2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
75 Yılın Hesabı
2012-01-01 22:30
Yılmaz Çamlıbel
(ycamlibel@windowslive.com)


Yurtsever bir Kürt ailesi içinde dünyaya geldim. Babam, Kürt, Müslüman ve Osmanlı kimlikleriyle övünen, gurur duyan bir insandı.

Bu nedenle, CHP’nin, İnönü’nün, Kemalist rejimin kararlı bir muhalifiydi. Türk Devleti için de babam, ezilip yok edilmesi gereken bir düşmandı.

İlkokula başlayalı bir kaç hafta olmuştu. Bir gün tam techizatlı iki jandarma eri sınıfımıza girdiler. Beni aralarına alıp dışarıya çıkardılar. İki jandarma eri beni Doğubayazıt hükümet konağının önüne götürdüler. Böylece daha 7 yaşında bir çocukken, Türk devletinin Kürt politikasıyla yüz yüze gelmiş oldum. 69 yıldır Türk devleti ve rejimiyle bir çatışma, zıtlaşma ve kavga içinde yaşıyorum.

Hükümet konağının önünde içi ev eşyasıyla dolu büyük bir kamyon duruyordu. İki annem, bir gelin ve on kardeşim, kamyon üzerinde oturuyorlardı. Jandarmalar beni şöfor mahallinde oturan babamın yanına götürdüler. Babam sarılıp beni öptü, saçlarımı okşadı ve Çorum’un Alaca kazasına sürgüne gittiğimizi söyledi.

Her şeyimize el konulmuştu. Zengin ve saygın bir konumda olan babam, bir anda yoksul ve çaresiz konuma düşmüştü. En büyük ağabeyim Rusya’ya ajanlık yapma gerekçesiyle, Erzurum Cazaevinde hapisteydi. Onun küçüğü askere alınmıştı. Onun küçüğü ise Yozgat Lisesi’nde okuyordu. 7 yaşında olan ben, babamın sağ kolu durumuna gelmiştim. Kısacası içinde bulunduğumuz maddi koşullar, sırtıma taşınması zor bir yük koymuştu.

Alaca’nın yerli halkı bizi acaip yaratıklar olarak görüyorlardı. Sürgün hayatımız anlatılmaz acılar içinde geçti. Ayakta kalmak, onurumuzu korumak için var gücümüzle direnmeye, çalışıyorduk. Büyük acılar yaşadık, büyük bedel ödedik.

Bu nedenlerle henüz çocuk yaşta hızla siyasallaştım, yetkinleştim ve babam gibi bir Kürt yurtseveri oldum. İdolum Melle Mustafa Bazaniydi. Kürt halkının devletleşmesi, bunun için de örgütlü bir mücadelenin organize edilmesi gereğine inanıyordum. Bu politik duruşum, 1960 yılına kadar devam etti.

1960 yılından sonra, Marksist literatürleri okumaya başladım. Sonunda Marksist felsefeyle tanıştım. Bu felsefeyi doğru buldum, benimsedim ve sosyalist oldum.

O dönemde, Kürt sorunu başta olmak üzere toplumsal sorunların kişisel çabalarla değil, Türk ve Kürt sosyalistlerinin ortak örgütlü mücadelesiyle çözüleceğine inanıyordum. Bu nedenle bir grup arkadaşla birlikte TİP içinde çalışmaya başladık.

Ulusal sorunun çözümü, Türk ve Kürt sosyalistleri arasında sürekli bir tartışma konusu oluyordu. Biz, Türk yoldaşlarımızı Kemalist olmakla, onlar da bizi milliyetçi olmakla itham ediyorlardı.

Bu tartışmalar bizi ayrı örgütlenmeye doğru itmeye başladı. Hepimiz sosyalisttik. Ama onların temel çelişkisi sınıfsal, temel amaçları sosyalist devrimdi. Bizim temel çelişkimiz ulusal, temel amacımız ise Kürt halkının kaderini tayin etmesi, yani milli demokratik devrimdi.

TC’nin kurulmasiyle birlikte Kemalist rejim, Kürtlerin varlığını yok saydı ve yok etmeye kalktı. Kürtlerin önündeki tüm legal demokratik alanları kapattı. Kürtleri nefes alamaz bir hale getirdi.

500 bin kilometre kare toprağa, 30 milyonu aşkın nufusa sahip olan bir halkın politikasız kalması düşünülemezdi. Sağcı-solcu, dindar-laik Kurmanç-Zaza, Alevi-Sünni tüm Kürt yurtseverleri, soruna kalıcı bir çözüm getirecek bir çıkış yolu arıyordu.

Bu bekleyişe bir yanıt vermek için, 1974 yılı aralık ayının son haftasında, bir grup arkadaşla birlikte, Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisini kurduk. Örgüt, daha sonra adını Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) biçiminde değiştirdi.

Aradan geçen 37 yıl içinde PSK değişik alanlarda çalışmalar yaptı, sivil toplum örgütleri, basın-yayın kurumları oluşturdu, önemli projeler hazırladı, duyarlı insanları kanadının altına alıp eğitti, donanımlı hale getirdi ve mücadele alanına sürdü. PSK dışındaki Kürt örgütleri de elbet de önemli çalışmalarda bulundular. Bu arada dünyada, Türkiyede ve Kürdistan’da çok şeyler de değişti.

Günümüzde artık Türk devlet yöneticileri, Kürtlerin varlığı kabul ediyor ve çözüm önerileri üzerinde tartışmalar yapılıyor. Kürt katliamları, faili meçhuller, devlet içindeki katil çeteler üzerine konuşuluyor, belgeler deşifre ediliyor, insanlar tutuklanıyor. mahkemeler açılıyor.

Kısacası illegalitede yaptığımız ve söylediğimiz şeyleri artık legal alanlarda da dile getirebiliyoruz. Bu nedenlerle illegal çalışmaların gerekli olmadığı bir sürece girmiş bulunuyoruz. Tüm tarafların artık bir şeffaflık içinde, istek, umut ve beklentilerini dile getirmeleri, bunlar üzerinde tartışmaları gerekiyor. Toplumsal olayların kapalı kapılar arkasında değil, toplumun gözü önünde alenen tartışılıp çözüme ulaştırılması gerekiyor.

Bu inancım nedeniyle 21.12.2011 tarihinde, kurucu üyesi olduğum, 37 yıl hizmet ettiğim PSK den istifa ettim.

İstifam, politik emekli olacağım, köşeye çekileceğim anlamına gelmiyor. Eski arkadaşlarımla var olan insani ilişkilerimi devam ettirmeye özen göstereceğim. Siyasi ve ahlaki değerlerime ters düşmemek koşuluyla, diğer yurtsever kişilerle dirsek teması içinde olmaya, fikir alış verişi içinde bulunmaya, dayanışma içinde olmaya devam edeceğim.

Yeni yılın halkımıza, insanlık ailesine sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum.
En içten saygılarımla. 01.01.2012

Print