2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtlere yabancılaşarak Kürtleri konuşmak
2012-02-12 10:53
Ali Kızılay
Günümüzde herkes, adil bir dünya için çalışıp toplumcu bir düzeni savunduğunu düşünüyor ve buna insani düzen diyor.Bu görece kavramları arzulamanın bir gücü yok.Sadece ideolojidir konuşulan.Bunun ete,kemiğe bürünmesi gerekiyor.

Toplumcu düzen bağlamında, Kürtlerin gerçeği ‘şak’diye zihin burgacımıza oturunca, söylemlerimizin eylemsel aşamaya geçmesi frenleniyor. Çünkü bilgi denilen şey, nesnelere dokunur, adım adım çıkılması gereken merdivene dönüşürse, bu tabular ve yasaklar coğrafyasında yaşanan acıların, Kürtlerin sistemle beslenen içsel sorunlarından soyut olmadığı, Kürtler çağa uygun olarak medeniyetle tanışmaları halinde, Kürt sorununda görüş mesafesinin daralmaktan kurtulacağı, Türkiye’de gelişkin bir demokrasi kültürünün de önünün açılacağı gerçeğiyle yüzleşiriz. Bizi ürkütecek bu yüzleşme nedeniyle, zihin estetiğimizin tabusal mantığında şekillenen bir cenderme ‘DUR orda. Bırak bilgi, bilgi olarak kalsın. Nesnelere dokunmak yasak,’diyor. Siyaset ise doğal akışını sürdürmeye devam ediyor.

Dünya siyasetinin kendini hızla yenilediği günümüzde, Kürt sorununun demokrasinin zaferiyle sonuçlanması, hiç kuşkusuz Kürt coğrafyasında mevcut değerler sisteminin çağa uygun şekilde şekillenmesi ve siyasetinin de buna paralel olarak yeniden yapılanmasıyla mümkündür. Çünkü temsiliyetsizlik ve halen Kürt sorununun çözümünde taraf görünenler, Kürtlere bir şey verenlerden değil, geçmişten kalma töreci bir anlayışla Kürtlerden hep alanlardan meydana gelmiş. Karşımızdaki resme bakılınca kim Ergenekon, kim jitem, kim mergenekon tam bir karmaşa. Çünkü Kemalizm ve Kürt coğrafyasındaki saç ayağını oluşturan, hukuksuzca edinilmiş geniş toprak ağalığı, jitemce türeme çakma aşiret ağalığı ve koruculuk adı altında geliştirilen silahlı kabilelik, Kürt toplumunu çürütmüş. Çatışmalı ortam da Kürtlerde beklenen körleşmeyi sağlamış.

12 Eylül darbesinin biçimlendirip siyasi arenaya sunduğu Turgut Özal, Kürt coğrafyasında sol bilincin, dolayısıyla toplumsal dönüşüm ve yapısal değişikliğin önünü kesmek, Kürt sorununu feodal hamaset ve husumetler burgacına hapsetmek amacıyla geliştirdiği derin devlet eksenli koruculuğun, OHAL uygulamalarını aratmayacak şekilde varlığını ve konumunu koruması, topraktan cesetlerin fışkırdığı günümüzde Kürtler, hala ölülerine sahip çıkmaya cesaret edememektedir. Çünkü, silahlı kabile hukukunun hüküm sürdüğü alanlarda sadece mağdurlar değil, meşru devlet birimleri de tehdit altındadır.

Oysa, Kürt açılımı bir kırılma noktasıydı. AKP’nin olumlu her adımı desteklenmeliydi. Günümüzün moda söylemi ‘Kemalizm’cilik,’ AKP projesi’ciliği yaygarası baştan beri karanlık, karanlıkta kalsın amaçlıydı ve hiç önemsenmemeliydi. Sömürgeci mantıkla saç ayağı feodalizmin karşılıklı satın alma mantığına dayalı tezgahı boşa çıkarmak için bilgi nesnelere dokunup yaptırım gücü kazanmalıydı.

Sevelim veya sevmeyelim. AKP, cumhuriyet tarihinin ilk sivil hükümetiydi. Başlattığı Ergenekon soruşturmasıyla zihin burgacımızdaki o korkulur devlet karakolunu sarsmış, Kürt sorununu çözme bağlamında demokratik çözüm işaretlerini veriyordu. Şu an dahi Kürtler için hiçbir projesi olmayan Kürt seçilmişler, açılımın içini doldurmak ve Ergenekon soruşturması kapsamının genişletilip bu karabasanın Kürt ayağını ortaya çıkarmak yerine, panikle ortalığı velveleye vererek, darbe anlayışının Türkiye’nin gündeminden çıkması üzerine AKP’ye karşı muhalefetini dahi Ergenekon üzerinde yapan, darbeyle olmazsa Ergenekona dayanarak sandık üzerinden otoriter bir rejim çıkarmayı amaçlayan CHP’ye yaslandılar.

Kürtler, CHP’nin cumhuriyet tarihinden bu yana devletin hukuk ve vicdan kavramıyla yüzleşmedi. Sadece devletin derin boyutuyla tanıştı. Katliamlar yaşadı.

Halen süren Ergenekon davasında kuvvetli kanıtlara ulaşılmasına rağmen, mahkumiyet elde edilip edilemeyeceği belli değil. Kürt coğrafyasını kapsam dışı bırakıp davayı daraltma girişimleri, manipülasyonlar, Ergenekon yanlılarının protestolarını askıya almalarından AKP’nin Ergenekonla milliyetçilik temelinde anlaşacağının işaretlerini veriyor. Kürt seçilmişlerle AKP’nin karşılıklı gerilim yaratma çabaları ise bende, Demirel’in Kıbrıs için söylediği ‘En iyi çözüm, çözümsüzlüktür,’ söylemini hatırlatıyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun, derin devlet eksenli koruculuk adı altında geliştirilen silahlı kabile mantığı ve bu mantığa karşıt görünse bile aynı amaca programlanmış silahlı argumanlar, özgürlükçü ve çağdaş bir toplum modeli yerine, silik ve güdülenebilir bir toplum yaratmayı amaçlayacaktır. Bu mantık, zihin burgacımızdaki o korkulur devlet karakolunun yanına ikinci bir karakol yaratacağı gibi buna eşlik edecek, siyasete yanaşma, seçmene maraba, Kürt sorununa da hegemonik alan üstünlüğü amaçlı ilkel bakış açısıyla bakacak ve resmi siyasete saç ayağı oluşturacak (1935 Kürt Raporunda belirtildiği gibi) bir siyaset modeli dayatacaktır. Çünkü siyaset boşluk kaldırmaz.

Bir siyasi oluşum, toplumun değişik sınıf ve katmanlarından oluşan, yapısal değişiklik, toplumsal dönüşüm ve paylaşma kültürünü benimsemiş, demokratik mekanizmalar dizayn etmeyi amaçlayan bireylerden oluşmuyorsa, bu boşluğu, siyaseti sadece hegemonik alan üstünlüğü amaçlı ilkel bakış açısıyla bakacak feodaller ve amigoları dolduracaktır. Bu feodal kuşatma elbette failleri korunup kollanan 17 bin cana kurbanlık gözüyle bakacaktır. Ama hükümet, siyasi irade ortaya koyarak, 17 Nisan 1987 Halitviran baskınıyla Kürtlerin yaşamına dayatılan faili meçhulleri aydınlatacak kararlılığa ve güce sahiptir. Halitviran baskını, faili meçhullerin aydınlatılmasında milattır.

Takke düşmüş ama önemli olan, keli görmek.

Print