2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Günümüzdeki Türk derin devleti
2014-04-15 12:22
Yılmaz Çamlıbel
Bundan önceki yazımda, Türk derin devletinin temelinin Osmanlılar döneminde atıldığını, onlardan da Jön Türklere, ittehat ve Terakkicilere, daha sonra da Kemalistlere miras kaldığını söylemiştim.

Kemalistler; terör estirerek, katliamlar yaparak, insanları korkutup sindirerek “Kapitalizmi, Türk ırkçılığını, Hanefi Mezhebini” devletin resmi ideolojisi haline getirdiler. Kendilerine göre bir ulus devlet modeli icat ettiler ve bunu halka zorla dayattılar. Bunu başarmak için, yasakçı, baskıcı, otoriter, totaliter, faşit bir rejim kurdular.

İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla, hayatın her alanında terör estirdiler. Binlerce yargısız infazlar yaptılar. Kürtlere yönelik soykırım politikası uyguladılar. Şark İstiklal Mahkemesinde sadece 1925-27 yılları arasında, 435 kişiyi dar ağacına çektiler. Sakallı Nurettin Paşa, Yüzbaşı Deli Halit, Topal Osman ve benzeri Kemalist çeteler aracılığıyla, ülkenin başına deli gömleği geçirdiler. Böylece, Osmanlı döneminde organize edilen Türk derin devleti’nin temelini daha da sağlamlaştırdılar.

Türkiye’nin Nato’ya üye olmasıyla birlikte Türk derin devleti, enternasyonal bir hüviyet kazandı, adeta bir canavara dönüştü.

ABD’nin öncülüğünde, 1948 yılında Nato’ya üye olan ülkelerde birer derin devlet kuruldu. Bu illegal örgütün İtalya’daki adı Gladiyo, Fransa’da Rüzgar Gülü, Yunanistan’da Koyun Postu, Belçika’da Kılıç, bazı ülkelerde de Konturgerilla idi.

Bu illegal örgüt Türkiye’de 1960 yılında “Seferberlik Tetkik Kurulu” adıyla kuruldu. Genç okuyucular için söyliyeyim. Seferberlik; ulusal bir tehlike karşısında, maddi ve manevi tüm ulusal değerlerin eşgüdüm halinde mücadele alanına sürülmesi anlamına geliyor. Daha sonra bu örgütün ismi “Özel Harp Dairesi” oldu. Bu isim 1980 yılında “Özel Kuvvetler Komutanlığı” biçiminde değiştirildi. Bu tabirde, halkına yönelik savaşta kullanılacak özel ordu anlamına geliyor.

Sovyet sisteminin dağılmasından sonra, Avrupa ülkelerindeki bu örgütler kapatıldı. Bunlar, sivil hükümetlere bağlı, meclis ve yargı denetimine açık, sadece istihbarat toplayan örgütler haline getirildi.

Türkiye’de ise tam aksine yetki alanı (sabotaj, adam öldürme, soygun ve kaçakçılık yapma, iç savaş çıkarma biçiminde) genişletildi. Bu organizasyon zamanla, devasa bir örgüte dönüştü. Bu örgüt Kürtler başta olmak üzere, ülkedeki tüm toplumsal muhalefet gruplarını ezip yoketmeye çalışan, ülke siyasetine yön veren, yabancı istihbarat örgütleriyle ortak çalışan, seçilmiş hükümetleri deviren gayri milli bir canavara dönüştü.

Türkiye’de Gladiyo’dan gayri daha kurulmuş bir sürü paravan karanlık örgütler var. Esir Türkleri Kurtarma Ordusu, Akıncılar, Hizbullah, Türk Yıldırım Komandoları, Türk İntikam Tugayı, Jitem, JİT, Batı Çalışma Grubu, Vatansever Güç Birliği, bunlardan bazılarıdır.

Şimdi, bu örgütlerin yakın tarihte yaptıkları bazı önemli olayları hatırlayalım.

1- 6-7 eylül 1955 olayları

2- Kızıldere katliamı

3- 23-25 aralık 1978 Maraş Katliamı

4- 3 kasım 1996 Susurluk olayı

5- 1 mayıs 1977 katliamı

6- Turgut Özal, Eşref Bitlis, Sabancı, Bahtiyar Aydın, Albay Özden, Cem Ersever cinayetleri

7- 2005 Şemdinli olayı

8- Malatya ve Trabzon’da Hıristiyanlara yönelik olaylar.

9- 20 kişinin öldüğü Güngören Olayı

10- Apti İpekçi, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Taner Kışlalı, Tarım Ümüt, Kemal Türkler, Cevat Yurdakul, Hırank Dink cinayetleri

11- Vedat Aydın, Memet Sincar, Musa Anter, Behçet Cantürk, Medet Serhat, Savaş Buldan, Hafız Akdemir, Hikmet Fidan cinayetleri

12- Son yıllarda şahit olduğumuz olayları sıralama gereğini duymuyorum. Zira onlar, tüm canlılığyla hafızalarımızda yaşıyorlar.

Şimdi de deşifre olmuş belgelerden bazı alıntılar yapalım:

a- Evren, anılarının bir yerinde şöyle diyor “Başbakan Demirel, benden Özel Harp Dairesin’deki personelini, geçmişti yaptığı gibi, teröristlere karşı kullanmak istediğini söyledi.”

b- Emekli kurmay yarbay Talat Turhan Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla isimli kitabında şöyle yazıyor “Kontrgerillanın temeli 25 mayıs 1964 te atıldı. Burda çalışan elemanlara silahlı soygun, işkence etme, adam kaçırma, terör estirme, sabotaj ve kundaklama yapma, yalan haber yayma, kitleleri tahrik etme, iç düşman olarak nitelendirilmiş yurttaşlara karşı toplumu kışkırtma, iç savaş çıkarma görevi verildi.”

c- 1971 ile 74 yılları arasında bu örgüte başkanlık yapan general Kemal Yamak, basına şöyle bir açıklama yaptı “Bu ekibin sadece ülkücülerden, MHP’den oluştuğunu söylemek doğru değildir. Bu ekibin içinde, CHP’liler var. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Sunni Alevi, sağcı ve solcu kişiler var.”

d- Tuncay Günay’ın evinde yapılan aramada ele geçirilen, PKK Garzan Eyalet Komutanlığından Doğu Perinçek’e yazılan bir mektupta şunlar yazılıyor “Bize yapmış olduğunuz silah, mühimat ve siyasi destekten dolayı, önderlik adına size teşükkür ederiz. Bundan sonraki dönemlerde de partimiz sizlerle sırt sırta çalışmaktan şeref duyacaktır.”

e- Ecevit’in gizli arşivinde Kürtleri asimile etmeye yönelik bir projede şöyle deniliyor “ Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde Doğu grubu isimli bir ünite oluşturulacak, MİT, Genel Kurmay, Jandarma ve Emniyetteki tüm bilgiler bu havuzda toplanacak, basın yayın, kültürel etkinlikler ve misyonerler aracılığıyla Kürt yoktur temesı işlenecek, asimile etmek için Kütrlerle Lazlar yer değiştirecek.”

Eskiden beri Türkiye’de, Alevi-Sunni, sağcı-solcu, dindar-laik, köylü-kentli, Kürt-Türk kimlikli insanlar arasında toplumu derinden etkileyen tartışma ve çatışmanın olduğunu hepimiz biliyoruz. Son yıllarda legal ve illegal Türk devleti arasındaki çekişme ve hesaplaşma da buna eklenmiş bulunuyor. Bu son tartışma ve çatışma, ülkedeki gündemin ilk sırasına yerleşmiş gibi görünüyor..

Son mahalli seçim sürecinde yaşanan ve hala devam eden, yalan haber üretme, iftira atama, yasadışı dinlemede bulunma, kaset arşivleme, tehdit ve hakaret etme, emniyet, mülkiye ve adliye kurumlarındaki tayinler, tutuklamalar ve tahliyeler, kıran kırana yürütülen mücadelenin göstergeleridir.

Çatışan bu kimlikler arasında kurulan ve dağıtılan cepheler durmadan değişiyor. Ülkedeki mücadele ise bir kaos içine girmiş bulunuyor. Aktörlerin büyük bir bölümü siyasi körlük nedeniyle, yanlış cephelerde yer alıyor, kendilerine zarar veren işler yapıyorlar.

Oysa ki, stratejik hatalara düşmeden, durumu analiz etmek, göründüğü kadar zor bir şey değil. Dikkat edersek eğer, şu anda tüm karmaşık çelişkilere rağmen, toplumumuz iki ana hat üzerinde kümelenmiş bulunuyor. Birincisi, çağdaş hukuk ve insan haklarına dayalı, çok sesli, çok renkli çoğulcu, katılımcı paylaşımcı devrimci hat, ikincisi ise devleti kutsayan, yasakçı, baskıcı, totaliter, üniter, muhafazakar hat.

Bu duruma göre Kürtlerin, stratejik hedeflerinden sapmadan, kimsenin kuyruğuna takılmadan, birinci hatta yer alan, birey, zümre, sivil toplum kurumu ve partilerle iş ve güç birliği içinde olması gerekir. Oysaki Kürtlerin temsilcisi olduğunu söyleyen aksiyon, tüm kötülüklerin anası olan Türk derin devletinin çazibesinde bulunan alanda at koşturuyor. Ulusalcı Kemalistlerin kötü bir taklitçisi konumuna düşüyor. Bu durum Türkiye’de düzeni değiştirecek en güçlü ve istikrarlı dinamiği olan Kürtlerin tarihi görevini yapmasını engelliyor..

Bu, Kürtler açısından da, toplumun geneli açısından da, büyük bir kayıptır
Print