2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Tarihi Kürtler için tekerrüre zorlamak
2014-09-23 22:49
Ali Kızılay
Her kalem erbabı yazmaya başlarken, iç dünyasından dökülecek sözcüklerle ipeksi dokunuşlu adil, insanca paylaşımcı bir dünya kurgular her zaman. Marifetli parmaklarından o kadar sevecen sözcükler dökülsün ister ki sevinç ve hüznün harmanlandığı bulutlarla kucaklaşmış çıt kırıldım şiir dizmek ister narin, ince fısıltılarla. Ancak bir türlü olmuyor. Hüznü başaklayan kan selinde, acıların rahatlıkla pazarlandığı Kürt coğrafyasında bunu başarmak mümkün olmuyor. Ama niçin?Zaten mesele bu.

Olmazları Kürtlere endekslemenin son örneği, ortadoğuda kök salmış Baas türü ırkçı ve radikal mezhebi kuşatmaya rağmen Güney Kürdistan’da politik güçlerin, ırk ve inanç farklılıkları gözetilmeden halk katmanlarına karşı eşit mesafede durduğu, sağlanan paylaşımcı ve hukuki dengeyle hak ettiği gibi Hewler’in konumunun AB ve BM nezdinde hızla yükseldiği bu dönemde, yüz yılın kazanımlarını sonlandırıp Kürtlerin sembolü Berzani ve Berzani’yle özleşmiş Peşmergeyi itibarsızlaştırıcı, tarihi ille de tekerrüre zorlayıp yeni acıları başlatıcı yapılanmaları kararlılıkla sorgulamanın zamanı gelip geçiyor ondan olmuyor. Yoksa aklın, vicdanın kabul etmediği bu itibarsızlaştırma oyunu varsın Kürtlerin içini incitsin, bir Papua Yeni Gine’linin bakış açısıyla bile bu oyun hiç komik değil.

İnsani ve ahlaki değerleri red edip islami değerleri de ayaklar altına almış beynelmilel terör örgütü Daiş’in, çoğu palalarla Musul’a ilk saldırısıyla tam donanımlı altmış bin Irak merkezi hükümet askerlerinin, tek kurşun sıkmadan yok etme gücü en gelişkin silahlarını geride bırakarak Kürdistan Federe Devletine sığınmalarının hayinlik veya ihanetle yorumlandığı pek duyulmadı. Elbette neden ve sonuç ilişkileri değerlendirilmeden insanları, konumları ne olursa olsun yaşamları boyunca kara bir leke gibi alınlarında taşıyacak örseleyici sıfatlarla itibarsızlaştırmaya çalışmak ahlaki değil. Hal böyleyken yok etmeye proğramlanmış daişin ele geçirdiği yok edici gücü yüksek silah ve arkalarında ŞEMRA gelenekçi (hırsız, yağmacı ve talancı) Araplarla Kürdistan’a düşünülmedik yerden saldırıp Şengal’ın Ezidi Kürtlerine adeta kırım dayatması ve halkı savunmakla görevli Peşmergenin bir kısmı ellerindeki hafif silahların son mermisine kadar direnip yaşamlarını yitirirken, bir kısmı da emir üzerine geri çekilmeleri elbette eleştirile bilir. Denilebilirki Peşmerge halkla Sincan dağına çekilmeliydi. Emir bu şekilde verilmeliydi. Ancak hatanın en büyüğü, iğneyi kendisine batırmadan geri çekiliş emrine uyan Peşmergeyi resmedip zılkıtlar eşliğinde korkaklıkla, ihanetle suçlamak el insaf dedirtecek en büyük kusurdur. Hatta bu acı ve kırımları kutsayıcı çevrenin, Kürtlerin ulusal ve demokratık taleplerini aforoz eden, sadece içi boşaltılıp anlamsızlaştırılmış demokrasi sözcüğünün kullanımını ucuzlatmış Kürt siyaset kanadının haksız güçlülerin aygıtları olması artık kuzey Kürtlerini düşündürmelidir. Çünkü kuzey Kürtleri daiş türü kırımların, katliamların yabancısı değil. Daiş denilen Arap gladyosu, ergenekon ve jitem tetikçiliğinin Arabi versiyonudur. Bu ve benzeri cinayet çeteleri şekilde görüldüğü gibi ne kimseye tölerans tanıyor ne de aferin diyor. Madem Kürt’tür önüne çıkanı doğruyor.

Ancak daişin, islamın karşı olduğu gelenekçi, töreci, çağdışı duruşuna rağmen islami bir kesim tarafından neden kabul gördüğü sorusu akla gelebilir. Bu sorunun yanıtı hayli karışık. Bir yanıtı elbette sunni kesimin baas rejimlerince horlanması, aşağılanması, ötekileştirilmesidir. Ancak en önemli yanıtın karşılığını özellikle ortadoğuda islam adı kullanılarak islam ahlakı ve medeni hukuku mağlup etmiş, feodal gelenekçi geniş toprak sahibi zalimliğin, adalet ve hakkaniyet arasında yarattığı uçurumla hakkını arayamayan yoksulun sahipsizliğinde aramak lazım. Zaten ortadoğunun ezilen çoğunluğu en büyük vurgunu, mezhebi ayrışmalara sığınarak istediği ve yaşadığı gibi müslüman bu çürümenin sentetik dindarlığından yemiş. Kürt cephesinde ise, yüreklerindeki cehennemin farkında olan bu sahip azınlık, bir yandan Kürt siyasetinin güçlü kanadını kuşatırken diğer yandan sunumunu kendi yaptığı ilmi ve dini eğitimden yoksun ancak ulema diye vasıflandırdıkların lehlerine yorumlarının islam kültürü kadar islamın erdemliğini de zedelediği kimseyi düşündürmüyor. İşin ilginç yanı islam konulu söyleşilerde, cemaatlerde bunların şıp diye merkeze oturmaları ve adeta kader belirleyici olmalarıdır. Feodalizmle oluşturulan bu tekel, toplumun bir kesiminde müslümanlığı sorgular hale getirici kuşkular yaratırken, sahipsiz yoksulların, yaşamları kimi korucu ve benzeri çetelerce paramparça edilmiş, yaşadıkları felakete rağmen adaletten yana umudunu yitirmiş, derinlere itilip sesleri solukları kıstırılmış kendini mağlup sayan mazlum kesimin beyinlerinin bir köşesine daişliğin işlenmesine neden oluyor.

Zaman makarasını son otuz yılın başına sarıp günümüze doğru izlediğimiz zaman, dünya genelinde başlarına gelen felaket ve musibetler sonucu göçertilmiş ikiyüz milyon insan kitlesi olduğu kayıtlarda geçiyor. Bu kitleden geride biraktıklarını toprağa verme fırsatı bulamadan topraklarından koparılmış sekiz milyonu Kürt olmasına rağmen tarih, kürtler için ille rekerrüre zorlanıyor ise, bu düzeysizlik karşısında Kürdi oluşumlar (İslami insiyatifler dahil ) az kusurlu değil. Bu bağlamda aramızdaki ergenekon, tetikçi kanadı jitem ve yerel versiyonlarının katlettiği, onyedi bin masum insanın katli gibi Şengal’de Ezidi Kürtlerine, günümüzde Kobani’ye kırım ve zulüm dayatan daiş elbette katillikle, canilikle nitelendirilir. Hatta sömürgeci güç mantığına uygun olarak halkı düzeysiz durumlara düşürmelere işbirlikçi de denilebilir. Ancak mesnetsiz suçlamalarla birilerini ajanlık ve hayınlıkla suçlamak, adına konuşuyor göründükleri oluşumların değil, düzeysiz suçlayıcıların ayıbı olarak bakılmalı. Kaldı ki yüksek dozda bu suçlayıcılık, üzerinde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu döneminde Avam kamarasında, sömürgeci güçle mücadele eden direnişçi güçlere karşı işbirlikçiliğin işini kolaylaştırıcı enformasyon çağrıştırıcılığı hatırlatmaktadır…

Bu nedenle Kürtler, geçirdikleri bu tarihi süreçte, ingiliz mantığının biçimlendirdiği ortadoğuda ister Osmanlı ister Arap veya Farslarda olsun, oyunların çok olduğunu unutmamalı. Emperyal güçlere gelince. Daiş, tarafları zayıflatıp paylaşmaya uygun olarak dengeleri eşitlemedikçe ve insan kaynaklı zayiat vermeyecek olmaktan emin olmadıkça müdahaleci olmayacak. Atalar ne demiş? Atlar, pireler için tepinmezler.

ALİ KIZILAY

Emekli Öğretmen-YAZAR.
Print