2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Cengiz Aktar
 
Devletin çöküşü
2014-02-28 18:13
Cengiz Aktar
Doğu Roma ve Osmanlı’dan süzülüp gelen, Batılılaştırılma ve ulus-devletin inşasıyla dönüşen ama mülkün evvelliğini her daim muhafaza etmiş, hatta bu sayede pekiştirmiş bu yapıyı iyi tanırız. Adı kısaca Devlet Baba’dır. Her yerdedir, her şeye kâdirdir, her şeyi bilir. Oysa devlet kurumlarının devleti değil vatandaşı koruduğu, vatandaşın devlete değil devletin vatandaşa hizmet ettiği yönetişim modellerinin geçerli ve etkin olduğu bir dünyadayız epeyidir.

Ancak miadı çoktan dolmuş da olsa güçlü devlet geleneği, memleketin yani mülkün teminatı olarak tecelli eder. Teminatın yapıtaşları Adliye, Askeriye, Hariciye, İlmiye, MaliyeveMülkiye’dir. Bugün bu kurumların hızla itibarsızlaştırıldığı, kurumsal hafızalarının boşaltıldığı ve kurum olmaktan çıkarıldığı bir evredeyiz. Bu kurumlar çağın ve dünyanın eğilimlerini içselleştirerek dönüşmek, diğer deyişle demokratikleşmek yerine, mevcut iktidar tarafından lağvediliyorlar. Anayasa yazım çalışmasının akamete uğratılmasıyla önce kurumların demokratik dönüşüm olasılığı rafa kalktı, buna koşut olarak iktidarın tasarrufları, kurumların işlevlerinde iktidar sahibine doğrudan biat etmelerine önayak oldu. Bu süreçte kurumlar arasındaki denge ve denetleme mekanizmaları art arda ortadan kaldırıldı, diğer yanda kurumlara getirilen kamusal denetim muafiyeti iktidar sahibini kendiliğinden tek hâkim konumuna getirdi. Gidişat, devletle CHP’nin özdeşleştiği Millî Şef İnönü’nün tekparti döneminden farklı, zira AKP de tıpkı devlet kurumları gibi içi boşaltılmış ve Tayyip Erdoğan’ın etrafında saf tutmuş dar bir politbüroya hizmet veren bir teşkilâta döndü. Hizmet açısından parti teşkilâtıyla devlet teşkilâtı arasındaki tek fark ilkinin iktidarın umumî müfettişliği gibi çalışması.

İktidarın kurumlarla ilgili birkaç tasarrufuna kısaca göz atmak gidişatı kavramak için yeterli. Kanunlaşmak üzere olan HSYK Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Adalet kurumu Adalet Bakanı’na ve dolayısıyla Başbakan’a bağlandı. Daha kanun çıkmadan keyfî tayinlerle sayısız devlet memuru görevden alındı, 17 Aralık soruşturması neredeyse tamamen akamete uğratıldı.

AskerlikKanunu’nda yapılan son değişiklikle Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanmaları tamamen Başbakan’ın izniyle mümkün olacak. Diğer kurumlar kadar gözönünde değilse de, dışpolitika oluşturma ve karar alma süreçlerinde Hariciye’ninuzmanlığının artık dikkate alınmadığını sağır sultan duydu.

İlmiyebabında, üniversite öğretim üyelerine yönelik, darbe döneminden miras takrir-i sükûn uygulaması ve iktidarın kendi atadığı YÖK Başkanı’na ne gözle baktığına dair haberler akademik özgürlüğün nereye gittiğini yeterince anlatıyor.

Maliyebabında, aylarca enflasyonun altında seyreden faizin Merkez Bankası üzerindeki iktidar baskısı sonucunda artırılmamasıyla başlayan sıkıntıları hep birlikte yaşıyoruz.

Mülkiye’ye gelince, tıpkı Adliye gibi tamamen iktidara hizmet etmek durumunda olan, AKP il başkanının valinin önünde olduğu bir teşkilâta dönüşmüş olduğu konuşuluyor.

Tüm kurumlarda tayin ve terfi için geçerli kıstas, epeyidir liyâkat yani işini iyi yapma değil, sadakat ve itaat olduğundan uzmanlıkların hızla eridiği görülüyor.

Sonuç? Sonuçta artık devlet çarkı sürekli yalpalıyor! Danışsız, dengesiz, denetsiz dolayısıyla sınırsız ama keyfî yetkinin vakti geldiğinde başka bir iktidar tarafından kötüye kullanılabileceğinden dem vurmadan önce şimdiden bu yetkilerin neye kullanıldığını görelim kâfi. Tayyip Erdoğan başkanlık sistemine gerek dahi kalmadan “devlet oldu”.


Benim ise bu yaşta devleti savunacağım aklıma gelmezdi doğrusu.

------------------------------------------------

Taraf- 25 Şubat


Print