürtlerin ulusal ve demokratik sorunlarının çözülmesinin önündeki ve mutlaka çözülmesi zorunlu ilk engelin toprak ve siyaset işgalini birlikte sürdürenlerin SORUN olduğu artık yadsınamıyor.Vicdanlar,silahların gölgesinden ve tehditlerden arındıkça ortaya çıkan tablolardan,genel fotoğraflardan ve çekilen selin geride bıraktığı moloz yığınları arasında artık belirginleşen acıların sadece düştüğü yeri yakıp küle çevirdiği,genç civan kırımının,failleri yakalanıp yargılanamayan cinayetler bahanesiyle ‘bedel ödedik’ söylemlerinin,yoksulluğun,sefaletin,darmadağın binlerce ocağın toprak ve siyaset işgalcilerinin imtiyazı sayıldığı,UNUTUN tehditleri az gelince Kemalist zorbalığıyla hafıza silmeler resmileştirilmek isteniyor.Böylece hoyratça ve rahatça işlenmiş binlerce cinayetleri suç ortaklığı mantığıyla zaman aşımından sonra (ki insana karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı olmaz,) faillerin kahramanca ortaya çıkıp kurtlar sofrasında ve siyaset arenasında yer almaları beklenirken,katledilenlerin masumiyeti gözetilmeden öldürülmeyi hak ettikleri,geride biraktıklarının da içine sürüklendikleri sefalete rağmen lanetin boyunduruğunu kabul etmelerini ister ince olduğu kadar kibar bir siyaset izleniyor.Bu anlamda BDP, içindeki Atatürk hayranı sol kırıntılardan devşirme lafazanları piyasaya sürerek HDP’leşmesi,kendini yeniden konumlandırmasından değil,izole edilmiş pratiğine kılıf arayışındandır.Yani Kemalizm kurbazlığıyla gizlenen Kemalist kibirle Kürtleri nasıl tuşa getirdiğinin dışa vurumudur.Kaldıki lafazanların Atatürk sevgisinin çakma olduğu dört Alilerle yaşam bulan kemalizmin gerçekte Atatürk’ü de etkisizleştirme projesi olduğu ayrı bir makale konusu olabilir,ancak esas amaç Kürt sorununun gerçekte CHP iktidarları kaynaklı sorun olduğu düşünülerek ne din ne de sol yelpazenin olgunlaşmasına izin vermeyen,iktidar olma düşü de artık olmayan,sadece asker,sivil ve feodalizm ortaklı ergenekona koruyucu şemsiye olmayı amaçlayan CHP’ye Kürtleri alıştırmak,böylece Ergenekon denilen karabasanın apoletlerini söken,tüylerini mıncık mıncık yolarak ayrışan,nispi bile olsa halkın iktidarı olmayı başaran,Kürtlerin hayalinde yok iken Kürt sorununu çözmenin yolunun bu soruşturmanın Fırat’ın doğusunu kapsamasında gören AKP’yi cezalandırmak amaçlanıyor ve buna sol bileşen diyor.Öyleki BDP’nin CHP’ye kumpliman yapması yeni değil.Hafızamızı yokladığımız zaman bu komplimanın Ergenekon soruşturmasının ilk başladığı, CHP’nin Ergenekon avukatlığına soyunduğu ve BDP’nin telaşla anti AKP’cilik oynadığı günlere denk geliyor.

Bu zikzaklarla,keskin virajlarla CHP’yle birleşmede diğer bir amacın da solun ayıkarak ortak paydada birleşmesini engellemek olduğunu varsın kemalizmden soyut solcular düşünsün.Yoksa sınıf mücadelesi yaşamamış,feodalizmin iç işgali altındaki bir halktan değil sol bileşen,olsa olsa nasyonal sosyalizmin türevi neo feodalizm denilebilir ucube çıkar.

Unutmayalım ki Führer de Musolini de birer hatipti.Bu ikilinin dünyayı felakete sürükleyecek ikinci büyük savaşı başlatacaklarını ilk olarak Atatürk görmüş ve 1931 yılında Amerakan TİMES dergisinin kendisiyle yaptığı söyleşide’Versay andlaşmasının adil olmadığını,ikinci büyük savaşın en geç 1940’ta başlayacağını’söylerken dönemin ünlü liderlerini inandıramamış.Atatürk’ün bu ileri görüşü yaşam bulunca Times söyleşiyi onbir yıl aradan sonra 1942 de kapaktan ilk haber olarak vermiş.

Gerçek solcu ve gerçek dindarın cahili olmaz ancak lafazan solcuyla din cahilinin de sağı solu belli olmuyor ki…









Print