2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Kürt Ulusal dinamiğini anlamak
2014-05-14 20:25
Yılmaz Çamlıbel
Fen bilimlerindeki gibi olmasa bile, sosyal olayların da kendine özgü temel kanunları vardır. İçinde yaşadığımız toplumsal dinamikler, tepsinin içine konulmuş çelik bilyelere benzerler. Hareket halindeyken bir birlerine çarparlar, bir birlerini ters yönlere doğru iterler.

Eğer, bilyelerden biri diğerlerinden daha büyükse, o büyük bilye, diğerlerinden daha etkin ve belirleyici konuma gelir. Büyük bilye, en yakınında bulunan küçük bilyeyi diğerlerinden daha güçlü olarak iter. O itilen bilye de yakınındakini, o ise kendi yakınındakini iter. Böylece büyük bilyenin itme gücü, süreç içinde tepsideki tüm bilyeleri etkiler ve onlara belli bir düzene sokar. Bunun sonucunda tüm bilyeler, o büyük bilyenin etkisinde ve cazibesinde hareket etmeye başlarlar.

Toplumsal hayatta da durum böyledir. Yani, güçlü olan toplumsal dinamikler, gücü oranında diğerlerini etkiler ve yönlendirir. Bu nedenle, toplumdaki dinamiklerin gücünü ve ağırlığını yansız ve nesnel olarak analiz edemeyenler, güç dengelerini göremezler, toplumu ileriye taşıyacak dinamiklerin farkında olamazlar, dolayısiyle toplumu ciddi değişim ve dönüşümlere taşıyacak projeler üretemezler.

Tarihten çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Geçmişte meteryalist felsefeciler demişlerdi ki, tarih sahnesine çıkan feodal sınıf, köleci toplumu tasfiye edecektir. Çünkü bu yeni sınıf, kurulu düzende var olan haksızlıkları giderecek devrimci bir öze sahiptir.

Ve devam etmişler, daha sonra burjuva sınıfı, feodal düzeni tarih sahnesinden silecektir. Daha sonra da tarih sahnesine çıkan işçi sınıfı, burjuva düzenini ortadan kaldıracaktır.

Bu analiz neden doğru çıktı? Çünkü bu analizi yapanlar, toplumdaki etkin dinamiklerin neler olduklarını, hangi dinamiğin değişimci ve dönüşümcü, hangisinin statükocu olduğunu doğru tesbit etmişlerdi.

Türkiye’de kurulu düzene karşı çıkan önemli toplumsal dinamikler şunlardır. Emekçiler, Kürtler, kadınlar, dindarlar, Aleviler, azınlıklar. Ben, halıhazırdaki en güçlü muhalefet dinamiğinin Kürtler olduğu inancındayım.

Kimileri “Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Gürcüler, Lazlar....”ve benzeri sözlerle, Kürtleri azınlıkların bulunduğu kefeye koyuyorlar. Bu yaklaşım doğru değildir. Zira Kürtler, anavatanı, dili, kültürü, medeniyeti ve tarihi geçmişiyle, Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. Yazılı tarihi üç bin yıl eskiye dayanan bu halk, bunca baskı, katliam ve sürgünlere karşın, hala anayurdu üzerinde yaşamaya ve mücadeleye devam ediyor. İşte bu nedenle Kürtler, Ortadoğu coğrafyasının istikrarlı, direngen ve belirleyici bir dinamiği haline gelmiş bulunuyor.

Gayr-i Müslüm azınlıklar, köklü dil, kültür, medeniyet ve tarihe sahip olmalarına karşın, hem sayıca azdırlar, hem de Türkiye içinde dağınık yaşamaktadırlar. Bu nedenle kurulu düzeni sarsma gücüne sahip değiller.

Kadınlarla Alevilerin de şimdilik düzeni değiştirme gücüne sahip olmadıkları ortadadır.

Şimdi gelelim işçi sınıfına. Meteryalist ustalara göre işçi sınıfı, kurulu düzeni değiştirecek trenin lokomotifidir. Diğer muhalefet grupları da, bu lokomotifin peşine takılan vagonlardır. Ulusal sorun da, bu vagonlardan birisidir.

Bunu söyleyen ustaların bu konuyla ilgili söyledikleri önemli bir gerçek daha var. Diyorlar ki “ Eğer maddi nedenlerle işçi sınıfı lokomotiflik görevini yerine getiremezse, o zaman bu görevi ulusal dinamikler yüklenir.” Tarihte bunun çok örnekleri var. Türkiye, bu durumda olan ülkelerden birisidir. Peki neden böyledir?

Türkiye’de işçi sınıfı adına konuşan kadroların bilgi, beceri, donanım, azim ve kararlığı, işçilere sınıf bilinci taşımaya, onları örgütleyip düzenin üzerine sürmeye ve toplumu değiştirip dönüştürmeye yetmemektedir. Bu zaafları nedenle Türkiye işçi sınıfı, en yakın müttefiki olan Kürtlere, Kemalistlerin gözüyle bakmaktadırlar.

Türk solu, içine düştüğü bu kötü durumdan kurtulmaya çaba harcıyacağına, Kürtlerin sırtına binmeye, onlara akıl vermeye kalkıyor. Türk işçi sınıfına hayrı dokunmayan Türk solcularının, Kürtlere hayrı dokunabilir mi?

Diğer düzen karşıtı muhalefet gruplarının durumu, işçilerden çok farklı değildir. Bunlar, Kürtlerin yürüttüğü ulusal mücadelenin kendilerine neler kazandığını görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. “Ben halimden memnun değilim, böyle yönetilmek istemiyorum, özgürlük, adalet, hak, hukuk ve eşitlik istiyorum” diyen her birey ve toplumsal grubun, Kürt ulusal mücadelesine köstek değil, destek olması gerekmez mi? Ne yazık ki onlar da, egemen çevrelerin diliyle konuşuyorlar.

Bazı Kürt politikacılarının, Kürt ulusal ve toplumsal kurtuluşuna verdiği zararları saymak içimden gelmiyor. Zira ne sizleri ne de kendimi üzmek ve kahretmek istemiyorum. Zaten bunları biliyorsunuz.

Sonuç olarak şunu söylüyorum. Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi, yanlız Kürtlerin değil, Türkiye’de ve bölgede var olan tüm sorunların çözümünü sağlayacak, direngen, ilerici, devrimci ve kararlı bir dinamik haline gelmiş bulunuyor. Bu yüzden, önüne konulan tüm tuzak ve engellemelere karşın, ağır adımlarla da olsa, menziline doğru yürümeye devam ediyor. Bu nedenle tüm ezilenler tarafından desteklenmesi gerekiyor.

Destek olanlar, tarihi görevlerini yerine getirmiş olurlar. Köstek olanlar ise, tarihi bir vebal altına girmiş olurlar. Buyurun tercih sizin.
Print