2024-07-27
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Kemal Burkay
 
ÜNİTER DEVLET VE KAFAYI YEMİŞ TOPLUM
2023-07-24 17:49
Kemal Burkay
Arkadaşım Yılmaz Çamlıbel’in yazı dili hoştur. Yayınlanmış bir dizi eseri arasında “Üniter Devlet-Kafayı Yemiş Toplum” diye bir kitabı da var.

Yılmaz bu eserinde mizah dilini de kullanarak ülkenin ve toplumun durumunu pek güzel anlatır.

Bizzat yıllarca başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Demirel’in deyişiyle 26 etnik grubun yaşadığı bir ülkede tek etnik gruba dayalı bir devlet ve millet inşa etmeye çalışıldığı için mi toplum kafayı yedi, yoksa başka nedenler de var mı?

Kanımca böylesine çok uluslu, çok etnik gruplu bir ülkede tek etnik gruba dayalı bir devlet ve ulus inşa etme çabası tek başına bile toplumun kafayı yemesi için yeterlidir.

Bunun için diğer etnik grupları yok saymak, dil ve kültürlerini yok etmek, direnişlerini ezmek gerekir.

Şu yüz yıl boyunca, hatta ondan önce başlayarak böyle de yapılmıştır.

Türkler 1071’de Anadolu’ya ayak bastıkları zaman -ki bin yıl bile olmadı- bu ülkede birçok etnik grup zaten vardı. Rumlar, Ermeniler, Kürtler, Güney’e doğru Araplar… Bunlar ve başka etnik gruplar binlerce yıldan beri Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında yan yana yaşamakta idiler

Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte feodal sisteme karşı ortak bir Pazar çerçevesinde önce Batı Avrupa’da başlayan ulusal hareketler, zamanla Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluklarının hükümran olduğu alanlara da yayıldı ve bu imparatorluklar dağıldı, toprakları üstünde birçok ulusal devlet kuruldu. Türk milliyetçiliği de bu dönemde, 19. Yüzyılın sonlarına doğru şekillendi.

Osmanlı’nın son döneminde, önce İttihat ve Terakki Hükümeti’nin eliyle tam bir kıyıma dönüşen Ermeni Sürgünü yaşandı. Bunu 1. Dünya Savaşı’nın ardından Rum nüfusun sürgünü izledi. Lozan’la birlikte başlayan Türk etnik grubuna dayalı üniter devlet kurma politikasıyla birlikte, yeni kurulan TC sınırları içindeki diğer en büyük halk Kürtler’e yönelik yok sayma ve yok etme politikası izlendi ve buna tepki olarak ortaya çıkan Şeyh Sait, Ağrı, Dersim direnişleri ve diğer Kürt ulusal hareketleri kanlı şekilde bastırıldı.

Kürt halkının daha sonraki dönemlerde, özellikle de 1960’lı ve 70’li yıllardaki barışçı şekilde geliştirdiği örgütlü hak talepleri de –onlarla birlikte tüm olarak Türkiye emekçilerinin ve demokratik güçlerinin mücadelesi, yine 1971 ve 1980 faşist darbeleriyle ezildiler.

Böyle bir ülkede düzmece üzerine kurulu bir devlet ideolojisi (örneğin Türk Tarih Teorisi ile Türk Dil Teorisi) bu uygulamalara eşlik eder.

Eğitim sisteminde şiddet kutsanır. İlkokuldan başlayarak gencecik beyinlere ataların nasıl at üstünde fetih savaşlarına çıktıkları, nasıl iyi kılıç ve mızrak kullandıkları, nasıl kelle kestikleri ve taş üstünde taş bırakmadıkları, yani başka halkların uygarlık ürünlerini yerle bir ettikleri şırınga edilir.

Aile içinde ve okulda böyle eğitilerek büyüyen kişilerde arkadaşına, kadına, başka insanlara, başka halklara saygı kalmaz.

Böyle bir ülkede şiddet toplumun genlerine işler ve toplumsal yaşamın bir parçasına dönüşür.

Bu ülkedeki kadına karşı cinayetlere bir bakın hele. Her gün gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansıyan bu tür haberler aklı başında insanları bunaltıyor.

Miras yüzünden, tarla meselesi yüzünden, hiç yüzünden aile içi ya da aileler arası kavgalar, meydan savaşları da günlük yaşamdan bir parça…

Babasını, anasını, kardeşini öldüreni mi dersin, çocuğuna kıyanı mı?..

Her gün yaşanan onlarca, yüzlerce trafik kazalarında ülke bir savaşta olmasa bile, savaştaki kadar, hatta ondan fazla kayıplar yaşanıyor. Çünkü insanlar öfkeli, barut gibiler. Çünkü onlar trafik kurallarına uyma konusunda eğitilmemişler. Trafikte hız yapmayı, yerli yersiz korna çalmayı marifet sayıyorlar. Her an sopaya, bıçağa, tabancaya davranmaya hazırlar.

Hangi birini saymalı. Ben hem bu ülkenin politikacılarının düzeysiz dalaşmalarından, hem bu tür kanlı, iç burkucu şiddet olaylarını dinlemekten, izlemekten bunaldığım için televizyona bakamaz oldum.

Ortada gerçekten de kafayı yemiş bir toplum manzarası var.

Böyle bir ülkede Batılı ülkelerde rastladığımız, temel insan hak ve özgürlüklerini kapsayan nisbi demokratik rejimler de kolay yer bulamaz, demokrasi iğreti kalır.

Böyle bir ülke sorunlarını çözemez, insanına refah ve mutluluk sağlayamaz.

Tüm bu nedenlerle Kürdü-Türkü, kadını-erkeği, yaşlısı-genci ile yazık bu ülkeye, yazık bu topluma diyorum.

Ülkenin ve toplumun gerek duyduğu şey ise barıştır, insan hak ve özgürlükleridir, demokrasidir, eşitliktir, iyi, adil bir yönetimdir.

24 Temmuz 2023

Print